Günümüzde bu konuda birbirinin zıddı iki görüş mevcuttur…
‘’Cumhuriyetçilere’’ göre; Atatürk Samsun’a tek başına çıkmıştır!
‘’Muhafazakarlara’’ göre; M. Kemal Paşa’yı Sultan Vahdettin Samsun’ a göndermiştir…
Ama sonradan Vahdettin’e ihanet etmiştir!… Oysa ‘’gizli’’ gerçekler… çok daha farklıdır ve ikisi de değildir!… Peki bu kadar önemli ve temel bir konuda nasıl bu kadar zıt fikirlere sahibiz!?…. Neden yalın gerçekleri ‘’sizin gerçeğiniz…’’ ya da ‘’bizim gerçeğimiz…’’ diye bükeriz?.. Gerçekte nasıl olmuştu diye hiç düşünmüş müydünüz şimdiye kadar!?… Amacımız bu büyük sır perdesini aralamaktır… Artık gerçeği öğrenmek hepimizin de hakkıdır…
Amasya Tamimi’nden sonra hakkında idam fermanı verilip, üstüne birde hain ilan edilen M. Kemal Paşa, hangi cesaretle Erzurum’daki Üçüncü Ordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’ya gider ve “emrime gireceksin” der!…
Kazım Karabekir Paşa teklifi önce kabul etmez!… Ama Erzurum’ da ki meşhur postaneye birlikte gitmeye ikna olur. İki saat yirmi dakika postanede kadar kaldıktan sonra dışarı çıkarlar ve Karabekir Paşa karar değiştirip Mustafa Kemal Paşa’ya biat edeceğini ilan eder ve Kurtuluş Savaşına “evet” der!…
Peki Erzurum’da ki meşhur postanede ki görüşmenin sırrı neydi? Mustafa Kemal Paşa’yı (Tuğgeneraldir o zaman) Genelkurmay’ın talebi ile Samsun’a küçük bir göreve yollayan İstanbul Hükümeti ve Padişah Sultan Vahdettin Efendi, bir şeylerden kuşkulanmış olacaklar ki ilk görev listesindeki yirmi kişinin üstünü çizmişlerdi!?… Kimdi bunlar ve neden üstü çizilmişti?…
Önce, kırk kişilik bir liste Başbakan Damat Ferit Paşa’ya gider, akabinde de Sultan Vahdettin Efendi’ye onay için sunulmak zorundadır… Ama bu liste her ikisi için de tehlikeli bulunur ve yirmiye yakın önemli adam veto edilip üstü çizilir… Ve liste yirmiye iner, kaptan, seyis, yaver vb. önemsiz insanları kapsayacak şekilde Samsun listesi daraltılır…
Mustafa Kemal Paşa çizilen listeyi görünce önce şoka girer… Ama hep yanında olan Genelkurmay 2. Başkanı Cevat Paşa der ki; ‘’Üzülme Paşam, ya görevi tümden iptal etselerdi!… İki kişi daha ekleyip yeniden onay için göndeririz’’ dedi ve dediğini de yaptı… Ve yeni listeden de kuşkulanan Başbakan Damat Ferit Paşa bu ikiliyi yemeğe davet edecekti…
Yıldız Sarayı’ndaki yemeğe Cevat Paşa ile Mustafa Kemal Paşa birlikte giderler. Genel Kurmay 2. Başkanı Cevat Paşa, yolda Mustafa Kemal Paşa’yı sıkı sıkıya tembihler!… “Damat Ferit Paşa ne derse desin sesini yükseltip açık verme” der!… “Sadece yemeğini ye” diye uyarır…
Mustafa Kemal Paşa da bu tavsiyeye uyacak, çatal bıçak sesi hariç bu yemekte hiç çıtı çıkmayacaktı… Yemek biter bitmez, Başbakan Damat Ferit Paşa patlar!.. ‘’Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz Allah aşkına!… Alt tarafı küçük bir görev talep ettiniz ama tüm muhalifleri listeye aldınız!…’’ der. Bunun üzerine önceden hazırlıklı olan Cevat Paşa yerinden kalkıp, Damat Ferit Paşa’nın koluna girerek pencerenin önüne kadar götürüp Boğaz’da demirleyen dev İngiliz zırhlı gemilerini göstererek ‘’Paşam, bunların gitmesi için bir projeniz var mıdır?’’ diye çapraz sorular soracak ve ortamı kontrol altına alacaktı… Çünkü Damat Ferit Paşanın bu soruya verebileceği bir cevabı yoktur. Şaşkınca Cevat Paşanın yüzüne bakar… Senaryosu kuvvetli olan Cevat Paşa yine inisiyatif alır ve der ki; ‘’Meraklanmayın Paşam bu iş benim kontrolümdedir…’’ (Samsun görev ve liste işi…) Damat Ferit Paşa gönülsüz bir şekilde listeye onay vermek durumunda kalacaktı…
