1 Türkler Nasıl ve Neden Müslüman Oldu?

Türkler Nasıl ve Neden Müslüman Oldu?

17

 

Orta okul ve lisede tamamen yüzeysel ve janjanlı bir tarih okuduğumuz konusunda herhalde herkes hem fikirdir. Öyle bir psikolojik dolduruş vardı ki sanki biz Türkler tarihin başlangıcından beri hep Müslüman olarak yaşamıştık! “Nasıl Müslüman olduk?” sorusu “nasıl Türk olduk?” kadar saçma sapan bir soruydu.

Zaten toplumdaki genel kanı İslamiyet öncesi Türklerin putperest, kafir oldukları ve ahlaksızca bir hayat sürdükleri yolundaydı. Ancak, bunun düzmece olduğu ortaya çıkınca bu kez Türklerin kendi dinlerine çok benzediği için Müslüman oldukları, Allah ve Muhammet sevgisiyle elde pala Viyana’ya kadar gidip her yeri şehit kanlarıyla suladıkları iddiası gündeme getirildi.

İmdi, Yeniçeri ordusunun fethedilen yerlerdeki Hristiyan ahaliden küçük yaşta “devşirilen” çocukların eğitimiyle oluşturulduğunu, bunların “paralı askerler” olduklarını, emekli olana kadar maaş aldıklarını, emekli olduktan sonra da devletin bunlara arazi, tarla, vs verdiğinin bir kere daha ayırdına varırsak Viyana’ya kadar olan toprakların fethinde en çok kimlerin kanının aktığını da anlamış oluruz!

İkincisi, madem bu iki din o kadar birbirine benziyordu o halde Türkler niye Müslüman oldu ki? Vice versa Araplar Şaman olamaz mıydı? (Türklerin özgün dinine Şamanlık yerine Gök Tanrı veya Tengrizm/Tengricilik dini de denmekte olup bu konuda bilim adamları arasında görüş birliği yoktur.)

turk001242

Türklerin 70 yıl kadar süren kanlı bir tarihsel süreç ve savaşlar sonucunda Arap ordularına yenilerek kılıç zoruyla Müslümanlığı kabul etmek zorunda kaldıkları artık gizlenmesine gerek olmayan bir gerçekliktir. Müslüman Araplar kafir (!) Türkleri katlederek, mallarına mülklerine el koyarak, kadınları ve kızlarını köle ve cariye yaparak, Türk kentlerine Arap aileler yerleştirerek, Müslüman olmayanlara cizye vergisi ve çeşitli yaptırımlar uygulayarak Türkleri ite kaka Müslüman yapmayı başarmışlardır. Kuşkusuz, Müslüman olan Türkler ile Müslümanlığa direnen kafir (!) Türkler arasında da çatışmalar ve savaşlar olmuştur. Ancak, bu yazı kapsamında buna değinmeye olanak olmayıp Türklerin salt Araplar ile olan savaşları ve ek olarak eski Türk inançları çok kısa bir şekilde anlatılacaktır.

70 YIL SÜREN ARAP-TÜRK SAVAŞLARI

Muhammet’in damadı Halife Ali’nin öldürülmesinden sonra Emevi hanedanlığı (661- 744) hilafeti devralmış ve bu dönemden başlayarak Araplar ile Türkler arasından 670den 740 yılına kadar sürecek yoğun çatışmalar ve savaşlar süreci başlamıştır. Bu 70 yıllık süreci mercek altına aldığımızda, karşımıza yağmalanan Türk kentleri, katledilen, köle ve cariye olarak satılan Türklerden oluşan kanlı ve karanlık bir tablo karşımıza çıkar:

658 yılında Batı Göktürk devleti iç karışıklık ve Çin saldırıları sonucu yıkılmıştı. Doğu Göktürkleri ise o sırada Çin baskısı altındaydılar (630- 681). Bu nedenle, merkezi bir yetke ve dayanışmadan yoksun, birbirinden bağımsız başına buyruk site ve beylikler halinde “İpek Yolu” üzerindeki korumasız zengin Türk kentleri İslam ve cihat inancıyla güçlenen Araplar için kaçırılmaz bir fırsat ve av haline gelmişlerdi. O tarihlerde Türkmenistan (Aşkabat, Merv), Tacikistan-Özbekistan (Buhara, Semerkant, Taşkent, Baykent), Kırgızistan-Afganistan (Talukan) bölgeleri ile Maveraünnehir denilen Seyhun-Ceyhun (Siriderya-Amuderya) nehirleri havzasında yaşayan Türkler, alım, satım, takas ve ticari uğraşın yanı sıra madencilik (altın, demir, bakır) ile de uğraşıyorlardı. Özellikle adı “zengin kent” anlamına gelen Semerkant o devirde çok ünlüydü.

