1 Aralık 2013’ü, ajandanıza yeni bir kilometre taşı olarak not edebilirsiniz. Bu tarih, Türkiye yakın tarihinde hem CHP için hem de diğer politik aktörler için önemlidir. CHP, resmen ABD tarafından davet edilmiş, dinlenilmiş ve üzerinde bir iktidar alternatifi olarak çalışmaya değer görülmüştür. Artık, ABD seyahati sonrası yeni bir CHP dönemi başlıyor. Buraya nasıl gelindiğini ABD’den başlayarak analiz edelim.
ABD’NİN ÇABASI
ABD yorgun bir imparator. Küresel krizden daha fazla yara almadan çıkmak için can simitleri kullandı, krizi yönetebilmek için toplumuna ve dünya halklarına ciddi faturalar çıkardı. Bu, ona belli mevziler kaybettirdi ama o bunları taktik çekilmeler olarak gördü. Hegemonyasını, yükselmekte olan Çin ve Rusya ile, hatta İran gibi bir bölgesel güçle biraz olsun paylaşmaya itiraz edemedi. Siyaseten saldırgan davranmadı, diplomasiyi öne çekti; örneğin Suriye meselesinde rakiplerle çatışmayı göze alamadı. Bunları biliyoruz.
Bu taktik geri çekilişin ardından, şimdilerde gücünü konsolide etme hazırlığında. Ekonomik olarak, gevşettiği para politikasını, FED’in tahvil alımlarını azaltmaya başlamasıyla sıkılaştırma; oradan 2014’ten başlayarak, istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalama peşinde. Devamında, AB ile serbest ticaret anlaşmasına giderek, onu da toparlama amacında. Japonya’yı bile bu anlaşmaya katmak istiyor. Tüm dünyanın da bu konsolidasyona uyum sağlamak için kendisine ayar vereceğini, dolayısıyla ‘kendi suretinde yeni bir dünya’nın mimarisini hayal ediyor.
ORTA DOĞU’DA
ABD sistemin merkezlerini yakın takipte tutarak, iyice dağılmanın önünü almaya çalışırken; aynı zamanda yükselen rakiplerin nüfuz alanlarını genişletmelerine fırsat tanımama çabasında. Ayrıca, dünyanın öteki coğrafyalarında olup bitenin de kontrolünün dışına çıkmamasına, hele ki devrim kazalarına uğramamasına gayret gösteriyor.
Orta Doğu alanında yükselen güçlerin alan genişletmesini önlemeye çalışırken; Şiilere, hele ki El Kaide türü Radikal İslam örgütlerine inisiyatifi kaptırmamanın da çabası içinde. Türkiye ve Mısır örneklerinden hareketle, 11 Eylül travmasının da etkisiyle yaptığı ‘Ilımlı İslam’ tercihinin artık çalışmadığını geç de olsa fark etti. ‘Ilımlı İslam’ın yerini neyin alacağını henüz bilmiyor ama ‘sekülerliğe’ yakınlaştığı söylenebilir.
ABD için; AKP rejimi, bunca zamandır sadakatle yerine getirdiği işlevin artık dışına çıkar halde. Dış politikada Yeni Osmanlıcılık taslayarak çizmeyi aştı. Suriye, Mısır, Irak, İsrail sınavları hep hayal kırıcı. Ayrıca; iç siyasette de, toplumu kendi biçtiği elbisenin içine tıkmaya zorlayarak kutuplaştırdı, sistem içi çelişkileri sisteme zarar verecek kadar uçlara taşıdı. Bu nedenle krizleri yönetemez hale geldiği için, değişim geçirmek zorunda.
Bir dünya gücünün tek seçeneğe mahkum olması, ona sadece sıkıntı verir. Son iki yıl bu çekilmez hal alınca, bir yandan AKP’ye değil aba altından, açıkça beysbol sopası gösterildi. Gezi Direnişi ABD’yi de uyardı. Dış politikadaki hüsran ise alternatif yaratmayı iyice dayattı ve CHP ipine sarılma, CHP’den alternatif oluşturma seçeneği, çaresizce önlerine geldi.
