PKK ile mi müzakere, Taşnak talepleri ile mi?
Türk devletini ve kamuoyunu son 30 yıldır ciddi şekilde meşgul eden Pkk terörünü bu yazımda bir başka bakış açısından ele alacağım. Türk ve Kürt halkları çok uzun yıllardır Mezopotamya olarak anılan bölgede iç içe yaşamıştır. Bu kadar bir arada iken, en insafsız ve kanlı terör eylemlerine imza atacak kadar düşmanlık nasıl oluşmuştur? Ya da diğer bir açıdan Türk ile Kürt gerçekten düşman mıdır?
MUSUL ve ÖNEMİ
19 Eylül 1924 tarihinde Milletler Cemiyeti’nde Musul meselesi görüşülmeye başlanmıştır. Türkiye bölgede plebisit yapılmasını isterken, İngiltere bölge halkının cahil olduğu bahanesi ile plebisit yapılmasını reddetmiştir. Milletler Cemiyeti de İngilizlerin isteğini uygun olarak, plebisit yapılmasını reddederek üç tarafsız devletin birer temsilcisinin yer alacağı bir komisyon kurulmasına karar verilmiştir.
Milletler Cemiyeti 30 Eylül 1924 tarihinde Bruxelles’de toplanmış ve Bruxelles hattı olarak da bilinen Musul’u Hakkari’den ayıran bir sınır çizilmiştir. Musul un bu derece önemli olmasının nedeni açık ve nettir. Petrol rezervleri. Musul petrol için bir halkın ve ülke toprağının acımasızca koparılmasıdır.
İngilizler sadece Kürt isyanının Türkiye’yi bölmek konusunda başarılı olamadığını çabuk fark ettiler. Bu nedenle de Milli Mücadele döneminde Anadolu’da büyük bir kıyım gerçekleştirmiş olan Ermeni Taşnak liderlerinin Kürtleri yönlendirmesi ile ancak amaçlarına ulaşabilecekleri tespitinde bulunmuşlardır. Ermeni ve Kürtlerin ortak bir cemiyet çatısı altında birleşmesi için harekete geçtiler.
WAHAN PAPAZİAN
Osmanlı Parlamentosunda Van Ermeni milletvekilidir.
28 Mayıs 1927 tarihli “Türkiye Anti-Kemalist ve Kürt Faaliyetler” başlığını taşıyan raporda, Beyrut’taki Kürt Devrim Komitesi tarafından Wahan Papazian’a şunlar iletilmiştir;
- Anti-Bolşevik olan Taşnak Partisi Kürtlerle birlikte Türklere karşı organize olarak faaliyet düzenleme konusunda İtalyan ve Yunan hükümetleri ile anlaşmıştır.
- Amaç doğrultusunda Yunan ve İtalyan hükümetleri silah ve para sağlamayı taahhüt etmiştir.
HİLAFET YANLISI HAİNLER
8 Ocak 1928 tarihli diğer bir raporda “Hilafet yanlıları da Kürt ve Ermenilerle ortak hareket etme kararı almıştır” denilmektedir.
Damat Ferit Paşa kabinesinde içişleri bakanlığı yapmış olan Mehmet Ali’nin Fransa dan bu isyan örgütlenmesine gönderdiği mektup ilginçtir.
Biz Taşnak Sütyun Komitesi ile anlaşmayı yaptık. Şimdi Rusya’nın Grand Duke Cyril ile başka bir antlaşma yapmak için uğraşıyoruz. Gümülcineli İsmail Hakkı’yı organizasyondaki gelişmeleri görüşmek üzere sana gönderdik. Ürdün’deki Türk görevlileri ve Irak’taki Kürt aşiret liderlerinin sadakatinden emin olmak istiyoruz. İsmail Hakkı önce Irak’a sonra İran’a giderek gizli olarak Şah ve İran hükümetinin Türkiye ve Mustafa Kemal’e olan yaklaşımını araştıracak. İngiltere ve Fransa hükümetinin Mustafa Kemal karşıtı hareketlerimizi desteklediğinden emin olmak istiyoruz. Lütfen Gümülcineli İsmail’in faaliyetleri hakkında ayrıntılı bir rapor gönderin…
Fransa ya sürgün edilen Sultan Abdülmecit in o dönemdeki sadık danışmanı Reşit bey hararetli görüşme ve çalışmalar yapmaktadır. Monarşist Türkler ile Kürtler arasında kesin olmayan bir anlaşma Fransa’da yapılmıştır. Buna göre;
- Türkiye Osmanlı’nın eline geçerse Türk hanedanı Kürdistan’ın özerk yapısını tanıyacak ve Osmanlı prensi yeni Kürt devleti’nin başkanı olacaktır.
