”400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı.” (6 Eylül 2015)
Bu tümce, eli kanli bir islamo-faşistin kurguladığı cinayetlerin gerçek anlatımıdır. Bu bir itiraf değil. Bu sözler, gelecekte ülkeyi kanlı bir topyekün savaşa götürmeye kesin kararlı faşist bir islami karşı devrimcinin gözdağı veren sözleridir. Sözcükleri özenle, bilerek seçmiştir.
(Aşağıda yazacaklarımı ruhları daralanlar okumasınlar. Nasılsa, pislikleri halı altına süpürmeye alışık bir toplumuz, boşuna aklınızı böyle şeylerle doldurup içinizi karartmadan, es geçin yazıyı. Benden uyarması).
”Biz geçen yıl Gezi olaylarıyla bir darbe senaryosu devreye alındığında Menderes gibi üzerimize gelen bu tehdide sessiz kalmadık”. 7 Haziran 2014.
Tarihi bilmemek ya da bilerek çarpıtmak gerçekleri değiştirmiyor. Gerçek şu ki, Adnan Menderesin sonunu da ”Erdoğan şiddeti” hazırlamıştı
1960 öncesini yeniden yaşıyor gibiyim.
- Basılan gazete matbaaları,
- Takriri-i sükûn kanunu,
- Basına uygulanan sansür,
- Gazetelerin kapatılması,
- O gazetelerde yazan gazetecilerin birer birer içeri alınmaları,
- 8 yılda 2.324 gazeteci hakkında davalar açılması,
- 8 yılda 811 gazeteciye verilen toplam 144 yıl 8 ay ceza,
- İnönü’nün konuşmasını yayımlayan Akşam, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet ve Yeni Sabah gazetelerinin kapatılması,
- Besleme basın denilen gazete ve dergilere Necip Fazıl Kısakürek’in organizatörlüğünde Menderes’in devletin örtülü ödenek hesabından para aktarılması ,
- Öğretim üyelerinin üniversiteden uzaklaştırılmaları,
- Üniversitelere yasak olmasına rağmen polisin girmesi,
- Polis’in, 28 Nisan 1960’da, İÜ’nde zorla arama yapılmasını engellemeye kalkan Rektör Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’a saldırarak dövmesi ve yaralı haldeyken zorla 1. şubeye götürerek gözaltına alması,
- 1 Mayıs 1959’da Uşak’ta İnönü’nün linç edilmek istenmesi,
- Üç gün sonra, 4 Mayıs’ta, Topkapı’da devlet tarafından organize edilmiş çetelerin İnönü’nün arabasını kuşatmaları, camlarını kırmaları, kapılarını açıp İnönü’yü dışarı çıkartarak linç etmeye kalkışmaları
- Ve bu sırada polisin olaya müdahale etmeyerek sadece seyretmesi,
- Tesadüfen olay yerinden geçmekte olan süvari binbaşı Turhan Bayraktar’ın, yanındaki kısıtlı sayıda askerle olaya müdahale edip saldırganları dağıtarak İnönü’yü kurtarması,
- Ardından demokrat partinin bu olayla ilgili yayın yasağı koydurması,
- CHP milletvekillerinin hapse atılmaları,
- İnönü’ye meclisten 12 oturum men cezası verilmesi,
- Muhalefet ve basını soruşturmak için ünlü ”tahkikat komisyonu”nun kurulması, (Tahkikat Komisyonu’nun karar ve tasarrufları arasında siyasi toplantıların yasaklanması, yayın yasakları, gazete ve matbaaların kapatılması, her belgeye el konabilmesi, polisin, kurum ve evlerde izin almadan arama yapabilmesi, mitinglerin ertelenmesi gibi geniş yetkiler bulunuyordu. Komisyonun kararlarına muhalefet edenlerse 1 ila 3 yıl ağır hapis cezasına çarptırılacaktı),
- Komisyonun yetki, görev, karar ve çalışmaları hakkında yayın yapılmasının ve TBMM’de görüşme yapılmasının yasaklanması,
- 5 kişinin yan yana dolaşmasına yasak getirilmesi,
- MİT’in başına DP’li Hüseyin Avni Göktürk’ün atanması,
- İşadamı Vehbi Koç’un tehdit edilerek; “DP’ye katılmazsanız kredileriniz kesilebilir, işinizde müşkülat çıkarılır.” denilmesi,
- Adnan Menderes’in muhalefet için ”haçlılar” suçlaması,
- Kayseri saldırıları…
Fazlasını saymamayım, daha beter daralırsınız. Bu yazdıklarım bugünü anlatmıyor. Bugüne çok benzese de, 1954 – 1960 arasındaki süreçte, DP’nin giderek artan faşist baskısının ve demokrasiyi askıya almasının çok küçük örnekleri. Daha o kadar olay var ki yazılacak, bu sayfa yetmez.
Sonu nasıl olur bilmem ama nasıl olması gerektiği konusunda acımasız düşüncelere sahip olduğum gerçeğini de yadsıyamam. Her Diktatör gibi bu adam da yolsuzluk, rüşvet, irtikap, hırsızlık ve vatana ihanet suçlarından kaçmak için giderek sertleşiyor, kaçınılmaz sonunu geciktirmek için şiddet ve hukuksuzluğu sürekli arttırıyor.
Ne yaparsa yapsın, Ortadoğuyu kana bulayan ellerinden cinayetlerinin kirini, ölümlerin sorumluluğunu ve ölülerin kanını temizleyemeyecek, temizletmeyecekler, temizletmeyeceğiz.
Cem Cinol, 6 Eylül 2015