Sık sık Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni gezen bir dostumdan aldığım mektubu içerdiği basit ama can alıcı bilgiler nedeni ile yayımlıyorum:
“Sayın Cüneyt Ağabey,
Yaklaşık beş gün Ağrı, Doğu Beyazıt, Çaldıran, Erciş, Tatvan, Diyarbakır ve Urfa’daydım. İlk dikkatimi çeken şu oldu:
Seçim sebebi ile bölgede Gaziantep’e kadar uzanan kısımda HDP’nin flamalarından başka bayrak görülmüyor. Sadece Erciş taraflarında iki küçük köyde AKP’nin seçim afişleri vardı. Elbette Urfa gibi Diyarbakır gibi büyük şehirlerde AKP daha sık görülüyor.
Başka ilgimi çeken bir nokta ise HDP’nin kalesi dediğimiz şehirlerde ve köylerde bütün dükkânlar, marketler; aklınıza ne gelirse hepsinin isminin ve reklamlarının Türkçe olmasıydı. Bir tek Belediye levhalarında ve Belediye ilanlarında Kürtçe kullanılıyor. Hatta Türkçe, Ermenice ve Kürtçe olan levhalar da var.
Gürbulak Sınır Kapısı’nda tesadüfen tanıştığım, İran’la yaptığı patates ticaretinden para kazanan bir kaç kişi ile sohbet etme imkânı buldum. Bu iki sohbeti ses kayıtlarına aldım, yazıya döktüm. Aşağıda size gönderiyorum.
Arkadaşım (A): Selamın aleyküm, adın ne?
Kürt Vatandaş (KV): Benim adım M…
A: M… sen burada neyi bekliyorsun?
KV: Patatesleri bekliyorum.
A: Ha anladım sen de patates tüccarısın.
KV: He! Ekmeğimizi kazanıyoruz işte.
A: M…, sana bir şey soracağım ya. Şimdi ben İstanbul’da yaşıyorum. Televizyonda falan hep buraların tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Burası tehlikeli mi?
KV: Yok abi niye tehlikeli olsun. Burası sessiz sakin huzurlu bir yer. Millet ekmeğinin peşinde. Zaten sorun da olmaz. Olursa bak şu dağın oraya.
A: Şu Büyük Ağrı’ya mı?
KV: Yok, yok o kadar değil. Hemen önümüze bak. Aşağıda, aşağıda.
(yanıma gelip eliyle işaret ederek) Şu dağın eteğinde görüyorsun bak, gölgelikler var. Hemen o kısımda. Yani dağın eteğinde değil şu ön tarafa bak.
A: E yakınmış bayağı. Ne var orada?
KV: PKK’nın köyüdür orası. (PKK’nın kampı)Yani buradan yol taksiyle 10 dakika çeker. Yolu güzeldir ha. Asfalttır.
A: Belediye mi yaptı asfaltı.
KV: He tabi belediyedir.
A: İyiymiş valla.
KV: He iyidir tabii. Şimdi bir derdin olduğu zaman oraya gideceksin.
A: Nasıl yani? Bir derdim olduğu zaman oraya mı gideceğim?
KV: Yok, önce şehrin merkezinde parti binası var.
A: HDP’nin merkezde, ana caddedeki binası mı?
KV: He oraya gidiyorsun, diyorsun benim bir sorunum var. Sen git orada hemen sorununu düzeltirler. Ora gittin mi, senin sorunun hemen çözülür vallahi billahi.
A: Mesela benim kıyafetim bu bölgeye uygun değil. Kot pantolon yelek falan var. Sen kimsin şimdi demezler mi bana? Ajan mısın? Polis misin? Demezler mi?
KV: Yok sormaz sana, niye sorsun? Dersin ben sizi görmeye gelmişem. Sizin için adam kesiyor diyorlar, adam kaçırıyorlar. Doğru mu, değil mi onu görmeye gelmişem dersin. Onlar da sana gülerler. Hoş geldin der, ağırlarlar.
A: Yani burada derdi olan polise savcıya gitmiyor, doğru mu anladım?
KV: He öyle.
A: Peki onlar (PKK) sorunları nasıl çözüyor? Silahlı adam mı gönderiyor?
KV: Yok onların adamları var. Hemen haber gönderiyorlar. Diyorlar falan filanın oğlu gelsin. Hemen çözüyorlar.
A: Yani biri bir şey yaptığı zaman çağırıyorlar konuşuyorlar.
KV: He! Evet! İkinci defa yaptı mı öldürüyorlar.
A: Allah Allah!
KV: Mesela bazı işler var. Çözmek için adamı getirirler, orada bırakırlar, en az 20- 30 kiloluk taşı üstüne bırakırlar. Yani ölmese de böyle cezalandırırlar.