CHP WASHİNGTON’DA
CHP’nin ABD seyahatinden ne çıktı? Geziyi izleyenlerden Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’den dinleyelim; “Kılıçdaroğlu, dört gün boyunca ABD yönetimi, Kongre’nin hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kanadı, Musevi toplumunun çatı örgütleri, Amerikan basınının etkili gazeteleri ve dört önemli düşünce kuruluşunun yanı sıra ABD’de yaşayan Türk toplumunun -Gülen Cemaati dahil- tüm tarafları ile görüşmeler yaptı. Kılçdaroğlu’na gösterilen yakın ilgiyi, Kongre’deki temaslarda yakından gördük”.
Artık CHP, ABD nezdinde bir iktidar adayı, olmadı koalisyon ortağı adayıdır. Bu, dünya aleme duyurulmuştur. ABD, RTE’yi CHP ile terbiye edebileceğini hissetmiş ve hissettirmiştir. CHP hakkındaki iç ve dış algı, bu seyahat sonrası farklı olacaktır. CHP’ye ilgi ve yöneliş artacaktır. Örneğin; Kemal Derviş faktörü denklemin içine girerek, ekonomideki CHP algısı yeni bir boyut kazanacaktır. Zamanla kimileri Derviş’i, Kemal Bey’in yerine başkan adayı bile hayal edebilir, bunu yazın bir kenara.
BEKLENTİLER
Kimileri, şimdiden CHP’nin ABD davetini kabul etmesini ve kendisini anlatmasını, hatta potansiyel müttefik olarak düşündüğü ‘FG Cemaati’ ile temaslarda bulunmasını, ABD emperyalizmine ve Cemaat’e teslimiyet olarak yaftalamaya başladılar. Bu kesim, CHP’ye olmadık payeler biçip, onun hakkında olmadık beklentiler besleyip, sonra bunlar neden olmadı, olmuyor diye dövünen şaşkınlardır. CHP, sosyal demokrat bir parti olmaya çabalıyor. Sosyal demokratlar emek yanlısıdırlar ama sermaye karşıtı değillerdir. İki zıtlığı uzlaştırmayı misyon addederler. Anti-emperyalizm gibi bir ilkeleri yoktur; dünya hiyerarşisini kabullenir, basamak atlamak isterler. Anti-kapitalist değildirler. Kapitalizmi yönetmeye taliptirler, emek iktidarı kurmayı taslamazlar; emeğe, bölüşümde biraz daha pay çıksın isterler, o kadar. CHP de bunları yapmaya taliptir, fazlasını değil. Siyaseten Türkiye’yi laisizme döndürmeyi, rayından çıkan güçler dengesini rayına oturtmayı, hiç olmasa AB normlarında bir burjuva demokrasisi tesis etmeyi hedefliyor. Ekonomide ne tasarlarsa tasarlasın, önüne gelecek enkazla uğraşmak, bunu da halkın sırtına basarak yapmak zorunda bırakılabilirler.1978 ve 2001 Ecevit iktidarlarını hatırlamak yeterlidir.
CHP’nin demokratikleşme yolunda atacağı adımlara, sosyalistler ancak destek verebilirler. Ama sosyalistlerin işi gücü, CHP ambulansının arkasından açılan yoldan ilerlemek değildir. Sosyalistlerin kendi programları vardır ve onların hedefleri, sosyal demokratlarınkini çok aşar. Neden bizim hedeflerimizi CHP benimsemiyor diye dövünmek, abesle iştigaldir, çocukluktur.
Bilmemiz gereken; Türkiye’de güç dengeleri yeni şeylere gebe, taşlar yeniden dizilecek. Herkes bunun farkında olmalı ve pozisyonunu buna göre belirlemeli.
Mustafa Sönmez