632de Muhammet’in ölümünden sonra Araplarda “halifelik” düzenine geçilmiş, sırasıyla Ebubekir, Ömer, Osman, Ali halife olmuşlardı. İlk kez Halife Osman (644-656) zamanında 2.700 kişilik bir Arap ordusu Fergana’ya kadar geldiyse de Türkler tarafından yok edilmişlerdi.

muharebe

Halife Ömer (634-644) döneminde de Hazar Türkleri Bulan Han önderliğinde Arap istilasına tüm güçleriyle direnmişler, ancak, Halife Hişam Bin Abdülmelik (724 – 743) döneminde çok kalabalık cihat orduları karşısında Müslümanlığı kabul etmek zorunda kalarak Araplarla barış yapmışlar (737), Araplar bölgeden çekildikten sonra tekrar eski Şaman dinlerine dönmüşlerdir!

Arap akınları Türkleri Müslümanlık’tan o kadar soğutmuş olmalı ki bir tepki olarak Hazar Türklerinde Yahudilik resmi devlet dini olarak kabul edilir (799). Hazar Türkleri VIII-IX. yüzyıllarda “Hazar Barışı” diye anılan bir çağın öncülüğünü üstlenirler. Bu dönem süresince dinsel hoşgörü gelişmiş, halkın çoğunluğu Şamanlığa bağlı kalırken kağan ve yönetici sınıf Yahudilik, tüccar sınıf ise Müslümanlığa geçmiştir. Bugün Kafkasya, Ukrayna ve Polonya’da yaşayan Yahudi Karaylar (Karayim Türkleri) bu soydandır.

TÜRK KENTLERİNİN YAĞMALANMASI

Emevi halifesi I. Muaviye (661-680) zamanında Horasan’ı (Doğu İran) ele geçiren ve burasını Türklere saldırı üssü olarak kullanan Araplar Ubeydullah Bin Ziyat komutasında 24.000 kişilik bir orduyla Buhara’yı kuşatır (673). Buhara Meliki Kibaç Hatun diğer Türk beylerinden yardım istese de yardım kendisine gelmez. Arap orduları terör estirip kenti yağmalayıp geri dönerler. Aynı yıl bu kere Osman’ın oğlu Sait komutasında bir ordu yeniden Horasan’dan Buhara’ya doğru yaklaşır. Kibaç Hatun bu kere barış antlaşması yapmak zorunda kalır. Araplar bunun üzerine Semerkant’a saldırır, kent baştan başa yağmalanır, binlerce Semerkantlı köle olarak satılmak üzere Horasan’a götürülür.

Halife Abdülmelik (685-705) döneminde Afganistan (Sicistan) seferi başlar. Bölgenin Türk hükümdarı Rutbil cihat ordularına direnir ve kanlı çatışmalar olur. 699 da Afganistan bölgesinden irili ufaklı bir çok kent Araplarca yağmalanır. Abdülmelik ölünce yerine geçen oğlu Halife Velit’in (705-715) komutanlarından Kuteybe İbni Müslim Baykent ve Buhara’yı ele geçirir. Her iki kent baştan başa yağmalanır, Budist ve Zerdüşt heykellerinden taş olanlar kırılır, altın olanlar ganimet olarak alınır, direnenler kılıçtan geçirilir, kadın ve erkek binlerce kişi köle yapılır . Arap aileler Baykent’e yerleştirilir. Türk aileler evlerini Arap aileler ile paylaşmak zorunda bırakılır. İslami kurallara uymayanlara, sünnet olmayanlara ağır cezalar verilir, her yere camiler inşa edilir, Cuma namazı zorunlu hale getirilir..

kerbela

Şeriat ordularının amansız ilerleyişi karşısında Talukan (Kuzey Afganistan) kenti teslim olur. Buna rağmen Kuteybe’nin askerleri 40.000 kadar Türk’ü öldürüp sağ kalanları kent girişindeki ağaçlara asarlar. Aral Gölü’nün güneyinde bulunan Harzem bölgesini yakıp yıkıp halkı kılıçtan geçirirler. Bundan sonra Arap ordusu Semerkant üzerine yürür. Taşkent ve Fergana’dan yardım gönderilir, fakat birlikler Araplar tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler. Semerkant teslim olur.

Horasan’da ordusunu yeniden hazırlayan Kuteybe en son Kaşgar’a doğru yola çıkar (715). Kaşgar günümüzde Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde bir kenttir. O sırada Halife Velit ölmüş yerine Süleyman İbni Abdülmelik (715-717) geçmiştir. Bu yeni Halife ile arası iyi olmayan Kuteybe Kaşgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak yakalanıp öldürülür..

Yeni halife, Kuteybe’nin yerine Yezit İbni Muhellep’i sefere gönderir. Yezit’in ilk işi Hazar denizinin batısına, Dağıstan bölgesine saldırmak olur (716). Dağıstan Meliki Saltekin, Yezit’e karşı uzun süre dayanır. Sonunda Dağıstan düşer. Kent yağmalanır ve 14.000 kişi öldürülür. Yezit’in ordusu Hazar denizinin güney doğusunda bulunan Gürgan kentine yönelir. Günümüzde İran’a ait bir kent olan Gürgan (Gorgan) savaşmadan teslim olsa da 50.000 Türk acımasızca öldürülür.

