1 Bir de bu gözle

Bir de bu gözle

0

Benim evime, kardeşimin borçları nedeni ile, ortak veya kefil olmamama, kardeşimle yıllardır görüşmememe rağmen haciz gelmiş, evimi zorla satmış, beni ve çocuklarımı sefil etmişler. Mecbur kalıp mahalle değiştirmişim. O mahallede de annemden kalma bir ev var ama, içinde de bir kiraci oturuyor. Bu kiracının amcasının oğlu oturduğu başka bir evin kirasını ödememiş… Ve ben bu nedenle annemden kalan evdeki kiracıyı kış ortasında çıkartmışım ve yaşlı nine ve bir bebek soğuktan ölmüş…

«Beni de böyle evimden çıkartmışlardı» veya «bana ne, ben öldürmedim, soğuk öldürdü» deyip işin içinden çikabilir miyim ?

Ben hukukçuyum. Türküm, Türkiye benim ana ve tek vatanım, ama hukukçuyum.

Hukukda suç kişiseldir. Suçu işleyen cezalandırılır. Teyzesinin gelini hırsızlık yaptı veya eniştesi cinayet işledi diye suç işlememiş kişileri «potansiyel suçlu» olarak kabul edip önceden cezalandırmak benim ceza kanunumda yok.

Bunu bugün ben yapmamış, dedem yapmış olsa da, o zamanki ceza kanunda da yoktu. Dedem bunu savaş zamanında çaresizlikten yapmış olsaydı da yine ceza kanununda yoktu.

Sorun benim evden attığım aileden kaç kisinin ölmüş olduğu degil. Bu rakamın daha önce beni evimden atanların nedeniyle benim ailemden kaç kisinin öldügü ile karşılaştırmak hiç değil.

Ben hukukçuyum. Ben eşkiya değilim. Mafya babası da değilim ki hukuğu kanunlara göre degil, kendi kurallarıma göre dağıtayım…

Bana haksızlık yapıldı, evden attığım ailenin uzak akrabaları çıkar peşindeki ensesi kalınlarla işbirliği yapıp bana saldırdılar diye suçsuz kişilere karşı orman kanunu uygulayamam. O zaman yalnız Türklüğüm kalir ama hukukçuluğumu ve insanlığımi feda etmiş olurum.

Korkum ne ? Dedemin yaptığının hesabının benden sorulması mı ? Böyle bir düzenleme bugün hiçbir ceza kanununda yok ki! Herhangi bir uluslararası mahkeme böyle bir düzenleme mi yapacak ? İmkanı yok ama olduğunu varsayalım. O zaman bu kurallar beni evimden atanlar için de geçerli olmak zorunda. Üstelik ben iyi mahallede oturuyordum, evinden attığım kişi ise neredeyse kırsalda…

Korkum evden attığım ailenin torunlarının arkalarına ağabeylerini alip benim mahallemi mi basması? Bizim aile kalabalık, onlarda ise birşey yok artık. Basan sopayı yiyip geri döner…

Olan ne biliyor musunuz ? Benim görüşüm, benim mahallemdekilerin dışında kimse tarafindan kabul edilmiyor. Ben dedem haksızmis diyemediğim için yalnızlaşıyorum. Ben ailem dışındakileri hep potansiyel düşman olarak algıladığım için bu yalnızlığa kendi kendimi mahkum ediyorum.

Hukukçu olarak düşünsem de böyle, komşu olarak analiz etsem de böyle. Ben mahallemde tek başıma yaşamıyorum ki. Eğer ben mahallem dışında restorana gidip yemek yemek, çocuklarımı sinemaya götürmek, okula göndermek istiyorsam bunu ya ortak kurallara uyarak yapabilirim, ya da zorbalıkla. Ben çocuklarımın zorba olarak büyümesini, eşkiya gibi yaşamasını istemiyorum.

Eğer ben kendi mahalleme mahkum olacaksam çocuklarımın geleceği şimdiden belli. Hiç ama hiç sevmediğim, hukuğun yeşermemiş olduğu, kabadayıların racon kestiği mahallelerden başka onlara vereceğim bir şey olmayacak.

Karşı taraf süt beyazı, benim ailem kömür karası mı ? Tabii ki değil. Ama ben suç işlemişlerle hiçbir suç işlemeden cezalandırılmışları aynı kefeye koyup, sonra da “ama”lar, “çünkü”ler arkasına sığınıp “gidin başımdan” diye israr ettiğim sürece ben ne kadar bağırırsam bağırayım, beni duysalar da beni dinleyecek kimse bulamıyorum.

Ayrıca bugün ben dedemin yaptığı hatayı devam ettirmiyor muyum ? O devirde “bunların sülalesini ben bilirim” deyip suçlu suçsuz ayırımı yapmadan toptan fatura kesmişim. Bugün de başka yörelere gitmiş ve oralardan bağırıp çağıran kişilerle hâlâ mahallemde oturan, baska yerlere taşınmıs olsa da hâlâ görüştüğüm eski komşularıma da “bunlarin sülalesini bilirim” şeklinde yaklaşmış olmuyor muyum ?

Halbuki bir kez “ben suçluların, kavgayı başlatanların, savaş şartlarında kurşuna dizilmesi gerekenlerin yanında suçsuzları da cezalandırmışım. Dedem adına özür dilerim” diyebilsem, o zaman bana aynı dönemde yapılmış olan haksızlıkları da herkese anlatabilecegim. Bugün kimsenin dinlemediği “ama”larımı, “çünkü”lerimi de anlatabileceğim… Ben dedemin suçunu kabul etmediğim sürece dedemi de aklayamiyorum veya indirici nedenlerini açıklayamıyorum. Ne dersem diyeyim, inandırıcı olmuyor… Ve kendim de suç işlemiş oluyorum.

Ben büyük bir aileyim. Diğer aile, fertlerini artik ancak bu kan davasina inandirarak, olup bitmişlerin yalnızca işlerine gelen taraflarını anlatarak birlikte kalabilen bir aile. Bu kan davasına ancak ben son verebilirim. Bugün akıtacağım ter, yarın çocuklarımın akıtmayacagi göz yaşlarına oranla ödenecek çok küçük bir bedel.

İbrahim Çakıroğlu

 

yorum

Yorumlar kapalı.