1 Darbe Neden Başarısız Oldu?

Darbe Neden Başarısız Oldu?

0

15 Temmuz’daki hain darbe girişiminden sonra tüm Atatürkçü vatanseverler gibi beni de derin bir üzüntü ve öfke sardı. Atatürk’ün büyük umutlarla kurduğu, “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demiş bir adamın bize emanet ettiği bu cumhuriyet İslamcı bir hükümet ve İslamcı bir tarikatın savaşına sahne oluyor yıllardır. Bu İslamcı tarikat bir darbe girişiminde bulunup onlarca insanın şehit olmasına neden oluyor, TSK’nın itibarını yerle bir ediyor ve Türk askerini tarihinin en kötü dönemine sokuyor. Bu tarikat yüzünden benim askerlerim, vatandaşlar tarafından öldürülüyor.

İnsanın aklı almıyor? Koskoca bir general! Onca yıl eğitim almış bir general nasıl olur da ilkokul mezunu bir imamın peşine takılıp da ona kölelik eder? İnsanlar nasıl bu kadar aptal olabiliyor? Ve bu insanlar nasıl Atatürk’ün ordusunu ele geçirebiliyor? İnsanın aklı almıyor.

Anti-demokratik hain darbe girişimi, sahip olduğu rantı kaybetmek istemeyen hükümet yanlıları ve gerçek vatansever askerler tarafından bertaraf edildi. Buna hepimizin sevinmesi gerekir çünkü bana inanın AKP, FETO’nun yanında melek gibi kalır. Peki neden bu darbe başarısız oldu? İşin anatomisi ve teknik nedenleri neler? Öncelikle iki yanlış bilgiyi düzeltmek istiyorum:

YALAN 1: Generallerin ve komutanların büyük bir kısmı darbeye katılmadığı için darbe başarısız oldu!

Evet tabi ki generallerin ve komutanların büyük bir kısmı darbeye katılmayacak. Ama katılmamalarının tek nedeni darbecilerin yaptığı hatalar. Ve aşağıda okuyacaksınız.

YALAN 2: Darbeyi tankın önüne yatan, kurşunların önüne atlayan halk engelledi

Darbeyi halkın engellediği girişimi kesinlikle doğru değil. Belki ufak bir etkisi olabilir ama darbeciler aşağıdaki hataları yapmamış olsa sonuca hiçbir etkisi olmazdı.

Öncelikle sokağa inenler “halk” değildi.. Halk toplumu oluşturan pek çok kesiminin ortak yığındır. Mesela sokağa inmiş 10.000 kişilik PKK sempatizanı gruba, CHP’li gruba, DHKPC’li gruba, ülkücü gruba “halk” diyebilir misiniz? Diyemezsiniz.

Sokağa inenler AKP’nin militanlarıydı. Yani AKP’nin fanatik partizanlarıydı. Her ne kadar AKP %50 oy alsa da, AKP’ye oy verenlerin büyük bir kısmı “ekonomik veya hizmet” gibi nedenlerle oy veriyor. AKP’nin asıl partizan kesimi tüm seçmen nüfusunun en fazla %5-10 kadarını oluşturuyor. Sokağa inenler bunlar.

Bir de önemle belirtmem gerekir ki sokağa inenlerin hemen hemen hiçbirisi demokrasi veya Türkiye sevdalısı filan değildi. Dertleri demokrasiyi veya sözde vatanlarını korumak değil sahip oldukları İslamcı, totaliter ve anti-demokrat egemenliği ve onun sunduğu rantı korumaktı. Eylemler boyunca vatansever veya milliyetçi sloganlar değil hemen hemen sadece İslamcı sloganlar atıldı.

Merkez medyada yapılan gevezeliğin aksine o akşam tankların önüne yatan, kurşunların önüne atlayanlar “demokrasiye olan sevdaları” yüzünden filan değil, dediğim gibi, İslamcı totaliter rejimlerini, kendi rantlarını korumak için bunu yaptılar. Aynı insanlar Erdoğan’ın ve AKP’nin bütün anti-demokrat eylemlerine candan destek veren insanlardı. Aynı insanlar eğer bu darbe CHP’ye karşı yapılmış olsa çok büyük ihtimal darbeye destek verecek insanlardı.

Hiçbir demokrat insan, demokrat olmayan bir hükümet için canını tehlikeye atmaz. Eğer ki AKP gerçekten demokrat olsa ve halkın büyük bir kısmının desteğini alsa veya en azından saygısını kazanmış olsa, o zaman CHP’lisi, MHP’lisi, HDP’lisi, kim varsa, hepsi sokağa çıkar ve gerçekten “demokrasiyi” korumak adına darbecilere karşı çıkardı.

