Şimdi tam aynaya bakma vakti. “Vah, vah, ülkem elden gitti”, “demokrasi buraya kadarmış” teslimiyetçileri olarak mı uyandınız, yoksa “az kaldı, ha bir gayret” diyerek mi?
Bu kadar adaletsiz, bu kadar şaibeli bir halkoylamasının sonucu, %51 küsür evet. Erdoğan’ı gördünüz, eski zafer havası filan gitmiş, yüzünden düşen bin parça. İstanbul düşmüş, Ankara düşmüş. Balıkesir hayırcı, Eyüp hayırcı. Bu iki seçim bölgesi ise Türkiye eğilimlerini görmek için bakılan ilk yerlerden. Derin dalganın habercileri bu bölgeler. Dinamikler artık tersine dönmüş durumda.
Sonuç ne olursa olsun 2019’a kadar sistemde değişecek fazla bir şey yoktu. Yine Binali başbakan, yine Erdoğan cumhurbaşkanı. Ortaya çıkan fiili durum, artık Ak Parti yok, Erdoğan’ın partisi var. 2019’a kadar olacak performansda arada sigorta görevi yapacak başbakan veya bakan kalmadı, başarı veya başarısızlık direkt Erdoğan’ın hesabına yazılacak.
Eger tersi olsaydı ve hayır %51 çıksaydı, Erdoğan için başarısızlığın bahanesi hazırdı. Kabahat hayırcılara yüklenecek, “işte gördünüz” ile işin içinden çıkabilecekti. Şimdi başarısızlıkların faturasını nakit ödeyecek. “Ne istedin de vermedik” deme sırası bizde.
Türkiye’ye geri dönelim. Evet, yani Erdoğan’cılar, İç Anadolu ve Karadeniz’e sıkışmış. Yani 15 yıllık AK Parti döneminde bile sanayileşmeden, iç göçten en az payı almış “eski Türkiye”. Bildiğimiz muhafazakar değil, tutucu Türkiye. Kürt yoğun Doğu Anadolu’yu bir yana koysak bile, Trakya, Ege ve Akdeniz hep hayır demiş.
Bunun anlamı ne? Kendi kendimize yarattığımız öcülerden, açıklama olarak getirdiğimiz bahanelerden kurtulma vakti. “Yol, köprü yaptılar”. İyi de yol, köprü veya metro yapılan yerlerin hepsinde hayır çoğunlukta! “Makarna, kömür”. İyi de makarna, kömür dağıtılan yerlerde sonuç Erdoğan için hayalkırıklığı! “Suriyelilere oy verdiriyorlar”. İyi de Mersin veya Hatay hayır demiş! Millet o kadar avanak değil yani.
1 Kasım seçimlerinde AK Parti’nin oyu %49,5 değil miydi? Erdoğan’cıların toplam oyu simdi kaç? %51,5! 1 Kasım seçimleri ile bu halkoylamasının katılım oranları hemen hemen aynı. Evet cephesi normalde AK Parti + MHP diye düşünürsek, MHP’nin oy oranı da %11,90 idi. Toplam yüzde neredeyse %61,5. Kayıp %10! Tamam, MHP oylarının yarısından fazlasının evet demediğini varsayalım, buna Doğu Anadolu oylarından gelen ek %1’lik oranı ekleyelim, evet oylarının en az %56 olması lazımdı. Tek açıklama: AK Parti oylarında erime var. Katılım oranı aynı olduğuna göre AK Parti seçmeninin bir kısmı küsüp oy vermeye gitmemiş değil, gidip hayır tercihini kullanmış. Erdoğan’dan vazgeçmiş.
Bu erime daha da artacak. Erdoğan 2019 seçimlerine üzerinde mutlak hakimiyet kurduğu bir AK Parti ile girmeyi kafasına koymuş, çatlak seslere tahammülü yok. Bugün “teşkilat” ile seçmeni çekince, ümit ve beklentileri aynı değil. Erdoğan’cı düz seçmenin AK Parti içinde olup bitenlerden haberi bile yok, gidip sadece oyunu veriyor, AK Parti’yi hep aynı AK Parti zannediyor. Halbuki teşkilatta kazan konuldu, altına odunlar yerleştirildi, yakında kaynatılacak. Erdoğan, bırakalım Arınç, Gül veya Davutoğlu yakınlarını, kendine tam biat etmeyen ve Gülen’e sempati duymuş herkesi ayıklamak, yerlerine kendi adamlarını koymakta kararlı. Öyle olunca da mecburen AK Parti’de teşkilat kan kaybedecek.
İki yıl hem uzun, hem de çok kısa bir süreç. Bir partinin tekrar yapılandırılması, tekrar taşların yerine oturması, tekrar o eski heyecanın getirilmesi için yeterli değil. Eli çektirilen surat asacak, yerine gelen ise zaten kökten Erdoğan’cılardan olduğu için oy sayısında gidenin yerini dolduramayacak. Olacakları görmek için Üsküdar’a bir göz atın. AK Parti’nin kalesi %53’den fazlayla hayır demiş. En önemli neden teşkilatta yaşananlar. Kol zaten kırılmıştı, ama artık yen içinde kalamıyor. Ve daha bu teşkilatın iyi günleri…
Erdoğan da bunları görüyor, bu nedenle de teşkilatın dizginlerini tekrar eline almakta kararlı. İstanbul veya Ankara belediye seçimlerini kaybetmenin sonun baslangıcı olacağının farkında. Eski yöntemle devam etse dinamikleri tersine çeviremeyecek; yeni isimler önerse, elinde güvenebileceği işe yarar isim yok. İki ucu boklu değnek.
İç ve dış dinamiklerin tersine döndüğü, para kaynaklarının kurutulduğu, ekonominin yavaşlama dönemine girdiği bu ortamda tutunabileceği tek dal, Türkiye’yi yıllar öncesine götürmeye çalışmak, akıntıya karşı kürek çekmek. Gittikçe artan bir oranda milleti karşısına almak.
Şimdiye kadar ben düşünüyordum, bundan sonra Erdoğan düşünsün artık.
İbrahim Çakıroğlu