PKK denilince akla ilk gelen doğal olarak Kandil ve Öcalan. Sonra dağdaki ağır, şehirlerdeki hafif silahlı teşkilat. Ama gözden kaçan, PKK’nin can damarını oluşturan kısım, yani para hareketleri.
PKK yıllardır Avrupa’nın en büyük uyuşturucu dağıtım şebekesine sahip. Yalnızca kendi ürettiği esrarı pazarlamiyor, Afganistan ve Pakistan’dan gelenlerin transit ve dağıtım işlemlerini de yüklenmekte. İnsan ve akaryakıt kaçakçılığı da kendisine önemli bir kaynak yaratıyor. Yöresel halktan alınan haraç, toplam gelirin yanında artık sembolik kalmış durumda.
Peki, bu kadar nakit para ne oluyor ?
Dağdaki, şehirlerdeki teşkilatın masraflari var, ama bunlar yüz milyonlarla ifade edilen gelirlerin yanında küçük bir şey.
Güney Kıbrıs bankalarındaki hesaplar bir yere kadar, PKK bu tip hesaplarda görünür miktarda para istifleyecek kadar saf degil. Ne de olsa, gün olur, bu hesaplara el konulabilir veya hesaplar dondurulabilir. Ayrica bu gibi hesaplar iz bırakan, takip edilebilecek hesaplar.
1980’li yillarda Fransa’da birden bire bir “dönerci” furyasi başlamıştı. Her şehirde, birden bire papatya gibi açan küçük boyutlu kebabçilar ! Hepsinin tabelasında “Kürt Mutfağı” ! Girerdiniz, tezgah arkasinda çalışan bir-iki kişi, ama mutlaka tezgaha konuklanmis, elinde devamli bir çay bardağı olan bir başkası. PKK’nın tahsildarı… Toplanan paraların aklanmasi bu şekilde yapılırdı.
O zamanlar daha PKK uyuşturucuda bu kadar yol almamıştı, dönerciler bir çareydi. Şimdi, bilhassa Kandil ve Türkiye’de boyutlar büyüdü. Üstelik son yillarda PKK bir de akaryakıt kaçakçılığına el attı. Örneğin son aylarda Türkiye’ye hergün onlarca kamyon bidonlarla akaryakit getiriyor…
PKK da bununla bir taşla iki kuş vuruyor… Ege bölgesine bir uğrayin, bilhassa İzmir – Bodrum sahil şehirlerine. Buralardaki bir çok benzin istasyonu son yıllarda el değiştirdi. Bu kişilerden hangileri daha önce akaryakıt işindeymiş, bilhassa hangileri bu yerleri peşin parayla almış incelendiğinde onlarca benzin istasyonunun « şüpheli » olduğu görülüyor. Bu kadarla da kalmıyor : bazı istasyonların “resmi sahibi” mal varliği olmayan, buraya yatırdığı parayı nereden bulduğunu açıklamasi olanaksiz kişiler. Başka istasyonlarda da mal sahibi kağıt üzerinde, işyerinde gören yok ! Benzin istasyonu hem kalıcı yatırım, hem de kaçak giren akaryakıtı kolayca satma imkanı.
Buradan elde edilen paralar yine bankalara istiflenmiyor. Yine ayni yörede birden bire yükselen binalara bakalım. Eğer biri hiç kredi almadan parayı basip arsayı almis, yine kredi almadan inşaatı tamamlamışsa yine “şüpheli”. Üstelik bu inşaatlar gerçekten kaliteli, yüksek katli binalar. Yani her girişimcinin altindan kalkabileceği, parasının yeteceği işlemler değil.
PKK parasini artik yasal görünümlü yatırım olarak Türkiye’nin çesitli bölgelerine, ama özellikle de Bati’sina yapmakta.
Bu bilgiler neredeyse açık istihbarat. Aydin’da oranin yerlisi benzin istasyonunu gösterip isim bile veriyor. Söke yolunda baska bir benzincide isyeri sahibi (!) oradayken banka işlemleri başkasinin imzası ile yapılıyor…
MİT’in, malî polisin bunlardan haberi olmaması mümkün mü ? Tabii ki haberleri var… Girişimler ? Sıfır artı sıfır, elde var sıfır… Çözüm sürecinin aksamaması için verilen sözlerden biri de bu mu acaba ?
İbrahim Çakıroğlu