Vatan haini olduğumu, bu ülkeye elimden gelen zararı vermeye çalıştığımı varsayalım. Ne yapardım? Canlı bomba, hendek, suikast? Çok can acır ama herhangi bir teroristin yapabileceğinden ileri gitmez…
Herhalde işe milleti birbirine düşürmekle başlardım ki ortalık biraz karışsın, insanların birbirlerine, geleceklerine güvenleri kalmasın. Örneğin, giriş olarak “dindar ve kindar gençler” ister, ara sıcaklarda dünkü dostumu cemaatçi ilan eder, ana yemek olarak da Kürtlere birkaç yıl “tamam, aynı yolun yolcusuyuz” der, daha sonra da hendek, barikat nedenleriyle mahallelere girer, az kurunun yanında bol yaşı da yakardım ki hem bu Kürtler vatanlarına diş bilesin, hem de başka yerlere göç edip kinlerini oralara da taşısın.
Yalnız Kürtler mi ? Fırsat gelmişken Türkmenleri filan da unutmazdım. “Haydi koçlarım” der, kendilerini Suriye’de cepheye iter, daha sonra da “bizden bu kadar” deyip kaderleri ile başbaşa bırakırdım. Elalemin kaşığı ile yiyemeyecekleri pilavın başına oturmasalardı…
Tabii DAEŞ gibi din kardeşlerimize önce destek çıkar sonra da “haydi, kışt kışt” der, ucuz yoldan kendilerinin Türkiye’de canlı bomba eylemlerine girmelerini de sağlamayı ihmal etmezdim.
Sonracığıma, gider bir Rus uçağı düşürür, bir taşla üç kuş vururdum. Hem Türkiye’yi Suriye’de çaresiz hale getirir, Rusya ile aramı bozar, hem de ekonomiye kalıcı ağır bir darbe vururdum. Ne güzel işte, Rusya pazarını üreticilerime kapatır, yıllarca Rusya’da tırnakları ile kaza kaza bir yerlere gelmiş Türk işyerlerinin sonbahar yaprakları gibi dökümüne yol açar, en büyük döviz kaynaklarımızdan biri olan turizmin belini kırar, Türkiye’yi ne yapacağı belli olmayan bir ülke haline getirdiğim için de ayrıca yabancı yatırımcılara “sakın buralara uğramayın” mesajını vermiş olurdum.
Suriye mültecilerine de kapımı açar, üç yılda 9 milyar doları çarçur ederdim. 2,5 milyon, dilimi bile konuşmayan, çoğu vasıfsız mülteci… Yeme de yanında yat! Bir deli kuyuya bir taş atar, on akıllı çıkartamazmış. Bunlarin çoğu Türkiye’de kalacak değil mi? Zaten bende işsizlik oranı tavan yapmış, bir de bunlar ortaya çıkınca gerisini siz düşünün…
Oldu olacak, bir de şu veya bu şekilde bizim orduyu Suriye’ye müdahale etmeye, mümkünse sıcak savaşa sokmaya çalışırdım. Nasıl olsa ordu yan gelip yatma yeri değil, yıllarca besledik kendilerini, gidip biraz da görevlerini yapıversinler artık…
Haydi sizi bu korkulu rüyadan uyandırayım, biraz rahat ettireyim. Ben de böyle bir niyet olsa da böyle bir imkanım, mevkim veya karar yetkim yok. Türkiye’miz ise aklı selim kişiler elinde. Bu kadar hödüklük de yapmazlar nasıl olsa… Dolayısı ile uykuya devaaaam…
İbrahim Çakıroğlu