İlk önce şu parazit yapabilecek komplo teorilerinden kurtulalım. Bu darbe girişimi Erdoğan’ın işine yarıyormus, dolayısı ile Erdoğan’ın parmağı varmış! Veya bu darbe girişimini MİT körüklemiş! Akıl var, mantık var : bu darbe girişiminde bulunanlar DAEŞ yobazları değil, orduda yıllarca eğitim almış askerler. Bunların hiçbiri Erdoğan pozisyonunu güçlendirsin, başkan olsun diye bile bile kendilerini, ailelerini feda etmezler.
Tamam, bu darbe girişiminde anlaması zor bir yığın şey var. Darbe yapan, millet evinden çıkmasın ister, bunun için de akşam saat 9’da Boğaz köprülerini kapatmak en akıllı yöntem değil. Darbe yapan bunu sabah 3 veya 4’de yapar, millet uyandığında atı alan köprüyü yarılamıştır. Darbe yapan gidip Millet Meclisini filan bombalamaz. Darbe yapan yanına jandarmayı, piyade birliklerini almadan yapmaz, çünkü elinde 100 F-16, 200 Sikorsky bile olsa sahayı tutmadan darbe yapılmaz. Daha toz duman dağılmadı ama bu bazı gerçekleri görmeye engel degil.
Yazının yanlış yorumlanmaması için bir noktanın altını şimdiden çizelim. İyi ki bu darbe başarılı olmadı. Erdoğan’ın bizdeki demokrasiyi kalemtraş gibi hergün biraz daha yontmasına, ortalıkta demokrasiyi ancak hatırlatan bir ortam yaratmış olmasına rağmen Erdoğan’ın gidişi demokratik yöntemlerle olmalı. Darbe üçüncü dünya metodlarından biri. Başarılı olsaydı Türkiye’yi 30 yıl geriye götürür, belirsizlikleri daha da arttırır, Mısır’laştırırdı.
Darbeci bozuntuları saçmaladılar da Erdoğan ve hükümet çok mu başarılıydı? Haydi canım sende…
Bu darbe girişiminin halktan destek görmeyeceğini, başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkum olduğunu görmeden, paçaları tutuşmuş bir şekilde, Erdoğan olsun, başbakan olsun, içişleri veya adalet bakanları olsun, ilk ne dediler? Haydi, sokaklaraaaa… Yani tam mahalle kavgası kafası… “Sen git, kendini güya demokrasi, ama aslında benim için feda et“! Bu ne korku, ne celal?
Sonra ne yaptırdılar? Darbeci olmayan askerlere darbecilere ateş emri. Tam soğukkanlı, büyük devlet adamı bunlar! Yahu, yollardaki darbeci eratların hepsi emir kulu, şansları yokmuş, o bölüklere düşmüşler. Onlara “al silahını tankını, git şurada dur“ denmiş. Çoğunun ne olduğundan haberi yok, tatbikat zannediyor. Sen bu çocukları nasıl öldürtürsün, bir insan canına verdiğin değer bu kadarcık mı? Etrafını çevir, 12 saat sonra zaten kendileri silah bırakırlar.
Yollara dökülenlere bak. İçlerinde bir kadın bile varsa ben görmedim. Yani gelen demokrasi için, barış için, ortak değerler için değil, kavgaya, mahalle kavgasına gelmiş. Üstelik bakmayın palavralara, milyonlar filan değil, bindirilmiş kıtaların olabileceği kadar. Sonra nedir bu bilmem kaç yerden aynı anda ezanlar? Demokrasiyi mi savunuyoruz, cihad mı ilan ettik? Bir de bu ezan emrini kimler verdi acaba? İnsaf, kaş yaparken göz çıkarmak bu olsa gerek. Ben demokrasiyi savunmak için yollara dökülürüm ama bunu islam adına yapmam. Ne yani, bayrağımı alıp yola çıksaydım yarı yolda DAEŞ kılıklılar tarafından sopa mı yiyecektim? Darbeyi bastırmanın değil, bulanık ortamda kim benden, kim değil; ülkeyi kutuplaştırmanın kısa yolu bu olsa gerek.
Sonuç? Erdoğan’ın suyu ısınmıştı, şimdi biraz rahat bir nefes alabilecek. Demokrasiye bağlılığından değil, şimdi ne halt etse bahanesi yaratılmış olduğundan. Bazı mankafaların Erdoğan’ın demokrasiden biraz daha uzaklaşmasını alkışlayacağından. Entel ama dantel takımımızın gözlerinin biraz daha korkacağı, biraz daha pısırıklaşacağından.
Türkiye’de bir tiyatro oynanıyordu, salona bomba düştü. Ama tiyatroda bir kural vardır: the show must go on!
Şimdi zaman korkup kabuğuna çekilme zamani değil. Hepimiz demokrasi istiyoruz, değil mi? Öyleyse zaman, Erdoğan’ın bu darbe girişimi bahanesiyle milleti birbirine düşürme taktiğine direnme zamanı. Zaman, bu bahane ile tam kadrolaşma çabalarına karşı çıkma zamanı. Zaman, askeri ve sivil darbecisine “burası benim de ülkem“ deme zamanı.
İbrahim Çakıroğlu