AKP’nin nasıl bir hükümet olduğunu ve nasıl anti-demokrat olduğunu çok iyi bilen hiçbir muhalif, darbeye karşı bile olsa, asla AKP için canını tehlikeye atmaz.

Darbeyi protesto etmek için AKP’lilerin dışında bir kısım insan da sokağa çıkmış olabilir. Ama askerleri gördüğü an hepsi kaybolur. AKP’li partizanların da önemli bir kısmı silah sesleriyle beraber can korkusuyla evlerine çekilir.

Ölümü göze alabilecek kadar fanatik ve cesur çok az militan vardır ve eğer ki askerler kararlı olsalar ve yeterli sayıları olsa, yaratacakları korkuyla sokağa inen milyonları kısa sürede binlere indirebilirler.

Peki darbe neden başarısız oldu?

Şunu çok iyi bilmek gerekir ki darbe girişimi iki taraf arasındaki fiziksel bir güç mücadelesi değil psikolojik bir savaştır. Güçlü olan değil güçlü olduğunu zannettiren kazanır. Kısa bir örnek vererek anlatayım:

30.000 subayı olan bir orduda, başarılı bir darbe yapmak için 29.000 subayın desteğine ihtiyacınız olmaz. Darbeyi yapmak için aslında bunların çok ufak bir kısmı (belki 1000 tanesi) fazlasıyla yeterlidir. Ama darbenin lokomotifi olan bu kesimin oyunu çok iyi oynaması gerekir.

Bu 1000 subayın temel amacı darbe sırasında geriye kalan 29.000 subaydan olabildiğince fazlasının desteğini almak olmalıdır. Darbe ilk başladığı an 29.000 subayın çoğu merkezde ve kararsızdır. Hükümete karşı olmaları veya desteklemeleri bir şeyi değiştirmez.

Eğer darbe başarılı olursa sizin yanınızda olanlar büyük ödüller alır. Terfi, makam, güç gibi. Ve sizin karşınızda olanlar ise çok büyük cezalar alır. Hapis, idam gibi.

Yani 29.000 subayın her birisi darbenin başlamasıyla beraber ileriki saatlerde tüm hayatlarını değiştirecek çok kritik bir karar vermek, büyük bir kumar oynamak zorundadır. Hangi tarafta olacağım? Eğer yanlış tarafta olursam idam edilirim ve doğru tarafta olursam büyük bir ödül alırım mantığıyla subayların çoğu yavaş yavaş güçlü olduğuna inandığı tarafa geçer.

Bu bağlamda, söylediğim gibi, darbe başladığı sırada ordu ve polisin büyük bir kısmı merkezdedir. Darbeyi ufak bir kesim başlatır. Zaman geçtikçe ve siz medyayı ele geçirip üstünlüğün sizde olduğunu topluma inandırdığınız andan itibaren ordudaki ve emniyetteki subaylar, müdürler ve birimler yavaş yavaş sizin yanınıza doğru kaymaya başlar çünkü kazanan tarafta olmak isterler.

Hükümete karşı olup darbeye cesaret edemeyen subaylar, kararsız olan subaylar ve diğerleri cesaretlenir ve darbecilerin safına katılır. Böylece darbe yanlıları ilerleyen saatlerde gittikçe güçlenir ve başarılı olurlar.

Darbe sırasında orduyu ve polisi yanınıza çekmenin tek yolu “darbeyi kazanıyor olduğunuzu yani üstünlüğün sizde olduğunu” tüm topluma inandırmaktır. Bunu da ancak ve ancak medya ve propaganda yoluyla yapabilirsiniz.

15 Temmuz darbecilerinin başarısız olmasının yegane sebebi toplumu darbenin başarılı gittiğine, kazananın ve güçlü tarafın onlar olduğuna inandıramamalarıdır.

Peki bunu neden beceremediler? Temel hataları neler:

1) 2016 yılında korkunç medya gücünü tam anlayamadılar

Topluma kazanan taraf olduğunuzu inandırmanın yegane yolu medyayı ele geçirmektir. Çünkü insanlar her şeyi medyadan öğrenir. Düşünün: Eğer gazete, televizyon, internet ve telefonlar olmasa, Ankara’da olan ve yüz binlerce insanın öldüğü bir depremden, İstanbul’daki insanlar ancak 1 hafta sonra haberdar olabilir. Erzican’da 1939 yılında gerçekleşen depremden hükümetin günler sonra haberi olmuştu. Günümüzde medya sayesinde insanlar her şeyi anında öğreniyor.