Tatmin olmayan Padişah Sultan Vahdettin, görüşme odasına bu defa sadece M. Kemal Paşayı çağırır… Beşiktaş Yıldız Sarayı’ndaki o meşhur son görüşmeyi yaparlar… (Şu anda müzedir.) Sultan Vahdettin, daha önceden üç görüşme yaptığı ve yine padişah olmadan veliaht iken uzun bir Almanya Seyahatini birlikte gerçekleştirdiği Mustafa Kemal Paşa’yı çok iyi tanıdığından olacak o kritik soruyu sorar; Samsun’ a götürmek için bu kadar muhalifi niye yanına almak istedin Paşam?… (listeyi kastediyor…) Mustafa Kemal Paşa’da, Sultan Vahdettin’i çok iyi tanımıştır… Hatta Alman İmparatoru Kayzer’i ziyarete birlikte gitmişlerdi o meşhur 1917 deki tren yolculuğu ile…
Almanya dönüşünden sonra Vahdettin Padişah olunca, Avusturya da böbrek tedavisi gören M. Kemal’i acele İstanbul’a görüşmeye çağırır. Tedavisini yarım bırakmak zorunda kalan M. Kemal Paşa döner ve bu defa Padişahı ile uzun uzadıya konuşur… ama padişah yine Sarayın Damadı da olan zamanın Genelkurmay Başkanı Enver Paşa ve ekibinden vazgeçemeyecekti…. (Vahdettin, sonradan en büyük pişmanlığım; Enver Paşa ve arkadaşlarına sonuna kadar inanmam diyecekti…) Uzun uzun yaptığı bu görüşmelerden daha önce iyi netice alamadığı için bu defa sırrını açık etmez Vahdeddin’e… Sadece der ki; Efendim malumunuz olduğu üzere bir görev tevdi edildi, bu görevin dışında başka bir maksadımız ne olabilir ki!… Bu cevaptan tatmin olmayan, önceden de üç defa bu konuları uzun uzadıya görüştüğü M. Kemal Paşa’yı iyi tanıyan Sultan Vahdettin son bir yoklama daha çekerek der ki; ‘’Kemal Paşa sen başından beri haklıydın, kafanda ne varsa yap seni destekliyorum!’’ M. Kemal Paşa’da, daha önceleri açık ettiği fikirlerinden dolayı hep zarar görmüş ve askerlikten de iki defa uzaklaştırılmış olduğu için, bu defa Sultan Vahdeddin’e ser verip sır vermeyecekti… İngiliz işgali ve dev gemilerini işaret ederek; ‘’Sultanım, artık yapılacak bir şey kalmamıştır!’’ der…
Görüşme bitince Vahdettin de Samsun listesini gönülsüzce imzalayıp son karar mercii ve tasdik makamı olan İngilizlere gönderir. (1918 den, 1923 Lozan Barış Antlaşmasına kadar, İstanbul İngilizlerin işgali altında olduğu için, o dönem İstanbul’ a giriş ve çıkışlar İngilizlerin onayına tabidir…) Vahdettin ile konuştuktan sonra dışarı çıkan M. Kemal Paşa’nın yanına gelen tanıdığı bir binbaşı gelir ve der ki; ‘’Paşam acilen İstanbul’u terk etmeniz lazım zira infaz kararınız verildi!…’’ M. Kemal Paşa’nın başında şimşekler çakacaktı!… Bunun üzerine hemen kaptanı çağırır ve İstanbul’dan hareket için talimatları verir… İki saat sonra Kız Kulesi açıklarındaki İngiliz Kontrol Gemisinden onay isteyip Boğazdan Karadeniz’ e açılmanın stresi içine girmişlerdi bile… İngiliz Subaylar listedeki kendi atadıkları Nazır’ın mührünü görünce onay verdiler… Ama o bekleme anında M. Kemal Paşa’nın ömründen ömür gidiyordu… Zira onay da sorun çıksa belki de hiç İstanbul’dan çıkamayacaktı… Binbaşının dediklerini düşünüp derin düşüncelere dalıyordu…
İşin en önemli ve sır kısmı ise; İstanbul’dan çıkmadan bir gün önce Genelkurmay Karargahı’nda ki son toplantı da, Genelkurmay Başkanlığı’na Vekaleten atanan bir başka Kazım Paşa ve (sonradan Özalp soyadını almıştır…) Genelkurmay İkinci Başkanı Cevat Paşa ile yapılan son görüşmeden sonra yan odaya geçip gizli telgraf şifrelerinin M. Kemal Paşaya verilmesidir…
Erzurum Postanesi’nde ki yaklaşık iki buçuk saatlik telgraf görüşmesinin sırrı budur… Postanede, Kazım Karabekir Paşa’yı şifreli telgraf yazışmaları ile M. Kemal Paşa’nın emrine girmesi için İstanbul’ da ki Genelkurmayın Paşa’ları ikna ediyorlardı… ‘’Bunlara Osmanlı Derin Devleti Paşaları diyorum… Başta Kazım Özalp Paşa ve Cevat Paşa olmak üzere toplam 13 Paşa’dır Kurtuluş Savaşını ilk organize edenler…’’
Kongreler ve Kurtuluş Savaşı sürecini de bir başka makalede anlatalım…
Bahtiyar Aydın