New York Güney Bölge Ceza Mahkemesi. Dosya n°: 15-cr-867. Davacı: ABD. Davalı: Reza Zarrab. İddianamenin ana kalemleri: İran ambargosunun delinmesi, para aklama, özel ve resmi evrakta sahtekarlık.
İş bayağı ciddi, çünkü Amerikan sisteminde her suç için ayrı bir ceza öngörülmüş ve Avrupa Kıta Hukukunda olduğu gibi “bu ayrı suçlar aynı işlem içinde gerçekleşmiştir” diyerek en yüksek ceza ile yetinmek yok, tüm cezalar toplanıyor. Rıza Sarraf iddianamedeki tüm suçlardan mahkum olursa 80 yılı aşan hapis ve milyarlarca dolar para cezası alacak.
Amerikan sistemi bizimkinden epey değişik. Soruşturma, yani delil toplama süreci uzun sürebiliyor, çünkü bizdeki gibi savcının direkt dava açma yetkisi yok. Eldeki delillerin ceza davası açılmasına yeterli olup olmadığına Büyük Jüri karar veriyor.
Büyük Jüri genelde, seçmen listesine kayıtlı 23 kişi. Celse halka ve üçüncü kişilere açık değil. İlk etapda savcı konuyu açıklıyor ve iddianamesini (superseding indictment) okuyor; hakim konu ile ilgili kanunları özetliyor ve daha savunmaya söz vermeden önce sanığa “suçunuz olduğunu kabul ediyor musunuz” diye soruyor. Sanık “evet” derse Büyük Jüri paydos, görevi bitiyor, gerçek mahkeme için gün belirleniyor.
Sanık “hayır” derse (pleading non guilty) deliller Büyük Jüriye sunuluyor, sanık avukatları savunma yapıyorlar. Ve son olarak da Büyük Jüri dava açılmasına gerek olup olmadığına karar veriyor. Yani bu etapda sanık hâlâ sanık, herhangi bir mahkumiyet veya beraat kararı yok.
Sanığın suçlu olduğunu kabul etmesi halinde bile buradan mahkumiyet kararı çıkmıyor, buna bir sonraki ceza mahkemesi karar veriyor.
Gözden kaçmaması gereken iki ana unsur: Büyük Jüri için savcılar ellerindeki tüm delilleri ortaya dökmüyorlar, dava açılması için yeterli gördükleri kısım ile yetiniyorlar. Amaç, son ana kadar ellerindeki tüm kozları karşı taraf avukatlarından saklamak. Sarraf dosyasının ön iddianamesi, Türkiye’deki rüşvet, Halk Bankası ile olan ilişkilere ancak uzaktan dokunmasına rağmen 28 konuda kanunlara aykırı işlem iddiası içeriyor. Örneğin Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tutuklanması, eski bakan Zafer Çağlayan’ın davaya eklenmesi konusunda bu ön iddianamede hiçbir şey yok. Yani konu aslında ön iddianamede söz konusu edilen işlemlerden çok daha vahim.
Diğer unsur, kamu davalarında esas mahkeme başlamadan önce sanığın savcı ile anlaşma yapma imkanı. Bu dosyada Rıza Sarraf’ın önünde iki seçenek var: ya ceza davasına girecek ve suçlu bulunursa 80-90 yıl hapis cezası riskini alacak, ya da anlaşma yapıp suçlardan bazılarını kabullenecek ve “hafifletilmiş” bir cezaya razı olacak.
Amerika’da, mahkum olmuş kişiler için artık şartlı tahliye veya kefaletle tahliye yok, cezasının en az % 85’ini çekecek. Yani mahkum olursa ancak 100 yaşında serbest kalacak. Anlaşma yaparsa, 10 yıl ile kurtulacağı öngörülüyor, 44 yaşında çıkacak. Ayrıca çıkışında kimlik değiştirme, FBI koruması isteme gibi imkanları da var.
Anlaşma öyle kolay birşey değil, bunun da kuralları var. Herşeyi anlatması yeterli değil, ya kendisinden daha büyük bir balığı yakalatacak, ya da Amerika’ya uğradığı zararın önemli bir kısmını telafi edecek kadar paraya el koymasını sağlayacak.
Şu anda biraz araştıran herkesin görebileceği belgeler arasında Sarraf’ın rüşvet defteri gibi belgeler var. Sarraf kime, hangi tarihte, ne kadar rüşvet verdiğini günü gününe bu tabloya işlemiş. Bazı isimler güya kodlu ama “yukarıya cash (nakit)” denilince kime gittiğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok, çünkü diğer bakanların isimleri neredeyse açık olarak yazılmış. Örneğin sonradan davaya eklenen eski bakan Zafer Çağlayan’a ödenen rüşvet 45 milyon dolar. Bilal Erdoğan ve Emine Erdoğan’ın vakıflarına, bu “yukarıya cash” dışında yapılmış bağışlar milyonlarca dolar.
Bizde tabii ki bir panik başladı. Dava başlamazsa bu Sarraf’ın anlaşma yaptığı ve savcıya ek olarak epey bilgi ve belge vereceği anlamında. Dava başlarsa ise bu yukarıdaki için yine kötü, çünkü şimdiye kadar halka açık olmayan tüm belge ve deliller mahkeme sürecinde gözler önüne serilecek, “resmi delil” haline gelecek. Bu belgelerin içinde 17-25 Aralık ses kayıtları, Sarraf’ın çeşitli bakan ve Bilal Erdoğan ile yaptığı görüşmelerde aldığı notlar da var.
Sarraf ilk baştan New York’un en pahalı avukatlarını tutmuştu, sonra bunları azletti, eski New York belediye başkanı (ama aynı zamanda avukat) Rudy Giuliani ile eski baş savcı Michael Mukasey’i görevlendirdi. Bunlar da nedense ilk iş olarak Ankara’ya gelip bazı görüşmeler yaptılar (!).
Durum öyle bir hale geldi ki hakim sonunda bu avukatların ücret ve masraflarının kimler tarafından ödendiğini sormak zorunda kaldı. Öyle ya, Sarraf’ın tüm mal varlığı dondurulmuş durumda, bu avukatlara ödenecek ücret ise milyon dolarları aşıyor. Şimdilik mahkemeye tatminkar bir cevap verilmedi.
Neyse, fazla birşey kalmadı, dava tarihi 27 Kasım. Eğer dava başlarsa takke düşecek, kel görünecek. Ayrıca Türkiye’yi ilgilendiren ve ön iddianamede tam olarak yer almayan konular, örneğin Halk Bankası’nın bilinçli olarak yaptığı “gold for gas” işlemleri, altınların sahte faturalarla Katar’a gönderilmesi, bunların bizim Gümrük Bakanlığı’nın bilgi ve koruması altında yapıldığı iddiaları da var.
Devamı gelecek hafta… Bir kişinin Türkiye’nin başına açmış olduğu dertlerin detayları…
İbrahim Çakıroğlu