- Türk komitesi Suriye, Irak ve Yunanistan’a dağılmış olan Ermeni liderlerle birleşme konusunda tamamen samimilerdir. Aynı zamanda Kürt komitesi de Ermeni Taşnak Partisi ile bir anlaşmaya varmıştır ve Türk komitesi kendilerinin katılımıyla üçlü bir anlaşma yapılmasını umut etmektedir.
- Konfederasyonun oluşturulma koşulları ise eğer izledikleri programda başarılı olurlarsa üç ulus Sultanın otoritesi altında toplanacaktır.
JOKA HOYBUN ÖRGÜTÜ
5 Ekim 1927’de Taşnak lideri Vahan Papazyan’ın desteğiyle bugünkü Lübnan’da Bihamdun’da Joka Hoybun örgütü kuruldu.
Ermenice olan ve “Ermeni yurdu” manasında “Haypun” ve Kürtçe’de “Benlik” anlamına gelen “Hoybon” un birleştirilmesiyle “Hoybun’’ ismine ulaşılmıştır.
Örgütün kuruluş taahhütleri şunlardı;
a) Joka Hoybun Taşnak Komitesi gibi devrimci bir karaktere sahiptir.
b) Joka Hoybun Taşnak tarafından desteklenir ve amacı bağımsız Kürdistan’dır.
c) Joka Hoybun bütün Kürtleri emri altında birleştirecektir.
d) Taşnak ve Joka Hoybun Anti-Kemalist tüm örgütlerle işbirliği yapacaktır.
e) Joka Hoybun’un gizli şubeleri Türkiye, Irak ve İran’da Taşnak yardımıyla teşkilatlanacaktır.
f) Joka Hoybun amacı doğrultusunda gazeteler çıkaracaktır. Ancak Fransa Türkiye’yi kızdırmamak için Halep’te yayınlanmamasını istemektedir.
g) Joka Hoybun Türk ordusu karşısındadır.
h) Türkiye’nin doğu vilayetlerinin Kürtler ve Ermeniler tarafından paylaşılacağından büyük güçlerin şüphesi olmamalıdır.
Anlaşıldığı üzere örgütün hedefi genç Cumhuriyetin temellerinin oturmasına imkan tanımadan Türk devletini parçalamak, başarıya ulaşamadan yarım kalan emperyalist işgalini hedefine ulaştırmaktı. Kuruluş beyannamesindeki iki cümle enteresandır.
- Joka Hoybun Taşnak tarafından desteklenir ve amacı bağımsız Kürdistan’dır.
- Joka Hoybun bütün Kürtleri emri altında birleştirecektir.
İşte bu şhedefler altında Ermeniler ve en başta Ermeni Taşnak partisi isyanın planlanmasında ve maddi bakımdan desteklenmesinde önemli rol oynadı. Ancak bu isyan tarihe Kürt isyanı olarak geçti. Sebebi basitti. İsyanda kullanılan taşeron bir kısım Kürt idi.
AĞRI İSYANLARI
İsyanlar sırasında New York’ta yaşayan Ermeni kökenli bir Taşnakçı olan Vahan Cardashian ABD Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi. Mektupta Ağrı’daki isyanın başında birkaç Ermeni subay olduğunu yazdı.
O tarihlerde Ağrı dağının tamamı Türk sınırları içinde değildi. Bu isyanlar İran ın Ağrı dağının tamamını Türkiye ye bırakmasına neden olmuştur.
Türk ordusunun Ağrı yı kuşattığı sırada, Ağrı’daki isyancılara müttefik olan aşiretler Suriye’den eşzamanlı saldırıya girişti. Ağrı isyanlarına katılanlar arasında Süryaniler’de vardı.
İlk isyanın arkasından bir yıl sonra yine Joka Hoybun örgütünün organize ettiği ikinci isyan patlak verdi Ağrı da Devlet ilan edildi. Savaştan çıkmış Cumhuriyet yeni bir savaşa sürüklenmişti. Bu isyan nerede ise İngiliz destekli Yunan işgalinin yerini almak üzereydi. Bu seferki savaş batıdan doğuya değil tersine doğudan batıyaydı.
