Dış mihrakların baskısı ile dolar almış başını gitmiş, buna millet olarak karşı koymamız, bunun için de elimizdeki dolarları bozdurmamız lazımmış!
Yani cebinizdeki parayı spekülatör veya ithalatçılara vermeniz!
Bir dövizin değerini arz ve talep belirler. Satan az, alan çok olursa dolar yükselir; satanlar çoğalırsa da düşer. Böyle bir ortamda yabancı mihraklar nasıl olup da Türkiye’deki döviz kurlarina müdahele ediyorlar, pek anlayamadım. Bunun için Türkiye’ye TL sokup döviz almaları veya bunun için zaten Türkiye’de bulunan türk liralarını kullanmalari lazim.
Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin dış borç stoğu (miktarı) Haziran 2016 sonunda 421,5 milyar dolar. Bu borçların bir kısmı orta vadeli, hemen ödenmesi gerekmiyor. Aynı tarihte kısa vadeli borçlar 107 milyar dolar.
Bunlar brüt rakamlar. Örneğin bir banka veya şirket, yabancı bir bankadan dolar kredisi alıp bu parayı dolar olarak hesabında tutuyor olabilir. Ama net borç 262 milyar, kısa vadede ödenmesi gereken miktar ise 100 milyar doların biraz üstü.
2016 ilk 10 aylık toplam ithalatımız 163, ihracatımız ise 117 milyar dolar. Aylık ortalama ithalatta 16,3, ihracatta 11,7 milyar dolar. Her ay ortalama 4,5 milyar dolardan fazla bir açık var.
Turizm gelirleri filan oluyor tabii, ama başka harcamalarımız da var. 2016 cari açığı herhalde 50 milyar dolar civarında oluşacak. Yani bu hesaba göre de her ay bulmamız gereken döviz 4 milyar doların üzerinde.
Birçok kurumun alacaklarını TL olarak tahsil etmesi bir şey değiştirmiyor, çünkü bunlar zaten ithalat/ihracat hesaplarına veya cari açığa giren kalemler değil.
Bundan önceki dönemlerde bu döviz eksikliği, yabancı yatırımcıların getirdiği “sıcak para” ve ödemeler dengesinde “net hata ve noksan” olarak belirtilen, örneğin 2015 yılında 12 milyar doları geçmis, kaynağı belirsiz dövizlerle kapatılıyordu.
Artık bu durdu sayılır. Hiçbir yabancı yatırımcı dalgalanan TL ve geleceği belli olmayan, hukuk sistemine güvenemediği Türkiye’ye parasını bağlamak istemiyor.
Bakmayın verilen beyanat veya yapılan şovlara. 2016 başından beri, AKP teşkilatından dahil binlerce kişi Türkiye dışından gayrimenkul aldı, daha fazlası yurt dışındaki bankalarda hesap açtı. Yani sizi dolar bozdurmaya teşvik edenlerin bir kısmı kendi paralarını yurt dışında güvenceye aldılar.
Uzun lafın kısası, Türkiye’nin her ay en az 4 milyar dolar bulması lazım. Yurt dışından kredi alabilen alabilir ama çoğunluğun böyle bir imkani yok, mecburen bankalarından döviz satın alacaklar.
Diyelim ki benim gelecek ay 100.000 dolarlık bir ödemem var ve dolar 3,45. Bunun için bu dolarları şimdiden alsam 345.000 TL ödemem gerekiyor. Siz devreye giriyorsunuz, dolar bozdurduğunuz için kur bir an 3,35’e iniyor. Ben hemen bankaya talimat verip o 100.000 doları 335.000 TL ödeyerek alıveriyorum. Cebimdeki kısa günün kârı 10.000 TL!
İstanbul borsasındaki yatırımların neredeyse %70’i yabancı fonların. Bir yatırımcının elinde 1.000 TL’lik bir hisse senedi olsun. Bunun değeri dolar 3,45’ken 289,95, dolar 3,35’e inince de 298,50 dolar. Yatırımcı bu hisseyi 290 dolara almışsa dolar 3,45’ken satarsa zararda, 3,35’den satarsa kârda. Bu kadar dalgalı bir ortamda niye beklesin, sizin sayenizde dolar inmişken satıp kârını gerçekleştiriyor; parasını da kendi ülkesine götürmek için dolar alıyor. Yani sizin dolar satmanız onun dolar almasını tetikliyor.
Türkiye’de her ay “yastık altından” çıkacak 4 milyar dolar yok ki! Halk gidip cebindeki 300-500 dolarını bozduruyor. Belirli bir süre sonra bu çeşmenin suyu kesilecek, dövize ihtiyaç yapısal olduğu için de dolar tekrar yükselmeye başlayacak.
Siz dolarlarınızı sattığınızla, ithalatçılar ve spekülatörler de sayenizde elde ettikleri ek kârla kalacaklar.
Ekonomi kendi kuralları olan bir alan. Mantık dışı söylem, tedbir veya uygulamaları kabul etmiyor. Gidip dolar bozdurma politikası, panik içinde, yetersiz kalacağı biline biline, başlayan koskoca yangını söndürmek için ateşe boşaltılan birkaç kova su. Daha ateşe değdiğinde buharlaşıp giden bir tedbir. O da tedbirse tabii…
İbrahim Çakıroğlu