717 yılından itibaren Arapların kendi aralarındaki çatışmalar nedeniyle İslam ordularının saldırıları hız keser. Bunu fırsat bilen Sogdia (Özbekistan-Tacikistan) bölgesindeki Türgişler (Türkeşler) Araplara başkaldırır (720). Türgiş başbuğu Sulu Çor Müslümanlara karşı başlatılan isyanın liderliğini üstlenir . Türk ordusu karşı saldırıya geçerek 728 yılında Buhara’yı geri alır. Semerkant’ı Araplardan geri almak için kuşatır. Ancak, Araplara destek birliklerin gelmesiyle Türkler kuşatmayı kaldırmak zorunda kalır. 732’de Buhara’yı da terk ederek geri çekilirler. Sulu Çor yardımcısı tarafından bir komplo sonucu 737 yılında öldürülür. Sulu Çor’nun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar..

turklerin-musluman-olusu

Bu arada Arap saldırıları hız kesmeye başlarken Müslümanlığı kabul eden Türklere ekonomik çıkarlar sağlanmakta, cizye olarak alınan vergiler düşürülmekte, çok daha yumuşak politikalar uygulanmaktadır. Halife Hişam Bin Abdülmelik (724 – 743) döneminde Taşkent ve Fergana da Arap ordularına teslim olduktan sonra (740) savaşlar sona erer. Araplar Semerkant’a tamamen yerleşirler. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde vergi borçları affedilir, halkın kendiliğinden Müslüman olması teşvik edilmeye başlanır.

TÜRKLER MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA…

Görüldüğü gibi İslam’ın Türklere kabul ettirilmesi hiç de öyle güle oynaya olmamış 70 yıl kadar süren bu kanlı süreç sonunda Arap egemenliğine boyun eğen Türkler Müslüman olanlara sağlanan ayrıcalıkların da etkisiyle eski dinleri olan Şaman- Göktürk dinini terk etmeye başlamışlardır. Zaten bir süre sonra Abbasi devleti (750-1258) dönemi başlayacak, Türk savaşçılar Arap ordularına katılacaklardır.

Nitekim 751 yılında Talas Irmağı (Güney Kazakistan) kıyısında gerçekleşen bir savaşta ilk kez birleşik Arap – Türk orduları Çin ordusunu yenince bu başarı da Türklerin Müslüman olmasını hızlandırmış, Karlukların ardından Oğuzlar da İslam’a geçmişlerdir. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar’dan (840) sonra Oğuzlar Büyük Selçuklu Devleti’ni (1040) kurmuşlardır.

ARAPLARIN TÜRK EGEMENLİĞİNE GİRMESİ !

Abbasi devletinin son dönemlerinde Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletinin dağılmasıyla Anadolu’da bir sürü Türk beyliği/devletçiği oluşmaya başlar. Bunlardan Osmanoğulları 1224 yılından itibaren güçlenmeye başlayarak hızla devlet olmaya yönelir ve Anadolu birliğini sağlar. Bu arada Abbasi hanedanlığının sona ermesiyle hilafet ve yönetim Memluk hanedanlığına geçmiş ve Memluklar (Mısır) Devleti (1259-1517) dönemi başlamıştır.

1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Doğu Roma-Bizans’ın mirasına konan Osmanlı Devletinin güneye doğru genişlemesiyle Türk-Arap çatışmaları yeniden başlar. Ancak, bu kere Araplar Kahire yakınında Ridaniye’de çok ağır bir yenilgiye uğrar. Üç gün süren sokak savaşlarından sonra Kahire’nin düşmesiyle, Mısır Osmanlı topraklarına katılır. Yavuz Sultan Selim halifeliği Araplardan devralır (1517). Halifelik Osmanlı’nın yıkılışı (1922) ve hilafetin 1924 yılında kaldırılmasıyla sona erecektir.

 

EskiTurkler2

TÜRKLER NEDEN İSLAM’A DİRENDİLER?

Kuşkusuz, “Türkler madem Müslüman olacaklardı neden İslam’a bu kadar çok direndiler? Neden bir türlü Müslüman olmak istemediler?” diye bir takım sorular akla gelebilir tabi ki. Bu bağlamda Türk töresine ve mitolojisine kısaca bir göz atarsak en azından teolojik açıdan bu soruları yanıtlamak mümkün olabilir. (İslamiyet öncesi Türklerin inançları, devirden devire, zaman ve mekana göre müthiş bir çeşitlik ve değişkenlik gösterir.)