1930’lara gelindiğinde, Türk güçleri üstünlük kurmaya başlamışlardı. Mayıstan başlayarak, Türk güçleri atağa geçti ve Ağrı dağını 10.000 askerle Haziran ayında kuşattı. İki tarafta da asker sayıları gittikçe artıyordu. İsyancılar Türkiye devletine karşı toplamda 60.000 asker toplamıştı.
BARZANİ AŞİRETİ
Şimdi gelelim bir başka tanıdık isme. Barzani 500 adamla Musul’dan Ağrı dağındaki isyancılara yardıma geldi. Sonrasında Cumhuriyet tarihi boyunca emperyalistler ile iş birliği herkesin malumu. Tarih boyu rahat durmadılar. Kah Şah döneminde İran da 11 ay süren bir devlet ilan edip Rusya ya kadar kovalandılar, kah Saddam döneminde ABD işgal güçleri ile ittifak yapıp Saddam tarafından kimyasal silah ile yok edilmek istenilip Türkiye ye sığındılar. Özal zamanında Türk pasaportu kullanacak kadar ayrıcalıklı hale getirildiler.
GÜNÜMÜZ ve TAŞNAK HEDEFLERİ
PKK içinde birçok Ermeni kökenlinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. 25 Ekim 2014 günü Etyen Mahçupyan ın Başbakan Davutoğlu tarafından bizzat aranarak başbakanlık baş danışman görevine getirildiği açıklandı. Kronolojik sıra burada hızla işlemeye başladı.
26 Ekim Pazar günü ABD de faaliyet gösteren Ermenistan Devrimci Federasyonu Batı Amerika Bürosu, yapılan 49.uncu Bölgesel Kongrede; Ermeni Soykırımının yüzüncü yıl dönümünün arifesinde adalet taleplerine dair organizasyon şemasını tanımlayan bir beyanı oybirliğiyle Kabul etti.
Nedir bu beyan ve talepler?
- Ermeni soykırımının inkârına son verilsin.
- Özür dilensin.
- Soykırım mağdurlarının vatandaşlık hakları iade edilsin, gasp edilmiş, el konulmuş bütün maddi zenginlikleri iade ya da tazmin edilsin.
- Soykırım suçu işleyen faillerin isimleri okul, bulvar, cadde, meydan, sokak vb. bütün kamusal alanlardan temizlensin.
- Kamusal mekânlara soykırım kurbanlarının adı verilsin.
- Okullardan, eğitim programlarından, kitle iletişim araçlarından ve çeşitli Devlet kurumları aracılığıyla yapılan bütün dezenformasyon çalışmaları iptal edilsin,
- Soykırımın inkârı “nefret suçu” olarak kabul edilsin.Şeklinde özetlense de kamuoyuna açıklanan bildiride çok hassas talepler var:
- Ermeniler, Ermeni Soykırımından önce binlerce yıl boyunca kendi ara topraklarının yerlileri ve gerçek sahibiydiler. Ve bu gerçek, sözü edilen topraklarda bulunan yüzlerce antik Ermeni kilisesi, manastırları, mezarlıkları ve diğer aleni dini ve kültürel yapıları, yerleşim merkezleri ve eski yapıların yıkıntılarına bakılarak kolayca kanıtlanabilmektedir.
- Ermenilerin ata toprakları, özellikle de tamamı Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut (şimdiki) sınırları dahilinde olan altı tarihi Ermeni bölgesi olan Van, Erzurum, Kharpert, Bitlis, Dikranagerd-Diyarbakır ve Sebastia –Sivas, sessiz zulme maruz kalan Müslümanlaştırılmış veya gizlenmiş binlerce Ermeni dışında, Ermeni Soykırımı nedeniyle gerçek sakinlerinden temizlenmiş ve bu kişilerden bazıları son yıllarda kendi gerçek etnik kimliklerini idrak etmek istemektedir, o halde bu kişilerin kendi köklerine dönmeleri için cesaretlendirilmeleri gerekmektedir.
- Ermenilerin ata toprakları, GERÇEK VATANLARI, bu topraklar üzerindeki tüm tarihi Ermeni varlığını silmek için her türlü girişimi yapan Türkiye Cumhuriyeti tarafından yasal olmayan şekilde işgal edilmiştir.