Talat Aydemir 1963 yılında darbe girişiminde bulunduğu sırada sayısal üstünlük onun elindeydi. Birliklerin büyük bir kısmı onun yanındaydı ve hükümetin elinde çok az birlik vardı. Ama hükümet radyoya sahipti. O dönemde tek medya organı radyoydu. Ve hükümet radyoya sahip olduğu için kazananın kendisi olduğunu topluma inandırdı. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay radyoya çıktı ve “TSK hükümetin emrindedir, darbeciler ufak bir azınlıktır” dedi. Aynen 15 Temmuz akşamı Binali Yıldırım gibi!

Talat Aydemir komutasındaki birlikler çözülmeye başladı, hükümetin çok daha güçlü olduğuna inanan subaylar can korkusuyla birliklerini terk etti ve ortadaki birlikler de hükümete katılmaya başladı. Aydemir anılarında aynen şöyle der:

“Sunay’ın radyodaki konuşmasından sonra kıtalarda çözülme başladı. Halbuki karşımızda hiçbir kıta yoktu. Subaylar tankları bırakıp, bölükleri bırakıp kaçmasaydı, hiçbir şey olmayacaktı. Tek radyonun bu kadar tesirli bir silah olduğunu o zaman anladım. Mağlubiyetimizin tek sebebi radyodur…”

Günümüzde ise radyodan çok daha fazlası var. Onlarca TV kanalı, cep telefonları ve internet var. Darbeciler medyaya hiçbir önem vermedi. Sadece TRT’yi basıp bildirilerini okudular. Oysa diğer tüm TV kanalları ve internet hükümet lehine propaganda yapıyordu. Binali Yıldırım çıkıp “bu ordu içindeki ufak bir kesimin yaptığı kalkışmadır” dedi.

Böylece ortada olan subaylar hükümet tarafında yer almayı tercih etti.

Oysa yapmaları gereken anında TV yayınları ve interneti kesmekti. Ya da tercihen tüm kanalları kesip sadece birkaç tanesini ele geçirip buradan propaganda yapmalıydılar. Bunu nedense yapmadılar. Ve kendi sonlarını hazırladılar.

2) Hükümetin kilit isimlerini ele geçiremediler

Darbenin başarılı olması için 1 numaralı kural, hükümetin kilit isimlerini ele geçirmeden asla ve asla darbeden bahsetmemektir. Türkiye’de kilit isim sadece bir tane var ve o da Tayyip Erdoğan tabi ki. Darbeciler Tayyip Erdoğan’ı ele geçirmeden, direkt darbe bildirisi yayınladı. Oysa herhangi bir şey yapmadan önce ilk olarak Erdoğan’ı ele geçirmeleri gerekiyordu.

Erdoğan sonrasında TV’ye çıkınca bütün toplum artık darbecilerin yenildiğine inandı ve darbeye destek olan subayların önemli bir kısmı desteğini çekti ve destek vermeyi düşünenler hükümetin yanında yer aldı.

Bununla beraber Erdoğan’ın çağrısına uyan bir sürü insan sokağa çıktı. Oysa Erdoğan ele geçirilse ve ele geçirilmiş haldeki resmi medyaya servis edilse hükümet tarafı psikolojik olarak çökerdi ve darbe kısa sürede başarıya ulaşırdı.

Darbecilerin WP konuşmalarına bakılırsa, darbenin başlarında Çevik Kuvvet polisleri darbeci askerlere itaat ediyor ve aramada yardımcı oluyordu. Emniyet teşkilatı da darbecilerin yeterince güçlü olmadığına inandıktan sonra onlara karşı gelmeye başladı. Kısa sürede her yerden darbeci askerlerin gözaltına alındığı haberleri gelmeye başladı ve film koptu.

3) Hulusi Akar bildiriyi okumayı reddetti ve darbeciler “birileri” olduklarına kimseyi inandıramadı

Darbecilerin diğer subayların desteğini kazanması için kim olduklarını belli etmeleri gerekiyordu. Oysa bunu yapmadılar. TRT’ye çıkıp bir bildiri okuttular ve altına da kim olduğu, ne olduğu belirsiz “Yurtta Sulh Konseyi” imzasını attılar. Diğer subaylar darbecilerin kim olduğundan emin olamadı ve hükümetin yanında yer aldı.

