Biz ne diyoruz ? HDP barajı geçerse AKP ile işbirliği yapar, bunlar zaten bölücü bir örgütün partisi, Dolmabahçe anlaşmasındaki 10 şarti dayayıp özerkliğe geçerler… Çekincemiz bu mu ?
HDP’nin barajı aşmasının yalnız Kürt oyları ile olamayacağını, Tayyip karşıtları tarafından verilmiş bir miktar «ödünç oy» gerektirdiğini, HDP’nin de bunun farkında olacağı için böyle bir konumda gelecek 2019 seçimlerinde bu oylari alamayacağını bildiğini bir yana koyalım, HDP hakkındaki çekincelerimizin doğru olduğunu varsayalım.
HDP barajı geçerse çıkartabileceği maksimum milletvekili sayısı 65. AKP ise böyle bir durumda maksimum 285 milletvekili çıkartabilecek. 285 + 65 = 350. AKP tek başına iktidar olabiliyor (ama 270’e takılma olasılığı da hiç de küçük bir olasılık değil). HDP’yi de yanına alırsa referandum için gerekli sayıya erişiyorlar ama anayasayı değiştirecek çogunluk (367) yine yok… Hesaplarda 3-5 sayı oynasa da kesin olan bir şey var, AKP+HDP toplam milletvekili sayısı anayasayı degiştirmeye yetersiz kalacak.
Tayyip’in yapabileceği şey ne o zaman? Referandum için HDP’nin desteğini sağlayıp kendilerine özerklik sözü vermek mi? Böyle birşeyin olabilmesi için Tayyip’in önce başkanlık sistemine geçip dizginleri tek başına eline alması, istediği kanunları geçirtebilecek bir konuma gelmesi lazım. Nedeni çok basit: Bir bölgeye özerklik verebilecek hiçbir düzenleme bugünkü yasalarımızda yok. Hemen itiraz etmeyelim, resmi özerklikten bahsediyoruz, bugünkü konumun biraz daha ilerisine göz kapamaktan değil.
Bugünkü konumun ana nedeni Tayyip + Davutoğlu + Fidan üçlüsünün yaratmiş olduğu orduyu kışlasına hapsetme, jandarmaya kırsalda operasyonu, polise gözünün önünde olan olaylara müdahale etmeyi yasaklama, yargıya yansayan ender olaylarda dava açmama politikası. Bildiğimiz göz yumma… Konum biraz daha ileri gitse bile bu politika değistiği anda Güney-Doğu’daki dengeler de tekrar değişebilir. HDP’nin isteyeceğini düşündüğümüz şey herhalde bu göz yumma degil, kanunların çerçevesini belirlediği bir özerklik.
Tamam, HDP’nin ne isteyeceğini biliyoruz diyelim, ama AKP’nin ne vermeyi kabul edeceği garanti mi ?
Böyle bir özerklik için bugün salt çogunlukla meclisten geçirilmiş bir yasa yeterli değil. Bunun için ya referandum, ya da 367 oy çogunluğu ile kabul edilmiş bir yasa lazım. AKP+HDP toplamı 367’ye varamıyor dedik, demek ki bu son olasılığı bir yana bırakabiliriz.
Böyle bir referandum yapılacaksa, ilk baştan Tayyip’in başkanlık sistemine geçmek için bir referandum düzenlemek isteyeceği en büyük olasılık, çünkü resmi özerklik konusunda bugün direk bir referandum yapılsa ve Kürt’lerin % 100’ü bile bunu istese o referandumdan «hayır» kararı çıkacağı kesin.
Başka bir deyimle HDP’nin ilk etapta, karşılığında kapalı kapılar arkasında aldığı (ve yasal hiçbir dayanağı veya geçerliliği olmayan) sözler karşılığında Tayyip’i başkan yapması, sonra da Tayyip’in verdiği sözü tutmasını beklemesi lazım. Seçim meydanlarında «seni başkan yaptırmayacağız» diye haykıran HDP’nin birkaç ay sonra bunun tersini yapması mümkün mü ?
Unutmayalım, Güney-Doğu’nun resmi özerkliğe geçmesi, Tayyip’in başkan olması ile de mümkün değil. Bunun için de bu özerkliğin çerçevesini belirleyen bir kanun çıkartılması, bunun da en az referanduma sunulması lazım.
Böyle bir referandum için millet meclisinin toplandığını varsayalım. Yine minimum 330 oy lazım. AKP’nin yukarıdan gelen bir emirle böyle bir karara oy vereceğini, verebileceğini mi düşünüyoruz? Üstelik (HDP’nin baraji geçmiş olması halinde) bugünkü konuma oranla seçimlerden çok daha zayıflamış halde çıkmış, 15-20 milletvekilinin ayrılması halinde iktidarı kaybedecek sayıya inmiş olacakken ?
Biz AKP’yi tek bir blok olarak görmeye devam ediyoruz ama konum pek öyle degil. Bugün dışarıya göstermemeye çalışsalar da AKP içinde de birçok farklı düşünce ve inanç akımı var. 17 Aralık yolsuzluklarında bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi konusunda yapılan oylamaya göz atalım. Emir Tayyip’ten gelmesine, milletvekillerinin yakın takibe alınmasına rağmen 40’dan fazla AKP milletvekili Tayyip’i dinlemedi.
Üstelik artık Tayyip, Davutoğlu ve Fidan triosu da eskisi gibi değil. Fidan mecburen MİT’in başına geri döndü ama elinde Tayyip’i çok zor duruma düşürecek dosyaları ile birlikte. Gül zaten kendini biraz geriye çekmiş, firsat kollar konumda. Tayyip artik AKP genel başkanı da değil… Bugün hâlâ sözünü geçirebiliyor ama hiç de eskisi gibi değil.
Böyle bir referandum, ucu Tayyip’e dokunacağı için aklanmasi gereken dört bakandan çok daha önemli. Böyle bir oylamada bile 40 fire veren AKP, özerklik referandumunda kaç fire verir sizce? Özerklik referandumu mecliste kabul edilse, AKP milletvekilleri kendi seçim bölgelerine nasıl geri dönerler, Aydin’da, Balıkesir’de, Konya’da, Trabzon’da, “geri kalan Türkiye’de” nasıl yaşayabilirler?
Özerklik referandumunun önümüzdeki meclis döneminde (2015-2019) oya sunulması neredeyse teknik nedenlerle imkansız (ilk baştan başkanlık referandumu, sonra yeni başkan seçimi, daha sonra meclisin özerklik referandumu düzenlemesi…). Böyle bir şey söz konusu olsa AKP seçmeni bile sokaklara düşer, Gezi olaylari sempatik bir piknik gibi kalır…
Biz AKP’ye, Tayyip’e, HDP’ye güvenmiyoruz. Bunu anlıyorum. Ama bunun yanında kendi mantığımıza da güvenmiyoruz galiba… Korkularımız mantığımızın önüne geçiyor. Bunun sonucu olarak da bir nesil sonra oluşabilecek tehlikeye odaklanıp önümüzdeki dört yıllık meclis dönemini yine AKP’ye, Tayyip’e bırakmayı dolaylı olarak kabulleniyoruz. Halbuki Tayyip’in koltuğunun bir ayağı zaten sallanıyor, bu seçimlerde diğer ayağına da bir tekme atma imkanı varken…
İbrahim Çakıroğlu