Her şeyden önce Türklerin bir peygamberi ve kutsal kitabı olmamasına rağmen Türk destanlarında, masallarında ve Anadolu’da yaşamakta olan bazı grupların (Yörükler, Türkmenler, Aleviler, Mevleviler vs) gelenek ve göreneklerinde Türk töresine özgü inançların izlerine hala rastlamak mümkündür. Türk töresi yüksek erdem, dürüstlük, mertlik, onur, kadına saygı ve sevgi, yaşlılara itibar ve hürmet ile hayvan ve doğa sevgisine dayanan bir yaşam birlikteliği olarak özetlenebilir. Kadın erkeğin yoldaşı, acundaşı, kutlu ailenin temel direğidir. Kadın ve erkek hep birlikte çoluk çocuk eğlenir, yemek yer, dans eder, saz çalar, şarkı söylerler.

Doğa, kırlar, dağlar, göller, ırmaklar, hayvanlar, insanlar ve onların tinleri (ruhları) hepsi birliktedir, birlikte yaşarlar. Acun ve insan uyum içindedir. Şaman, kam, ya da, ozan-büyücü (druide) toplumun tinsel (ruhsal) önderidir. Her şey, her zerre canlıdır, hayat doludur. İnsanlara can vermeden önce gökte kuşlar gibi yaşayan tin “soluk, nefes” anlamına da gelir. Ölüm soluğun kesilmesi, tinin tenden (bedenden) ayrılması olarak algılanır. İnsan tini genelde kuş simgesindedir.

Tin ortak, tenler farklıdır. Hayvan ruhları da insan ruhları gibi ölümsüzdür. Hayvanın ayrı, insanın ayrı evreni yoktur. Evren ve yaşam birliği vardır. Bu tümlük ve ortak acun düşüncesi, kaynağını “Kök Tengri” Gök Tanrı’dan alır. İnsan Gök’ün verdiği yaşam gücünü korumaya ve çoğaltmaya çalışır. Bu yaşam gücü veya yaşam ruhuna “Kut” denir. Kut, “uğurlu, kutsal, şanlı” anlamlarına da gelir. (Kutlu olsun deriz).

Gök, gökyüzü, gökler sadece tinlerin yerleşkesi değil, yaşam gücü olan Kut’un da çıkış yeridir. Edilen dualarda para, pul, servet yerine Tanrı’dan daha çok Kutsal Tin olan Kut’u vermesi istenir. Uzun yaşamın kaynağı Kut’tur. Örneğin, toprağın çoraklaşması Kut’un kaybolması olarak yorumlanır. Geyiklerin, kurtların, hayvanların yavrulaması, doğum olayı, bereket, bolluk Kut’un gücüdür. Hristiyanlıktaki Kutsal Ruh (Ruhulkudüs) gibi Kut doğrudan Tanrı’dan gelir.

Gök Tanrı acunu, göklerdeki yıldızları, güneşi, ayı kapsayan bir varlıktır. Tengri sözcüğü hem somut gökleri, hem de soyut göklerin ruhunu betimler. “Kök Tengri” Gök Tanrı anlamına geldiği gibi “Mavi Gök” anlamına da gelir. Bu aynı zamanda insan soyunun, tüm canlı ve cansız varlıkların kök ve kökeninin “Gök Tanrı” olduğunun gizli bir imgesidir. Bu tanrı-acun-insan-canlılar tümlüğü ileriki yüzyıllarda -Platonizm’in de etkisiyle- Tasavvuf (Mistisizm, Gizemcilik) ve Sufi felsefesindeki “Varlık Birliği” (Vahdeti Vücut) inancının temellerini oluşturacaktır.

Gök Tanrı’nın yeryüzüne yansıması olan Umay bir bereket tanrıçasına özgü tüm özellikleri taşır. Ürünler, ekinler, hayvanlar ve yavruları, analar, gebeler, bebekler, çocuklar yeryüzü Tanrıçası Umay’ın koruması altındadır. İnsan ölünce göğe uçar. “Öldü” yerine “sunkar boldı” (sungur kuşu oldu), ya da, “uçuverdi” denir. Cennet’in adı “uçmag” dır. Kötülerin gittiği “tamag” denilen cehennemde suçlular cezaları bitene dek katran kazanlarına atılır.

TÜRKLER MÜSLÜMAN OLMASAYDI NE OLURDU?

Türkler Müslüman olmakla kendilerine yabancılaşmış, özgün Türk aile düzeni yıkılmış, kadını ikinci plana atan, feodal aşiret kurallarını (çok eşlilik, kölelik, ağır cezalar, cihat, vs ) dayatan gelenek, görenek ve törelerine tamamen aykırı bir dinin boyunduruğu altına girmişlerdir. Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Ömer Hayyam, Yunus Emre, Mevlana gibi düşünür, bilge ve önderler bu dinsel boyunduruğa kısmen de olsa direnmeye çalışmışlar, daha insancıl, daha sevecen ve evrensel bir inanç arayışına girişmişlerdir.