A: Ha öyle ceza da veriyorlar?
KV: He! tabii!
A: Taş mı taşıttırıyorlar, anlamadım ki?
KV: Yok, böyle yatırıyorlar yere, karnına taşı koyuyorlar, öyle bekletiyorlar.
A: Yani yere yatırıp, üstüne taş koyuyorlar, Çağrı filminde Bilal-i Habeş’e Mekke müşriklerinin yaptığı gibi mi? Günlerce bekletiyorlar?
KV: Hee!
A: Cezalandırıyorlar yani, öldürmüyorlar. İşkence ediyorlar. Doğru mu anladım, şaşırdığım için tekrar soruyorum?
KV: Ha bir daha yapıyorsa öldürülmeyi hak ediyordur.
A: Ölüm cezası da var yani! Yani PKK’nın burada mahkemesi de var!
KV: He var öyle burada, o yüzden kimse kimseye hakaret yapmaz. Valla ben doğru söyleyeyim, o köye hiç gitmedim. Benim sorunum yok çünkü. Bizim köylüler gitti. Bizim köylüler hep gidiyorlar, zaten sorunu olan herkes gidiyor.
A: Valla iyiymiş abi ya!
KV: Şimdi kimse kimseye hakaret etmiyor. Eskiden olsa ohhoo!
A: Yani 3-4 sene evvel kavga, gürültü kan davası her şey vardı. Kız kaçırma falan.
KV: Artık yok, olursa da zaten barıştırıyorlar. Sorun neyse çözüyorlar.
VP: Yani artık olay yok mu?
M: Olursa da hemen önünü kesiyorlar.
A: Peki bugün şehirde gezerken polis, jandarma, hükümet konağı gördüm, bunlar niye var? Onlar ne yapıyor?
KV: Oraya gidince iteleniyorsun. Kızıyorlar.
A: Yani gittiğin zaman size kötü davranıyorlar, uğraşmıyorlar, ilgilenmiyorlar, iteliyorlar?
KV: He iteliyorlar.
A: PKK Köyü’nün adı Çivitepe. Kürtçesi ne?
KV: Mıhtepe.
A: Ha mıh çivi demek doğru.
KV: Bak sen de biraz Kürtçe bilirsen. He, mıh çividir.
A: PKK başka köylerde de kurdu mu böyle kamplar? Sadece bir tane mi var?
KV: He her yerde vardır. Tendürek’de de vardır mesela.
A: Anladım.
KV: Çaldıran tarafı var ya.
A: Yarın oraya gideceğim.
KV: Hah! Orda da var köy kampları. Hani Erdoğan yaptı ya geçen gün bir saldırı Diyadin’de… (Ağrı-Diyadin’de TSK ile PKK arasındaki 15 Nisan tarihli çatışmayı kast ediyor.) Seçim dolayısı ile…
A: Ha evet haberlerde duymuştum.
KV: Kürtleri seçim dolayısı ile suçlu ilan etmek için Erdoğan; yani PKK böyle yapmış, şöyleymiş, böyleymiş demek için kendileri çatışma çıkarmıştır.
A: Yapan Erdoğan diyorsun yani?
KV: E tabii.
A: Erdoğan niye böyle bir şey istesin ki?
KV: Seçim şeysi yani, ortalık karışsın.
A: Yani kavgadan beslendiği için mi kendisi?
KV: Kürtleri, yani PKK’yı suçluyor, ateş kesildiğinde hiç bir şey oldu mu? APO öyle dedi, öylece durdu herşey. Kimse kimseyi öldürmez. Şimdi Türk’ün de, Kürt’ün de bir sorunu yoktur burada. Analar ağlamasın. Millet diyor.
A: Erdoğan da onu diyor ya, analar ağlamasın istiyor ya!
KV: Erdoğan kendi işi için yapıyor. Şimdi bu IŞİD’i Kobani’de taşırmak için öyle yapıyor. TIR’lar yakalandı, silah falan bilmiyor musun bunları?
A: IŞİD’e silah mı gönderdi? Nereden bileceğiz?
KV: Haberlerde dedi ya.
A: O silahlar IŞİD’e mi gidiyor?
KV: Amaç Kürtleri çökertmektir yani.
A: Seni tanıyorlar mı bu Mıhköyü’nde?
KV: E tabii tabii!
A: Benim işlerim bittikten sonra seninle beraber bu köye gitsek?
KV: He valla gidek beraber sen benim numaramı al!
A: Alayım valla numaranı ver sağ olasın!”
Demek ki; Güneydoğu’dan bakınca Kürt vatandaşın gözünde manzara-i umumiye böyle gözüküyor!
Cüneyt Ülsever
(Foto: Yılmaz Güner)