Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu gerek yurtiçindeki toplantılarda, gerekse yurtdışındaki resmi toplantılarda ısrarla ve defalarca “Türkiye olarak, hiçbir zaman Suriye’ye silah göndermedik. Biz insani yardım gönderiyoruz” dediler!
Bu konuda, özellikle yabancı basında birçok yazı çıkmasına rağmen, Başbakan ve Bakan bu suçlamaları inkâr edip, yalanlama yoluna gittiler.
Türkiye’nin Suriye Politikasının başlıca sorumluları Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dur. Bu ikilinin verdiği “Kanunsuz Emirleri” uygulayan kamu görevlileri de en az onlar kadar sorumludurlar.
Pazar günü Hürriyet Gazetesi Washington Muhabiri Tolga Tanış öyle bir belge yayınladı ki, hem Başbakan Erdoğan hem de Bakan Davutoğlu fena halde açığa düştüler. Türkiye’ nin Suriye’ye silah gönderdiği belgelendi.
Üstelik Özgür Suriye Ordusuna verildiği söylenen silahların, El-Kaide terör örgütü militanlarının eline geçtiği açıklandı.
Birleşmiş Milletler, dünyada gerçekleşen tüm ithalat-ihracat faaliyetlerini, istatistik bölümüne bağlı Comtrade “Mal Ticareti” veritabanına yükler.
Bu bilgiler Comtrade’ in web sitesinde yayınlanır.
Bu sitede belirtilen ve TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından da doğrulanan listelere göre, 2013 Haziranından beri Türkiye’den Suriye’ye 47 ton silah ve mühimmat gönderilmiş.
Türkiye’den Suriye’ye Haziran ayında 9303 kodlu silah cinsinden 3,6 ton gönderilmiş. Temmuzda silah sevkiyatının ağırlığı 4,4 ton olmuş. Guta’da yaklaşık 1000 kişinin öldüğü tahmin edilen 21 Ağustos kimyasal silah saldırısının olduğu ay, silah sevkiyatı 10 tona ulaşmış.
Eylül ayında Suriye’ye giden silah miktarı 29 ton olmuş.
Bunlar resmi kanaldan gönderilen silahlar. Ya resmi olmayan yollardan gönderilen silahların miktarı ne kadar? Yakında o da açıklanacak.
İngiliz BBC Yayın Kuruluşu, bu Aralık Ayının 7’ sinde Reyhanlı’da El-Kaide kontrolündeki “güvenli evleri”, tanıklarla konuşarak tüm dünyaya duyurdu.
Bu TV çekimi sırasında, El-Kaide militanlarının silah-para konusunda söylediklerini yakında dünya ile aynı anda bizler de öğreneceğiz!
Değerli Okurlar;
Bu belgeli ve doğruluğu kanıtlanmış olaylar kelimenin tam anlamıyla skandaldır.
Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanının bu konuda suçlanmaları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yüzüne sürülen bir kara leke olacaktır.
Mezhep çılgınlığı uğruna Türkiye Cumhuriyeti Devletinin adının ne hale düşürüldüğünü, TC Devleti adının El-Kaide ve El-Nusra gibi terör örgütleriyle birlikte anılmaya başlanmasını hayretle ve utanarak izliyoruz. Kimsenin ama hiç kimsenin, makamı ne olursa olsun Türkiye’ nin adını karalamaya hakkı yoktur.
Bu gelişmeler sürerken Hollanda Özgürlük Partisi (PVV), “Suriye’deki terörist örgütleri desteklemek” suçlamasıyla Başbakan Erdoğan hakkında uluslararası soruşturma talep etti. Yakında başka ülkelerden, başka başvurular gelecektir.
Türkiye AKP İktidarının elinde adeta, geriye doğru zaman yolculuğuna çıkmış gibi. Devlet yönetiminde “Akıl-Tarih-Bilgi-Kültür” süzgeci artık kullanılmıyor. Varsa yoksa mezhep seçiciliği ve cehaletin çirkin örneklerini yaşıyoruz.
Türk Milleti olarak, önümüzdeki seçimlerde bu çapsızlar iktidarını demokratik yoldan sandığa gömmek zorundayız, buna gelecek nesiller adına mecburuz.
Hiç birimizin “bana ne” deme lüksü yoktur.
AKP’den kurtulma işini sadece Muhalefet Partilerine de bırakmamalıyız.
Türk Milleti olarak, kaderimize el koyup “Sivil-Demokratik-Kuvayı Milliye” hareketi başlatmalıyız. Yeni yılda bunun açıklamalarını yaparız.
Bademler artık Türkiye Cumhuriyeti Devletine ciddi zarar vermeye başladılar.
Temizlik zamanı geldi, herkes eline süpürgesini alsın, Ebucehil ordusunu deliğe süpürelim ve bu kara günler bitsin artık…
Sağlık ve başarı dileklerimle 17 Aralık 2013
Rifat Serdaroğlu