Eğer Türkler Orta Asya’dan eski komşuları Çinliler ve Japonlar gibi eski inançlarına bağlı kalmış olsalar, kendi Göktürk alfabelerini kullanmaya devam etselerdi acaba ne olurdu? Türkler de Çinliler ve Japonlar gibi bir dünya devi olmayı başarabilirler miydi? Bu iyi mi olurdu, kötü mü olurdu? İyi ve kötüden öte nasıl bir Türkiye olurdu? İleri demokrasi, açılım saçılım, zorunlu din dersi, imam-hatip vs vs olur muydu, olmaz mıydı? İmdi sözü uzatmadan sanırım: ne laik anti-laik, ne İmam Hatip okulları, ne zorunlu din dersi, ne türban, ne çok karıyla evlenmek, ne çocuk evliliği, ne çocuk gelinler, ne huri ne gılman, ne harem ne selam, ne helal ne haram, ne kafir ne gavur, ne misvaklı diş macunu, ne haşema, ne kara çarşaf, ne saç, kıl, tüy, ne hoparlörlü cami, ne de ılımlı İslam gibi dine bağlı ya da dinsel kökenli sorunlar yaşamazdık herhalde değil mi?

BENGİ TAŞLARDAKİ YAZILAR…

Yüzyıllar öncesinin Türk yöneticilerinin halklarına yaptıkları uyarıların, çağrıların bugün bile geçerliğini korumakta olduğunu görmek ürpertici ve şaşırtıcıdır. Uçsuz bucaksız Orhun vadisinde, Yenisey-Yedisu bölgesinde, yükselen dev taş yazıtlarda sonsuzluğa yazılanların geleceğin, hatta bu günlerin bir öngörüsü gibi olduğunu söylemek pek bir abartı gibi görünmedi bana:

Anca kazganmış itmiş ilimiz törümüz erti. Türk Oguz begleri, budun eşiding. Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilirigin törürgin kim artatı ? Türk budun ertin, ökün! Küregürig ün üçün igidmiş bilge kağanırigın ertmiş barmış edgü ilirige kentü yarigıldığ, yablak kigürtüg.

(Orhun Yazıtları, Doğu Yüzü: 22, 23)

“Bizim onca çabayla kazanılmış, düzene konmuş ülkemiz, töremiz vardı. Ey Türk Oğuz beyleri, ey ulus işitin! Yukarıda gök yıkılmadıkça, aşağıda yer yarılmadıkça, ey Türk ulusu, senin yurdunu, senin töreni kim bozabilir? Ey Türk ulusu girdiğin o yoldan vazgeç, geri dön, pişman ol! Başıbozukluğundan dolayı, özgür ve bağımsız yaşadığın yurduna, Bilge kağanına ihanet ettin, kendini alçalttın.” (Çeviri: ED)

Erdağ Duru, 6 Kasım 2014

 

(Kaynakça: Encyclopedia Americana, Wikipedia, Türkler Nasıl Müslüman Oldu? Erdoğan Aydın, Tarihimizle Yüzleşmek: Nasıl Müslüman olduk? Ahmet Elden, Milliyet Blog)

 

yorum

Yorumlar17 yorum

  1. GÜNAYDIN İYİ CUMALAR CUMANIZ KUTLU VE MUTLU OLSUN. NAMAZLARINIZ VE DUALARINIZ ALLAH KATINDA KABUL OLSUN. BENDE TÜRKLÜĞÜ SAVUNANLARDANIM. TÜRKÜN DÜRÜST NAMUSLU TERBİYELİ DOĞASINA AİLESİNE VATANINA TÜRK BAYRAĞINA VE TÜRK DEVLETLERİNE SAHİP ÇIKACAK. AMA MÜMİNDE OLACAK. YANİ HEM TÜRK HEM MÜSLÜMAN OLACAK. ÖYLE ARAP EMEVİ YEZİDLERDEN OLMIYACAK. ALLAH TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ TÜRK MİLLETİNİ VE TÜRK DEVLETLERİNİ KORUSUN. YIKILMASIN PARÇALANMASIN. SONSUZA DEK VAROLSUN. EVET BENDE İMAM HATİPLERE TÜRBANLARA 4+4+4 LERE KARŞIYIM. NORMAL BAŞÖRTÜYE KARŞI DEĞİLİM. BAŞÖRTÜ ÖRTÜĞÜN ZAMAN DİNİNİ ALLAHIN VE PEYGAMBERİMİZİN EMRETTİĞİ GİBİ YAPACAKSIN. YAHUDİLİK SİYONİZM PUTPERESTLİK BUDİZM YEZİTLER GİBİ DİNİNİ YAŞAMIYACAKSIN. SEVGİ SAYGILARIMLA. ALLAHA EMANET OLUN. ALLAH SİZİNLEN BERABER OLSUN.

