2002 yılında iktidar olan AKP, sırtını ve tabanını “İslamcı Harekete” dayadığını söyler. Fakat dönemin AKP Genel Başkanı Erdoğan, İslam’ın “kelami ve fıkhi” siyaset felsefesinden haberdar olmadığı gibi, modern devlet yönetiminde de bilgi ve deneyim sahibi değildir!
İslam Siyaset Felsefesi hakkında İmam Hatip’te yarım-yamalak öğrendiği kadarıyla, modern devlet yönetimi hakkında ise Belediyecilik tecrübesi kadarıyla birikim sahibidir!
Siyaset, ülke için sanat seviyesinde bir hizmettir. Bu hizmet ancak, çok iyi sanatkârlarla bilgili-fedakâr-dürüst- çalışkan ve akıl sağlığı yerinde olan kişilerle yerine getirilebilir.
“Ne iş olsa yaparım abi” anlayışında, sığ bilgili-şaibeli-açgözlü-helal ile haramı ayırt etmeyen birileri ülkeyi yönetmeye kalkarsa, ülke öyle bir kargaşanın içine düşer ki, normal demokratik bir işlem olan koalisyon kurulması dahi, içinden çıkılmaz bir probleme dönüşür!
Gelişmiş Demokrasilerde, koalisyon kurulmasına, “En iyi hizmet edecek bir hükümeti nasıl kurarız? Hangi uzmanlardan, hangi projelerde yararlanabiliriz, ülke insanlarının refah düzeyini ve adalet hizmetini nasıl yükseltebiliriz anlayışıyla, demokrasi kültürünü yükseltebilmek, diye bakılır.”
Bizdeki “Hangi Bakanlığı ben alayım, koalisyon kurarsak oy kaybeder miyim, rakip partiyi nasıl alt ederim” şeklindeki ilkel anlayış, onlarda yoktur…
2002 yılından beri “Tek başına” iktidar olan ve Türk Devletinin kuruluş değerleriyle kavgalı AKP yönetimi, ülkeyi parça-parça etti. Millete ve tarihe güvenip bilimden-çağdaşlıktan güç alacağına, gücü, itibarı cehalette ve ABD- Avrupa liderlerinde aradı. Kullanıldı ama kullanıldığını bile anlayamadı!
Zengin olmak istediler, düzene uyum sağladılar, saraylarda yaşamak istediler, pahalı araçlar, uçaklar istediler ve bunları haram yoldan gerçekleştirerek, İslam’a da ihanet ettiler.
13 yıldır siyasette kullandıkları “nefret dili” de birliğimize-beraberliğimize çok zarar verdi. Sonunda, birbirinden çekinen, birbirini sevmeyen, saymayan, güvenmeyen siyasetçilerin yönettiği bir ülke haline geldik…
Şimdi bu kişilerden, koalisyon hükümeti kurmalarını, bizlere hizmet etmelerini, AKP’ nin şirazesinden çıkardığı “Dış Politikayı”, “İç Güvenliği” ve “Ekonomiyi” düzeltmelerini bekliyoruz!
Bu aktörlerin asla vazgeçemeyecekleri, olmazsa olmaz şartları var. Türkiye bir yana, bunların şartları bir yana. Beraberce bakalım;
*Cumhur’un Başı Erdoğan; 258 Milletvekiline sahiptir.
17/25 dâhil her türlü yolsuzluk iddialarının incelenmesini hiç istemez.
Saray’da oturmaktan ve Örtülü Ödeneği kullanmaktan vazgeçmez.
Ortadoğu Politikasını değiştirmek istemez.
MİT Tırlarının götürdüğü silahların araştırılmasını istemez.
Çoluk-çocuk devlet korumasından çıkmak istemezler.
Adalet-İçişleri-Milli Eğitim Bakanlıklarından vazgeçmezler.
*CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; 132 Milletvekiline sahiptir.
AKP Yetkililerinin ve Erdoğan Ailesinin yolsuzluklarını incelemekten vazgeçemezler.
Gezi olayları sırasında öldürülen çocukların hesabını sormaktan vazgeçemezler.
Adalet- Milli Eğitim-Adalet Bakanlıklarından en az ikisinden vazgeçemezler.
*MHP Genel Başkanı Bahçeli; 80 Milletvekiline sahiptir.
Ulus Devlet anlayışı ve Türk Milliyetçiliğinden vazgeçemezler.
Yolsuzlukların hesabını sormaktan vazgeçemezler.
İçişleri Bakanlığı-Adalet Bakanlığından vazgeçemezler.
*HDP Önderi Öcalan; 80 Milletvekiline sahiptir.
PKK’ nın kuruluş gerekçelerinden vazgeçmezler.
Silah bırakmama inadından vazgeçmezler.
Önce Özerklik, sonra Federasyon, sonunda da Türkiye’yi bölmekten vazgeçmezler.
4 Ülkeden koparılacak parçalarla kurulması planlanan Büyük Kürdistan’dan vazgeçmezler.
Değerli Okurlar;
Bu tarladan hayırlı bir ürün çıkmaz. Çıksa bile, göstermelik ve günü kurtarmak olarak çıkar. Freni patlamış ve son hızla duvara doğru giden AKP, çarpmayı geciktirmek için savaş çıkarmak, HDP ile koalisyon kurmak dâhil her girişimde bulunmaktan çekinmez…
Kısa zamanda bir seçim daha yapacağız. Büyük olasılıkla bir tane daha yapacağız.
Türk Milleti, her önüne çıkana yapışana değil, kendisine yakışanı seçinceye kadar, seçim yapmaya devam ederiz…
Rifat Serdaroğlu, 27 Haziran 2015