Konu 1,5 yıldır New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesinde süren Rıza Sarraf dosyası. Sarraf’tan sonra Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da Mart 2017’de tutuklanmıştı, şimdi bir de eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı çıktı, ayağını Amerika’ya atarsa gideceği yer belli.
Dava toplam 293 dosyadan oluşuyor, 3 dosya hâlâ gizli, çünkü bu dosyalarda kamu oyunun öğrenmesinde sakınca görülen isimler var. Aslında esas neden kamu oyu filan değil, bu dosyalarda Egemen Bağış, Muammer Gülen ve Tayyip ve Emine Erdoğan’ın da isimlerinin olması. Bunlar şimdiden açıklanırsa diğer sanıklara yapılan baskıların artmasından korkuluyor.
Şimdi 30 Ekim’de gerçek dava başlıyor, yani jüri önüne çıkılacak.
Türkiye’de bazılarının paçaları tutuştu, ama bunların derdi Türkiye’ye ödetilecek bedel değil, kendi konumları.
Anlaşırlar, bir çaresini bulurlar gibi fanteziler ancak bizim basında. Suçlamalar İran’a uygulanan ambargoyu delmek, kara para aklamak, bankacılık sistemini zarara uğratmak. Boru değil yani… Amerika muz cumhuriyeti değil, orada davanın akışına müdahale eden kendi geleceğini karartır.
Çıkacak kararı ben şimdiden söyleyeyim: tutuklama kararları kesinleşecek, büyük bir olasılıkla yeni bir iki isim de bu listeye eklenecek ve bu işe karışmış Türk bankalarına milyarlarca dolar ceza kesilecek.
Bize ne, kararları tanımayız diye düşünmeyin sakın. Tamam, tutuklanma listesindekiler Amerika’ya gitmedikleri, kırmızı bültenle aranmadıkları sürece Türkiye’de yine yaşarlar, ama bankalar için aynı şey değil. Kesilen ceza ödenmediyse o bankanın Amerika’da çalışması imkansız hale gelir. Amerika’da çalışmak, Amerika’da şube açmak anlamında değil; Amerika’daki herhangi bir banka ile muhabir banka olarak bile çalışamayacak. Halbuki dolar dünya piyasasında hâlâ en fazla kullanılan para. Dolar ile doğru dürüst serbest işlem yapamayan bir banka ise banka olmaktan çıkar, kısa zamanda batar!
Bizimkiler bunun farkında, mızrağa kılıf hazırlamaya çalışıyorlar. Erdoğan ne diyor? Bizim ülkemizde yasak olmayan işlemler nedeni ile başka bir ülke bize ceza veremez! Kara cahil söylese neyse de Erdoğan cumhurbaşkanı… Kara para aklamak bizim ülkede serbest mi? Bazıları için serbest ama kanunen öyle mi? Bankacılık sisteminin içine etmek serbest mi?
Ana konu İran ambargosunu delmeye gelelim. Türkiye ambargo kararı almamış… Tamam, Amerika’nın buna itirazı yok. Adamlar “bir seçim yapacaksınız, ya onlarla çalışırsınız ya da bizimle. Onlarla çalışırsanız bizim bankacılık sistemimizle çalışmanıza izin vermeyiz” diyorlar. Gelip bizim bankalara ek koyacak halleri yok, “ya cezayı ödersiniz, ya da bizim ülkede çalışamazsınız” diyecekler… Sonucu işe başlamadan düşünmek lazımdı.
Üstelik bu mantığı biz de uyguluyoruz. Örnegin PYD’yi biz terör örgütü ilan etmişiz, Amerika ise onlara silah veriyor. Erdoğan o zaman ne diyor? PYD terör örgütüdür, siz başka şekilde kabul etseniz de bu örgüte verdiğiniz destek kabul edilemez. Haklı.
Ama Amerika’nın da mantığı aynı mantık. Senin ülkende suç teşkil etmeyebilir, ama uluslararası camiada suç kabul edilen şeye karşı alınan kararlara uymazsan sonucuna katlanırsın. Aradaki tek fark, Erdoğan’ın sözlerini takan yok, Amerika’nın kestigi cezayı Avrupa bankaları bile tıkır tıkır ödüyor; Erdoğan’ın Amerika’ya örneğin “bunu yaparsanız İncirlik’i unutun” gibi bir şey söyleme şansı yok, o yalnızca Türkiye’yi uyutmaya çalışıyor.
Bu işin bir ayağı daha var: Sarraf bol keseden dağıttığı rüşvetlerin hesabını tutmuş, defterine gün gün işlemiş. Deftere ise Amerika el koymuş, Sarraf da zaten bunlari itiraf etmiş. Bakanların isimleri ortada, bir de “yukarıya cash” var tabii.
Olmayan bizdeki savcılarda cesaret ve görev anlayışı. Delilleri neredeyse gümüş tepside sunuyorlar, soruşturma açacak bir cumhuriyet savcısı çıkamıyor… Halbuki söz konusu olan milyarlarca dolar. Bu kez belgeli rüşvet. Üstelik, biri hariç, rüşveti alanların bugün artık dokunulmazlıkları da yok.
Paraların kimlerin cebine gittiği belli. Ama bunun bedelini bizim bankalar ödeyecek, Türkiye ödeyecek.
Bir adamı kurtarmak için Türkiye’yi batırmayı kabullenenlerin, yüce bir ülkeyi cüce bir ülke haline getirenlerin tümüne yazıklar olsun.
İbrahim Çakıroğlu