  2. Yukarudaki makalenin bazı bölümlerinden istifade etmek gayet mümkün. Fakat makalenin geneli hem tarihen bilgi hatalarıyla, hemde mantıken çelişkilerle dolu. Emevi hanedanlığının tarih sahnesinden çekiliş tarihi bile yanlış veriliyor. Mesela hz Osman döneminde 2700 kişilk bir ordunun Fergana’da dağıtıldığından bahsediyor yazar. Oysa tarihi kaynaklara bir kez bile bakılsa, bu hadisenin gerçek olmadığı görülür. Buradaki temel mesele yazarın Hz osman dönemini bilmemesinden, hiç alakadar olmadığı tarihsel dönüşümle ilgili cahilce bir yazı kaleme almasından kaynaklanmış olsa gerek. Fergena’ya ilk gidenler Kuteybe bin Müslim’in ordusudur. (712-713) Buda hicretin 94. yılına takamül ederki hz osman’ın hilafeti hicretin 35. yılında sona ermişti. Diğer yanlışlara tek tek girmeden makalenin temelini oluşturan yanlışa döneyim…
    yahudi olan hazar türkleri ve onların misalleri, Türklerin İslama girerek ne kadar doğru ve yerinde bir iş yaptığının kanıtıdır…Yahudi olan Türk kavimleriyle hırıstiyanlığı kabul eden Türk kavimlerinin Tarihte nasıl bir rol oynadığına bakın, birde islamı kabul eden Türklerin bin yılllık dünya hakimiyetine bakın…Neticesi bakımından hangisi daha doğru bir iş yapmıştır…Hatta dilerseniz yüz yıllık kemalist idareyle bile bu kıyası yapabilirsiz…Muhteşem bir dünya devletinden emperyalizmin kuklasına haline nasıl geldik…
    Neyse…Makaleye itirazım şudur…Türklerin islam ordularıyla olan mücadelesi…islamlaşma karşıtlığından değil bazı emevi halifelerinin uygaladığı yanlış politikalardan ve arap milliyetçiliğinin yaygınlaşmasından kaynaklanmıştır. Zira türklerin islamı kabulü Emevilerin yıkılıp Abbasilerin iş başına geldiği zamana tevafuk ederki; bu da bizim tezimizi doğrular.
    Birde alevilik gibi batıl mezheplerin eski türklerin örfleriyle bağdaşması her iki kültüründe paganizmden beslenmesinden kaynaklanmaktadir. Fırsat olsa…bu durumu deilleriyle ıspat ederdim. Makalenin başlangıcında arap_islam devletleri yerden yere vurulurken, 750 yılından sonra Türk-islam devletlerinin yerilmesi, bizlere asıl meseleyi gayet net anlatıyor…Mesele Türklerin seçimi değil…iSLAM DÜŞMANLIĞIDIR. Makalenin sonundaki sorunuza gelince….
    Konuştuğun mesele kara çarşaf, iamam hatip,misvak….vs..olurmuydu….Ey makale sahibi…Eğer türkler müslüman olmasaydı…Acaba Tarih Türkleri konuşurmuydu….Vesselem…

    • Mesele, tarihin türkleri konuşmasımı yoksa türklerin huzur içinde yaşamasımı? Arap emperyalizmi altında kendi örf ve geleneklerimizden uzaklaşıp arap geleneklerini kabul ediyoruz. Kadını arka plana atan bir yapı gelişiyor buda toplumun geri kalması anlamına gelir, siz söyleyin müslimanlığı kabul ettikten sonra hangi arap ülkesi ilim ve bilimle ilgili varlık gösterebilimiş, islamyet öncesi ilim ve bilimde gelişmiş olan araplar dahi müslümanlıkla geri kalmış ülkeler sınıfında. Bugün petrol olmasa araplar tembellikten kıçları kokan bir millet olurdu, Türkler çalışkan, mert, onurlu ve ve gelenekleri ile aile yaşantıları ile arapların çok önünde. Din bir seçim. Türkler müsliman olmayabilirdi ve şimdikinden çok daha ileri olurlardı. Sizde araştırmacı birisiniz, bunu öngörebilirsiniz. Dünyada binlerce inanış şekli var, ama benim dinim son din herkes buna inanmak zorunda diyen kaç din var ve bu inanışın gerçek dışı olduğunu dünya insanı olarak öngörebilirsiniz. Siz biliyormusunuzki, allah müslimanlığı gönderdi ve gördüğünüz gibi insanlar ıslah olmadı. Belki son dediği başka bir din daha olacak. Türklük kader, din seçimdir, ve biz Türkler boşa çok vakit harcıyoruz. bakın bende size bunu yazıyorum oysa ne gerek var zaten bizim kendi gelenek ve göreneklerimiz bizim dinimizdi. Ama siz arap kökenli iseniz, arap emperyalizmini destekliyorsanız o başka. Din kendi yaşam şeklini başkasına empoze etmekten başka birşey değil ve buda dünyanın herköşesinde çok farklı coğrafyalarda farklı şekillerde yaşayan insanların inanışlarının farklı olması normal . Araplar neden kuzey kutbunda yaşayan eskimolarla fazla uğraşmıyorda türklerle uğraşıyor, çünkü coğrafyalar yakın. Tek şansızılığımız bu. Arap milletine yakın olmak. Hoş siz çok benimsemişsisinz ama araplarda bizi sevmiyorlar.