- Ermeni Ulusunun Soykırım korkusundan kurtulup hayatta kalması, büyük ölçüde, Yakın Doğu Amerikan Yardım Komitesi (Near East Relief) adında Birleşik Devletler Kongresi tarafından 1916’da kurulan ve kendi anayurtlarından, anavatanlarından tüm dünyaya özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınıp hayatta kalmaya çalışan 132.000’den fazla insanı kurtaran bu komitenin önderliğinde Amerikan ve uluslararası çabalara bağlıdır.
- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson, Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermeni Soykırımının bir sonucu olarak ve kendi uluslararası sınırlarını, Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon şehirleri ile Ermenistan Cumhuriyeti içinde yer alan Karadeniz’e erişimi de içine alarak yeniden yazması sonucu Ermeni Ulusunun elinden alınan mülki haklarını yeniden düzenleyen nihai ve bağlayıcı Tahkim Kararını 22 Kasım 1920 tarihinde yayınlamıştır.
- Ermeni soy kırımından kurtulanlar Wilson Tahkim Kararının uygulanması amacı ile doğrudan Birleşik Devletler’de yerel, ulusal ve Federal seviyelerde davalar açma dahil ve fakat bunlarla sınırlı kalmayan yollarla Ermeni Ulusu adına adalet isteme hakkına sahiptirler.
- Türk devleti illegal olarak, şu anda mevcut ikinci Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin batı sınırını kuşatma altına almaktadır; doğu sınırını illegal olarak kuşatma altına alması için, suç ortağı ve işbirlikçisi Azerbaycan’a yardım ve yataklık yapmaktadır.
- Türkiye’deki Kürt nüfusunun mevcut lider partisi olan Barış & Demokrasi Partisi (BDP), parti içinde Ermeni Soykırımına dahil olan Kürt nüfusunun rolü için Ermenilerden özür dileme ve Soykırımı tanıma adına bir platform kurarak yapmış olduğu resmi kabul süreci tanınmalı ve teşvik edilmelidir; BDP’nin bu girişimi, Ermeni Ulusu’nun bazı mülki haklarını yeniden vermeyi deneme ve Türkiye Hükümetine Ermeni Soykırımını tanımasını ve tazmin önermesine dair çağrı yapma planıdır.
- Diyarbakır Şehrinin (Dikranagerd) belediye idari teşkilatı demokratik olarak Kürt Barış ve Demokrasi partisi tarafından yönetilmektedir. Bu teşkilat, aslen, Ermeni Surp Giragos Katedralini restore etme, Soykırım kurbanları için bir anıt dikme ve Müslümanlaştırılmış veya gizlenmiş Ermeniler için Ermeni dil ve din derslerine izin verme ve teşvik etme, Şehrin girişine Ermenice bir “hoş geldiniz” tabelası asma ve buna benzer teşvik ve takdir edilmesi gereken, uzlaşma yolunda sağlam adımlar atmıştır.
- Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti, kendi mevcut ve gelecekteki sınırları içinde yer alan yüzlerce antik Ermeni kiliseleri, manastırları, mezarlıkları ve diğer tarihi ve kültürel yapıları, şehirleri ve antikaları tanıyacak, masrafları kendisine ait olmak üzere, koruyacak ve muhafaza edecektir ve ayrıca bunlara karşı yapılacak her türlü yok etme, yağmalama ve ortadan kaldırma girişiminden kaçınacaktır.
- Yakın Doğu ve Orta Doğudaki mevcut jeopolitik çatışmalar, bölgedeki uluslararası sınırların yeniden çizilmesi gibi önemli potansiyel sonuçlar doğurabilmektedir. Sözü edilen sınırlar, burada altı dizilen şekilde savaş tazminatları ve iade etme için sağlam bir çerçeveye oturan diyalog, işbirliği ve barışçıl bir şekilde bir arada yaşaması gerekecek olan Batılı Ermenilerin anavatanını ve bağımsız Kürdistan’ı kapsamaktadır.
