Yaşadığımız bu günler iyi günlerimiz sayılır. Önümüzdeki günler daha zor olacak…
Yakın tarihi bilenler, gerek AKP Hükümeti adına gerekse Türkiye’yi ateşe atmaya çalışan bölücüler adına yapılan konuşmaların arkasını okumayı becerenler bu acı gerçeği görebiliyorlar!
Osmanlı’nın son zamanlarından ve Cumhuriyetin ilk yıllarından beri, gerçekte din düşmanı, “İslami Tarikat” temelli Kürtçülük-Bölücülük hareketi ve “Federe İslam Devleti” özlemcileri beraberce hareket etmektedirler.
Her silahlı kalkışmada, her isyanda bu işbirliği net olarak görülür.
Bölücüler ve İslamcılar, AKP’nin iktidara gelmesi için de derhal işbirliği yaptılar.
Genelkurmay arşivlerinde ve MİT arşivlerinde bu olayların belgeleri-resimleri mevcuttur. Bu ibret vesikaları niçin Türk Milletine ve dünyaya açıklanmaz, anlamış değilim.
Bunlar;
Türk Devletine, Cumhuriyet Türkiye’sine, Atatürk İlke ve Devrimlerine ve Türk Ordusuna DÜŞMAN olmakta da anlaştılar.
Önceleri tam bir beraberlik sergilediler.
DTP’ nin 5 Kasım 2007’de Diyarbakır’da yaptığı mitingde, Hizbullah İmamı Muhittin Eryılmaz ile Leyla Zana’ nın yan yana oturması bu beraberliğin en çarpıcı örneklerindendir.
Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmalarında Şeyh Sait, Said-i Kürdi gibi Kürtçüleri saygıyla anması, ilk kadrosuna Kürt Mafyasının adamı ve Kürtçü sağcılığın önemli bir ismi Abdülkadir Aksu’yu, Hüseyin Çelik gibi Nurcuların Kürtçülük yapan kolu Med-Zehra grubunun liderlerini alması, Musa Anter’in yakını ve Bedirhan Aşiretinden (Atatürk’e İngilizlerle suikast düzenleyen aşiret) Cüneyt Zapsu’yu danışman yapması da çarpıcı örneklerdendir.
En ilginç örnek ise, “Federe İslam Devleti” kurmak isteyen Erdoğan ile “Bağımsız Kürdistan’ın Doğal Lideri” olmayı hedefleyen Öcalan’ın birlikteliğidir.
AKP İktidarının ilerleyen yıllarında maddi ve siyasi olarak çok güçlenen, Türk Devletinin güçlü kurumlarını zavallı yöneticiler sebebiyle felç eden Erdoğan, sırtındaki yükleri teker-teker atmaya karar verdi.
Önce, yolsuzluk- hırsızlık ve rüşvet olayını ortaya çıkaran Cemaat ile yollarını ayırdı!
Cumhurbaşkanlığına kapağı attıktan sonra da Kürtçülük-Bölücülük hareketi savunucularını zora koşmaya başladı.
Mezhepsel ve gönül bağı olan “Müslüman Kardeşlerin” yani ihvanın Türkiye sorumluluğunu üstlenip, IŞİD’ e ve El-Nusra’ya destek vermeye başladı.
Değerli Okurlar;
Kimse tek taraflı propagandalara inanmasın!
Ne Kürtçü-Bölücüler yakmaktan-yıkmaktan-öldürmekten pişman olurlar ne de Federe İslam Devletini kurmak isteyenler davalarından vaz geçerler.
Yıllardır uyguladıkları taktikleri yine uygulamaya devam ederler!
Ayn El- Arab’taki, IŞİD tehdidini Türkiye’nin engellemesini isteyen hangi akıl, bir günde 32 okulu birden yakar? Türkiye’ye sadık kalmak isteyenler nasıl olur da, kamu binalarını- kamu araçlarını- özel araçları yakarlar, esnaf dükkânlarını tahrip ederler?
Türk Bayrağını yakan, Atatürk’ümüzün heykellerini parçalayan kafalarla nasıl ve hangi geleceği beraberce kuracağız?
Hesap aynıdır. Zoru görünce bir adım geri at, ilk fırsatta iki adım öne git!
Bu oyunlar Türk Milletini çok yordu artık. Yıllardır aynı oyunu izlemekten bıktık!
Türk Milletinin, Kürtçü-Bölücülerle- İslam Devleti kurmak isteyenlerle ve bunların iplerini ellerinde tutan emperyalist devletlerle son bir kez daha hesaplaşması gerekir.
Ya onlar kazanacaklar ve son Türk Devleti yok olacak, ya biz kazanıp Türk Devletini sonsuza kadar yaşatacağız. Çocuklarımıza bu problemi bırakmamalıyız.
Biliyorum, bu söylediklerim bazılarına çok ters gelecektir. Ama bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli vardır. Dedelerimizin kan dökerek, can vererek kurdukları bu cennet vatanı üç –beş tane sapı siliğe bırakacak değiliz ya!
Kurtuluş Savaşında dedelerimizin ödediği bedel yetmediyse, yeni bedeli bu nesil olarak bizler ödemeye hazır olmalıyız.
Etnik kökeni, inancı, ırkı ne olursa olsun kendisini Türk Milletinin onurlu bir bireyi olarak gören ve demokratik rejim içinde özgürce yaşamak isteyen herkes Türk Milletinin öz evladıdır.
Herkes meşrebinin gereğini yapacak. Hain ihanetini, Bölücü bölme işini, Dinci Yobaz da Türkiye’yi Ortaçağ karanlığına götürmek için mücadele edecek.
Türk Milleti de bunlara karşı koyacak, yıllardır gösterdiği sabırla vakar içinde vatanını koruyacaktır.
Türk Vatanını koruma kararında olan bizlere karşı çıkan herkesle hesaplaşacağız.
Ne Mutlu Türküm Diyene…
Eyy Erdoğan;
Hadi şimdi Bingöl’de şehit edilen Polislerimizin ailelerine git ve “Analar ağlamasın” diye uygulamaya koyduğunuz “Çözüm Sürecini” anlatıver…
Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Ekim 2014
Rifat Serdaroğlu