    • Metin Bey
      Aleviliği ‘batıl’ bir mezhep olarak nitelemek çok yanlış ve çirkin bir yaklaşım,birincisi siz kim oluyorsunuzda böyle bir cümle yazmaya cürret ediyorsunuz İslamın sahibi siz misiniz ki milyonlarca üyesi olan bir mezhebi aşağılamaya çalışıyorsunuz.Haddinizi bilin ! Yukarıdaki makalede yazılı olan bilgilerinde yüzde doksanı dogrudur sonuçta tarihi hep savaşları kazananlar yazdırmıştır.Varsa deliliniz ispatınız yazarsınız sizde ama insanları ötekileştirmeden ve aşağılamadan.

    • Burada yazarın islamiyete uzak bir kisi olduğu belli haliyle bazi bilgileri yanlış vermesi gayet dogal Hz. Muhammede Muhammed diye hitab etmeside bunuu işaret ediyor çokda fazla takılmamak gerekir ozamanlar zorla musluman yapildiysak şimdi dinmi değistirmemiz gerekiyor yani dünya devi olurmuyduk diye bahsediyor Osmanlı bir zamanlar dünya devi değilmiydi devşirmelerin ve fitnelerin satesinde yikilmadimi yani bu yazarlar gibi insanlarin sayesinde hı hı deyip geçin bunlara prim vermeyin

  3. Bastan aşağiya yalan ve asılsızdır.. Buna inan insanlara yazik.. Tamamen islam düşmanligi ve nefretiyle dolu bir hikaye ..

    • Sizlerde hangi akla hizmet ediyorsunuz ? Gayet mantıklı ve tarafsız bir şekilde anlatılmış. Neden eleştiri kabul edemiyorsunuz ?

  4. Mehmet Yavuz CANALP

    İnsan kendini düşünmekten başka bir iş yapmayan canlı. İstekleri ve çıkarları en çok önemsediği. Din insanlara doğru ve İNSAN olmayı öğretmeye çalışıyor ancak bunu başarabildiğimi kim söyleyebilir?
    Tarih ne kadar doğruları söylüyor ve bu doğrular bizim işi mize ne kadar yarar? Dünya yada algılayabildiğimiz kainat ALLAH ın büyük bir
    kuvvet olduğunu bize anlatıyor. İnsanlar bınu anlıyor
    mu?
    Biz insan olarak kendimizi tanıyor olsak başka insanları daha iyi anlarız. Bize insan olmak tekamül etmek değil boyun eğmek öğretimek isteniyor . Oyaa ALLAH insanı böyle yaratmamış
    Tarih yaşanmışlık ne kadar gerçeklerden oluşuyor. Bugünün insanı bunlardan nasıl faydalanacak? Türklerin nasıl müslüman olduklarının değeri ne? Biz Türk olduğunu düşünen insanlar halimizden memnun muyuz?
    Bu ülkede yaşayan ve dışardakiler ile 100 milyona yaklaşan insanlar mutlu mu? Yoksa basit sorunların altında kaldığımızı mı düşünüyoruz?
    Çocuklarımıza verdiğimiz gelecek ne? Sorular çoğalıp yanıtlar iç karartıcı oldukça gözümüze batan gerçek DİN oluyor.
    Evet yönetenler okullar olmasa ne kadar iyi olurdu diyen bakan gibi halkı cahil bırakıp kolay yönetme amacında. Onlar iyi insan değil dinine bağlı insanlar çoğunlukta olsun düşüncesinde. 15 asır önce yaşanan değerleri korumak onlar için değerli.
    Din kulanım süresi yıllar önce bitmiş bir sistem. Yönetenlerin elinde ve ALLAH ın yüklediği misyonun tersine işleyen bir sistem
    Geçmiş geçmişte kalsın. Biz daha iyi bir dünyada yaşamak için neler yapabiliriz onu düşünelim. Özgürlüklerin sınırsız olduğu ama kardeşçe yaşayan saygının var olduğu İNSAN ların sözünün geçtiği bir dünyada yaşamak sanıldığı kadar zor değil

  5. çoğu sallalmasyon bu yazılanların bii kere türklerin nasıl müslüman olduğuna en iyi ışık tutacak eser hasan el bayatinin camı cem ayin eserinde beirtilmiş türkler hz muhammed döneminde müslüman olmak için elçiler bile göndermiş

    • Bir kere dünyada hiçbir din, başka bir dine mensup insanlar tarafından toplu bir şekilde gönüllü olarak kabul edilmemiştir. Bunun için Arapların yaptıkları katliamlar ortada.

      Kuranda bile yazar “İslamın yayılması için meşin suratlıların Müslüman yapılması gerekir” diye ki, bu meşin suratlılar, Orta Asya’dan gelen Türklerdir.

      Ne kadar da meraklısınız Arabı kontrol etmek için ortaya çıkan bir demagoga ‘efendimiz’ demeye! Neden o adam benim efendim oluyormuş?