- Ermeni Ulusunun bölgesel mülki haklarının iadesi, Birleşik Devletler Başkanı Woodrow Wilson’ın 22 Kasım 1920’de aldığı nihai ve bağlayıcı Tahkim Kararına dayanarak uluslararası sınırların yeniden çizilmesini; Ermenistan Cumhuriyeti’nin Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon illeri ve bölgeleri ile yeniden birleşmesi ve bu şekilde Karadeniz’e kısıtlanmadan erişimi sağlayabilmesini, ve bunun yanında İlk(Birinci) Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alan Kars ve Ardahan illerinin de, Ararat (Ağrı) Dağı’nın ve çevresindeki bölgelerin de iade edilmesini içermektedir.
- Türkiye Cumhuriyeti; Ermeni Soykırımının Yüzüncü Yılı olarak kabul edilen 24 Nisan 2015 tarihinden itibaren, her yıl 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımının Kurbanlarını Anma Günü olarak belirleyecekler ve şu anda ve gelecekte sahip olacağı sınırları içinde sınırlandırılmamış anma organizasyonlarının yapılmasını teşvik edecek ve izin verecektir.
Evet sevgili dostlar uzun bir yazı oldu. Ancak, bu kadar önemli bir konu daha fazla özet kaldırmaz. Gelelim son cümlelerimize.
Etyen Mahçupyan “baş danışman” sıfatıyla canlı yayında Akif Beki’nin sorularını yanıtlıyor:
PKK da süreç boyunca çok şey kazandı. Selahattin Demirtaş gibi herkesin beğendiği bir siyasetçi çıkardılar. Meşruiyet kazanma yolunda mesafe aldılar. Bölgede güçlerini pekiştirdiler. Öyle ki kamu düzeni bölgede şu anda devletin değil PKK’nın elinde. Başbakan bu yüzden kamu düzenine vurgu yapıyor.
NETİCE
Ermeni Taşnak zihniyeti yüz yılı aşkın bir süredir Türk halkına ciddi sorun olmuştur ve neredeyse bu güne kadar çıkan tüm isyanların arka planında mevcuttur. Rus işgali sırasında Rus birliklerine katılıp sivil halkı katletmişlerdir. Fransız işgali sırasında Fransız ordusuna kaydolup Antep Maraş kuşatmalarına katılmışlardır. ASALA ile uzun yıllar ölümlü suikastlar yapmışlardır. Asala sonlandırılırken Pkk denilen örgüt yapılanmasını gerçekleştirerek İngiliz planlarına dönüş yapmışlardır.
Pkk denilen örgütün oluşumunda ve acımasızlığında başrolü almışlardır. Yukarıdaki bildiri ve öncesinde anlattığımız tarihi gelişimden anlaşılacağı üzere Kürt insanı tarih boyu Ermeni Taşnaklarca Türk halkına karşı kullanılmış ve kışkırtılmıştır. Kürt toplumunu kullanarak Türkiye den Erzurum, Ağrı, Van, Artvin, Siirt, Rize, Trabzon ve hatta Diyarbakır illerini Ermenistan a katmak istemekte, bunun için Kürt – Türk çatışmasını ateşlemektedir. Kürtlerin bağımsız Kürdistan kurulacağı söylenilmekte ancak ‘‘Batılı Ermenilerin anavatanı ve bağımsız Kürdistan’’ şeklinde yuvarlak ibareler ile Kürtleri de bu coğrafyada düşünmediğini ya da sınırlı olarak düşündüğünü göstermektedir. Ana fikir Kürt denilen halkın aslında Müslümanlaştırılmış Ermeniler olduğu tezi üzerine kurulmuştur.
2015 Ermeni Taşnak zihniyeti için çok önemli. Sözde katliamın yüzüncü yılı. Türkiye Cumhuriyeti dört bir yanından kuşatılmış durumda. İçeride her zaman olduğu gibi dışarıdaki hainler ile işbirliği içinde olan bir kesim var.
İşte bu noktada çok önemli bir uyarı yapmak vebaldir. Kürt toplumu Ermeni Taşnakların oyunlarına karşı uyanık olmak zorundadır.
Ve son söz:
PKK ile müzakere demek aslında Ermeni Taşnak talepleri ile müzakere demektir. PKK, Kürt toplumunu taşeron olarak kullanan bir Taşnak oluşumudur. Eğer bir süreçten söz ediliyorsa bilinmelidir ki, bu sürecin sonu Ermenilerin Türkiye’den bölünecek topraklar üzerindeki talebidir.
Mehmet Ali Ersoy, 4 Kasım 2014