1 Kurtuluş Savaşında Ermeni Cephesi

Kurtuluş Savaşında Ermeni Cephesi

0

İsmet Berkan’ın “Milli Yalan” kabul ettiği yazısı üstüne Şükrü Elekdağ’ın kaleme aldığı Kurtuluş Savaşında Ermeni Cephesi

 

Sayın Berkan,

“Çocuklarımızın sadece yüzde 1’inin doğru cevaplayabildiği soru” başlıklı makalenizde, ilkokul 4. sınıf öğrencisi olan oğlunuzun ders notlarında yer alan, Kurtuluş Savaşında Türkiye’nin “sadece Batı’da Yunan işgaline karşı değil Doğu’da Ermeni işgaline karşı savaştığı” ifadesinin “düpedüz yalan olduğunu belirtiyor, oğlunuza okulda “milli yalanlar” öğretildiğinden şikayet ediyorsunuz
Hemen belirteyim ki, bu konuda tam bir yanılgı içindesiniz. Zira, Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM Hükümeti’nin kararıyla doğuda Ermeni işgalindeki Türk topraklarını kurtarmak ve Ermeni yayılmacılığına son vermek amacıyla Ermenistan Cumhuriyeti kuvvetlerine karşı bir savaş verilmiş ve yenilgiye uğrayan Ermenistan’la Gümrü Antlaşması imzalanmıştır.

Oğlunuza doğru bilgiler vermenize yardımcı olmak amacıyla, şu tarihi gerçekleri dikkatinize getiriyorum:

Birinci dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarının paylaşılmasıyla ilgili olarak 26 Şubat 1919’da toplanan Paris Konferansı’na Osmanlı Ermenilerini temsilen Bogos Nubar Paşa, Ermenistan Cumhuriyeti’ni temsilen de Avetis Ahoranyan katılmışlardı. Ermeni temsilciler, galip devletlerle birlikte Osmanlı ordularına karşı savaştıklarını, büyük fedakarlıklarda bulunduklarını ve “muharip taraf” statüsüne sahip olduklarını ileri sürerek, Kafkasya’dan Akdeniz’e kadar uzanan ve Doğu Anadolu’nun hemen hemen tümünü kapsayan topraklar üzerinde hak iddia ettiler ve “Büyük Ermenistan” hedefini savundular.
Ermeniler bu hedeflerini gerçekleştirmek için de, Erivan bölgesinde kurmuş oldukları Ermenistan devleti içinde ve dışında kalan, özellikle Kars ve Nahçıvan bölgelerindeki Türklere karşı bir etnik temizlik harekatı başlatarak Türk nüfusun büyük kısmını ya yok ettiler, ya da göçe zorladılar. Türk ordusunun Mondros Mütarekesi hükümleri uyarınca bölgeden çekilmiş olması Ermenilerin bu vahşetini kolaylaştırdı.

Mondros Mütarekesi’nden sonra bir generalin komutasında Kars’a gelen İngiliz birliği 13 Nisan 1919’da Kars’ta kurulmuş olan Milli Şura hükümetini dağıtarak idareyi Kars’ı işgal eden Ermenilere devretti. Bunu takiben Ermeniler Güneybatı Kafkaslar ile Nahçıvan’ı da işgal ettiler…

Yunanlılar, ünlü Milne hattını aşarak Anadolu’nun derinliklerine doğru Soma ve Salihli cephelerinden saldırıya başladıklarında, bu harekatla eşzamanlı olarak 22 Haziran 1920’de Ermeniler de batı istikametinde Oltu-Baldız bölgesine karşı taarruza geçtiler. Oltu bölgesinde kanlı çarpışmalardan sonra Ermeni taarruzunu durduran Kuvayi Milliye’nin milis kuvvetleri, ayni başarıyı Baldızda gösteremeyip geri çekildiler. Bilahare, savaşa katılan 9. Türk Kafkas Tümeni’nin karşı taarruzlarıyla Ermeniler bozguna uğratıldı.

Bu gelişmeler üzerine TBMM Hükümeti, Ermeni işgalindeki Türk topraklarını kurtarmak, Ermeniler tarafından yapılan Türk katliamına son vermek ve Ruslar ile başlayan ilişkileri geliştirebilmek için direkt olarak sınırdan bağlantı kurmak amacıyla 20 Eylül 1920’de bölgede askeri harekat yapma kararını aldı ve 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu cephesi komutanlığına atadı.

Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri 15-20 bin kişi arasındaydı. Ermeni ordusunun mevcudu ise 20 bini bulmakla beraber çok geniş milis kuvvetleriyle de takviye edilmişti.

29 Eylülde taarruza geçen 15. Kolordu, Oltu’da Drastamat Kanayan komutasındaki Ermeni ordusuyla çatışmaya girdi. Daha sonra Simon Vratsiyan ve Artahes Babalian komutasındaki Ermeni güçleriyle yapılan Sarıkamış ve Kars savaşları sonucunda Ermeni kuvvetleri bozgun halinde Kars’ın doğusuna çekilmek zorunda kaldılar. Bolşevik Rusya ile ABD’den yardım isteyen Erivan, bu taleblerine olumlu bir cevap alamayınca, işgal etmiş olduğu Erzurum, Kars ve çevresini Kazım Karabekir kuvvetlerine bıraktı. Kazım Karabekir kuvvetleri, Ermeni ordusunu peşini bırakmadı ve Gümrü’ye kadar takip etti.

Burada yapılan muharebede Ermeni kuvvetlerinin mağlup olması üzerine Ermeni hükümetince barış istenmiş ve 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanmıştır.

Bu Antlaşma ile, Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenistan tarafından kabul edilmiştir. Keza Ermenistan, Doğu Anadolu üzerindeki isteklerinden ve Türkiye’ye karşı her türlü tazminat talebinden vazgeçmiştir. Ancak, Türk kuvvetlerinin Gümrü’den ayrılmasının akabinde Ermenistan’ın Bolşevik Rusya tarafından işgali nedeniyle Gümrü Antlaşması onaylanmamıştır.

Kısa bir süre sonra TBMM Hükümeti ile Bolşevik Rusya arasında imzalanan Moskova ve Kars anlaşmalarıyla Türkiye-Rusya ve bu meyanda Ermenistan sınırları çizilmiş ve Gümrü Antlaşmasında öngörülen lehimizdeki temel hükümler teyit edilmiştir. Bu şekilde TBMM Hükümeti açısından Ermeni sorunu sona erdirilmiş ve Ankara tüm enerjisini Batı Cephesi’ne teksif edebilmiştir.

1917’de Bolşevik ihtilalinin başlamasından sonra Anadolu’daki 200 bin kişinin üzerindeki Rus ordusu kısa sürede “dezentegre” olmuş, asker ve subayları çil yavrusu gibi dağılıvermiş, arkalarında bıraktıkları silah ve cephaneler Ruslarla ayni safta çarpışan Ermeni birliklerin eline geçmişti. Gümrü zaferinden sonra Kazım Karabekir Paşa Ermeni ordusu elindeki özellikle ağır silah ve cephaneye el koymuştur. Bilahare, bu silahlarla birlikte Batı cephesine transfer edilen personelin Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına kayda değer bir katkısı olmuştur.

Saygılarımla,

Şükrü Elekdağ

yorum

Yorumlar kapalı.