      Ne güzel dinimiz varmış eskiden, şimdi bir de bu saldırgan İslam dini çıkınca miilet her türlü vahşeti yapıyor.

      Sizin aklınız mı yok ta kabul edersiniz böyle dinleri?

  6. Türk kültürünün ve dininin nasıl zorbalıklarla Araplaştırıldığını özetleyen güzel bir makale, teşekkürler. Ben de epeyce gezdiğim Moğolistan’da kaldığım göçebe çadırı yurt, Moğol yaşamı, kültürü, Şamanizm, Budizm, Asya geleneklerini anlattığım kişisel blogumu paylaşmak istedim. Orhun yazıtları ziyaretimi henüz yazmadım ama onu da ekleyeceğim.
    http://www.celebialper.com/category/mogolistan

  7. kutlarım bu yazıyı yazmanızdan ötürü, bu günlerde bastırılan görmezden gelinen kale alınmayan bir konu kafamızda ki otoriteler tarafından, artık türkçeyle felsefe yapılmaz üretim yapılmaza kadar getirdiler, ben ilk okulda dil kültürdür, dil varlıktır’ı öğrenmiştim, türkçenin gidip (osmanlıca zaten gelemez çünkü bir dil değil) arapçanın gelmesi asimilasyonun hat safası olacaktır.

  8. Müslüman Türk

    Sorun nedense dinsel olarak ele alınmış oysa ben asıl sorun iu müslüman olmamız değil arap olmamız olarak görüyorum. Bizlerin müslüman olmaktan ziyade farkında olmadan arap olmaya yaklaştıran bir süreç bu. Halbuki aslında bakarsanız kendi kültürümüzle müslümanlığı bir arada yürütmememiz için hiç bir sebep yok ve aslında diğer inanışlara göre bizim eski inançlarımızda oldukça benziyor(bu da apayrı bir konu).
    Diğer yandan yazının içine eklenen kişisel görüş ve sıfatlar yazının tarafsızlığını bozmuş. Acımasızca insafsızca vahşice gibi söylemler nefret aşılamak için kullanılmış kişisel görüşler. Tabik ki güle oynaya müslüman olmadık özellikle Emeviler döneminin daha vahşi geçtiği ve türklerin müslümanlığı tam olarak benimsemediği ders kitaplarında da geçen bir konu ayrıca ancak daha ılımlı politikalarla türklerin kendi kendilerine de müslümanlığa geçiş yaptıkları da bir gerçek. Saygılar

  9. Güzel bir yazı, tebrik ederim. İslam’ın nasıl bu denli yayıldığını anlayamayan arkadaşlara şu anki IŞİD’in politikalarını(!) incelemeyi öneriyorum zira IŞİD, “kafir” olanları asıp kesmesiyle, işgal ettiği yerlerdeki kadınları köle pazarında satmasıyla ve büyüme şekliyle “gerçek İslam”ın ta kendisi.

  10. Marco Verticelli

    72 Yaşında bir İtalyan/Türk vatandaşı
    Babam İtalyan( Türk kökenli)
    Annem Türk (Selanik Türklerinden)
    ( artık yaşamıyorlar)…..

    Soyumuz Artık sayıca çok az kalan Anadoluya uğramadan
    araplaşmadan Karadenizin kuzeyinden Polanyaya
    Sonrası Hitler zülmünden İtalyaya gelen Türklerden…..

    ( İnanç konusuna değinmiyorum çünkü;
    bunun İnsan ve Her şeyi yaratan arasında olduğunu
    üçüncü kişileri ilgilendirmediğine inanıyorum)

    Ulu Önder Atatürk’ün Türkiye mücadelesine saygı duyuyor
    ve Ne Mutlu Türküm diyene (Türkiyeliyim anlamında)
    diyor ve ilave ediyorum
    Bense Ne Mutlu Gerçek Türk soyundan olanlara diyor……. dum……

    Ama şimdi yaşadığımız çağda büyük değişimler var
    Artık Etnik kökencilik,
    Milliyetçilik,
    İnançsal birliktecilik,
    Her türlü insan ayrımcılığını bir tarafa bırakılması gereken…

    Artık İnsana İnsan bazında bakılması
    Yaratanın yarattığı Bu güzel esere daha çok değer verilmesi
    kötülük yapılmaması insanların öldürülmemeli si zamanındayız.

    Tüm İnsanları kardeş kabul edip sevmeliyiz.

    İnsan soyları artık iyisi ve kötüsüyle birer tarih
    Hepsi bu !
    böyle anımsamalı kinci ve intikam alıcı olmamalıyız.

    Bir şeyi yıkmak çok kolay
    Yapmaksa çok zor.

    Yüreklerimizde sevgi dolu olup
    Kardeşlikte,
    insan bazlı bakış açısında
    yapıcı olmamız dileği ile.

    Sevgiler.

    • Saygi ve sevgilerimi degerli Italian-Turk_Yahudi buyugume sunuyorum.

      Yasatalim bu ulu kani, dini malzeme etmeden.

      Gia