MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi dinliyorum, gözlerim kapalı!
Gözlerim kapalı çünkü artık kendi partisini eriten, kendi insanlarını sadece “aday oldukları” için utanmadan hukuka aykırı şekilde partiden atan, ülkücü camianın büyük çoğunluğunun başını eğen, ömrünün son döneminde koskoca bir milliyetçi partiyi, Hilafet ve dikta özentisi birinin, Türk Milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım diyen adamın Sarayının önüne atan bir insanı görmeye tahammül edemiyorum.
Bahçeli mi konuşuyor, Binali mi konuşuyor belli değil!
Anayasa “Cumhurbaşkanı tarafsızdır, varsa partisi ile ilişkisi kesilir” diyor, Erdoğan muhtarları toplayıp “Partim başarılı olmuştur” diyor.
Yani, “Hadi ulan, yemişim sizin anayasanızı! Ne Anayasanıza uyarım ne de Anayasa Mahkemesine! Tanımıyorum bunları, sıkıysa karşı çıkın, güç bende” diye Türk Milletine meydan okuyor.
Erdoğan’ın “Partim” dediği AKP’nin Hükümetinin 4 Bakanı açıkça rüşvet alıyor, inkâr eden yok. Üstüne üstlük Erdoğan’ın en önemli Bakanlarından olan TOKİ-Kupon Arazi Bakanı “Ben niye istifa edeyim, ne yaptıysam Başbakan Erdoğan istediği için yaptım” diyor!
Erdoğan ve Bilal arasında geçen onlarca konuşmada, sıfırlamalar- köşkler konuşuluyor, Müslüman olmakla övünen AKP’den Allah rızası için bir tane “Ayıp oluyor, kendinize gelin” diyen yok!
Düpedüz haram yeniyor, devlet olanakları çarçur ediliyor, Türk Milletine tek ayak üstünde kırk yalan söyleniyor Müslüman geçinen adamların tekinden bile tık yok!
Mafya Babaları ve Uyuşturucu kaçakçıları, devletin kendilerine tahsis ettiği eskort oto ile geziyorlar!
Milletvekilleri ve Bakanların bile ağızlarının mühürlü olduğu, parti içi demokrasinin kırıntısının bile olmadığı bir kuruluşa “Parti” denmez, denemez…
HDP, PKK Narko-Terör örgütünün siyasi temsilcisi olduğunu kendisi söylüyor.
İnsan öldüren, uyuşturucu kaçakçılığı yapan, Avrupa Organ kaçakçılığını organize eden bir katiller örgütünün siyasi temsilcisi olduğunu iddia eden bir kuruluşa parti denmez, denemez…
Bunlar Türk Milletinin partileri değildir. Bunlar, bir kişi veya dar bir grup adına egemenlik kurmaya çalışan organize suç örgütleridir…
Gelelim CHP’ye;
CHP’nin en büyük yanılgısı, karşısındaki partileri, özellikle AKP’yi “Gerçek Siyasi Parti” zannetmesi ve politikalarını bu anlayışa göre uygulamasıdır.
Normal demokratik düzende bu davranış elbette ki uygulanır ama kim, Türkiye’de normal bir demokratik düzen olduğunu söyleyebilir ki?
Kim Hukuk Devleti ilkesinin, Anayasa’nın yürürlükte olduğunu, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altında olduğunu iddia edebilir ki?
Siyaset ülke şartlarına göre yapılır ve siyaset mümkün olanı yapabilme sanatıdır!
Bakın Sayın Kılıçdaroğlu;
TBMM Grup Toplantı Salonunun önünde, onlarca korumanın olduğu yerde bir mafya elemanı size yumruk attı!
Bir şehit cenazesinde, ayaklarınızın dibine kurşun attırdılar!
En sonunda da Genel Başkan Yardımcısının ayağına sıktılar!
Tüm bunlar sizin için bir şeyler ifade etmiyor olabilir ama Erdoğan’ın yetiştiği Kasımpaşa Bitirimhanelerinde buna “korkutmak” denir. Susmaya devam ederseniz, sizi evinizden çıkamaz hale getirirler. Size en açık şekilde soruyorum;
- CHP olarak TBMM’de olmanızın partinize ve Türk Milletine bir yararı var mı?
- Her Salı televizyonlardan, bilinen olaylar için konuşmanızın partinize ve Türk Milletine bir faydası var mı?
Ben söyleyeyim; Zerre kadar faydası yok. Sadece kendinizi oyalıyorsunuz!
Bırakın muhalefetçilik oynamayı, halkın ayağına gidin. 7 gün 24 saat hiç durmadan tüm örgütünüzle ve AKP karşıtı-demokrasi yanlısı tüm muhalefeti de yanınıza alarak on binlerce ekip kurun. Türkiye’yi dolaşıp ev-ev gerçekleri
Türk Milletine anlatın. Türk Milletinden başka çareniz, çaremiz yok.
Yapacaksanız yapın, yapamayacaksanız lütfen bırakın gidin. Türk Milletine fren olmaktan vazgeçin.
Yeni oluşumun da önünü tıkamayın…
Rifat Serdaroğlu, 02 Kasım 2016