Eğer TRT’deki bu bildiriyi Hulusi Akar okumuş olsaydı tahmin ediyorum subayların neredeyse hepsi darbenin emir-komuta zinciri altında yapıldığına ikna olup darbecilere katılacaktı ve darbe büyük ihtimal başarılı olacaktı.

Darbe bastırıldıktan sonra hükümetin hataları

Hataları sadece darbeciler yapmıyor tabi ki. Hükümet de darbe sonrası süreci çok kötü yönetti ve adeta askerleri olabildiğince sinirlendirmek için uğraştı.

Darbe sonrası koskoca generallerin dövülmüş, arkadan kelepçelenmiş görüntüleri, askerlerin linç edilmesi, yerlerde tekmelenmesi, iç çamaşırlarıyla dizilmesi, binbaşının kızına küfür edilmesi, askerlerin kanlar içinde dövülmüş görüntüleri, toplumda oluşan asker düşmanlığı ve daha pek çok şey TSK’daki masum subay ve diğer tüm askerlerin onurlarını kırmakla beraber onları çok da öfkelendirdi. Hepsinden kötüsü TSK’nın itibarı hem Türkiye’de hem de yurtdışında yerle bir oldu.

Önemle belirtmem gerekir ki bu darbeci generallerin en ağır şekilde cezalandırılmasını ben de temenni ederim. Ama söylemek istediğim, suçları ne olursa olsun generallerin bu şekilde basına lanse edilmesi bütün TSK’nın ve tüm generallerin onurunu zedeler. Bu görüntülerin basına sızdırılması çok yanlış.

Akılları sıra generalleri böyle gösterip diğerlerini korkutmaya çalışan hükümetin umrunda TSK veya vatan yok. Varsa yoksa kendi postunu düşünüyor. Ama bana karşı yarın yeni bir girişimde bulunmasınlar, TSK’nın ve Türkiye’nin itibarı yerin dibine batsın umrumda değil mentalitesindeler.

Bu generaller suçlu bile olsa bu şekilde basına servis edilmesi hem TSK’nın itibarına hem de masum subaylara karşı saldırıdır. Vatanını seven kimse bunu yapmaz ama AKP’lilerin sorunu “vatan” kavramını bilmeyen bir rant çetesi olması.

Bunlar yetmezmiş gibi tüm kışlaların önüne kamyonların çekilmesi, helikopter ve askeri araçların akülerinin çıkartılması da TSK’nın itibarını sarsan, askerleri sinirlendiren ve gururlarını kıran başka eylemler.

Mantıken bir darbe sonrası darbeciler cezalandırılır ve darbeye karıştığı tespit edilen subaylar da pasif görevene alınır. Çünkü darbe sonrası masum subaylar da ceza alırsa, bu sefer diğer subaylar sırada kendilerinin olduğunu düşünerek yeni bir darbe girişiminde bulunabilir.

Peki ne yapmalı?

Bugün Türkiye’de yeni bir darbe olup olmayacağı, Türkiye’nin güçlü, mutlu ve huzurlu bir ülke olup olmayacağı konusu tamamen Erdoğan’ın elinde. Erdoğan 2. Atatürk olma fırsatını çoktan kaçırdı. Demokrat, tüm halkını kucaklayan bir lider olma şansını, Türkiye’yi gerçek bir demokrat ülke yapma şansını çoktan kaçırdı. Ama bari bu noktadan sonra hareketlerine dikkat ederek yepyeni bir Türkiye yaratabilir.

Demokrasi ve özgürlüklerin çıtasını genişleterek ve tüm toplumu kucaklayarak Erdoğan hem darbelere engel olabilir, hem ekonomiyi düzeltir ve hem de oy oranını %70’lere çıkarabilir.

Ama görüyoruz ki hala Erdoğan’a hakaret etti diye insanlar tutuklanıyor, FETO’cu diye alakasız insanlar hapse atılıyor ve Erdoğan inanılmaz bir şekilde Gezi eylemlerine neden olan kışlanın yapımı meselesini kaşıyor.

Çok mu zor? 80 milyonun kaderi sizin elinizde. Yarın öbür gün bir iç savaş çıkarsa bunun vebalini ödeyemezsiniz…

Bu hain ve kanlı darbe girişimini bastırırken şehit olmuş tüm asker ve polisimizi bir kez daha saygıyla anıyorum…

 

Özgür Doğan, 23 Temmuz 2016

 

yorum

Yorumlar kapalı.