Çiftçinin biri komşu barda oturmuş deli gibi içerken arkadaşı gelmiş ve:
-“Hey, bu güzel günde niye sarhoşlar gibi oturup içki içiyorsun ki?” demiş..
-Çiftçi : Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz…
-Adam : Bu kadar kötü olan şey ne?
-Çiftçi : Bugün oturmuş bizim ineği sağıyordum. Kova tam dolmuştu ki sol ayağıyla bir tekme attı ve kova devrildi.
-Adam : Tamam ama buna bu kadar üzülmeye değmez…
-Çiftçi : Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz…
-Adam : Sonra ne oldu?
-Çiftçi : Ben de bir ip aldım ve sol ayağını yandaki direğe bağladım…
– Adam : Sonra ?
-Çiftçi : Tekrar oturdum sağmaya devam ettim. Kova tam dolmuştu ki sağ ayağıyla bir tekme daha attı ve kova yine devrildi.
-Adam : Yine mi?
-Çiftçi : Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz…
-Adam : Sonra ?
-Çiftçi : Ben de başka bir ip alıp sağ ayağını da yandaki direğe bağladım. Tekrar sağmaya başladım. Tam kova dolmuştu ki aptal inek bu kez de kuyruğuyla bir kova sütü devirdi..
-Adam : Hmmm…
-Çiftçi : Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz…
-Adam : Sonra ne yaptın peki?
-Çiftçi : Ben de başka bir ip aradım bulamayınca da kemerimle ineğin kuyruğunu tavana bağladım. Ve tam o sırada pantolonum düştü ve karım içeri girdi… Bazı şeyler vardir izah edilemez ..!
Evet, bazı şeyler vardır ki izah edilemez.
Ancak bu kural Cumhurbaşkanımız için geçerli değil.
Dün TRT canlı yayınında her şeyi bir güzel izah etti.
Bir ara konu asgari ücrete geldi.
İşsiz genç, patrona; “boğaz tokluğuna çalışırım efendim.” deyince patron müthiş kızmış.
“Boğaz tokluğuna çalışırım da ne demek ulan ?” diye gürlemiş, “Asgari ücret neyine yetmiyor?”
Konu, asgari ücrete gelince Cumhurbaşkanımız da çok kızdı.
“17 milyon yoksul varmış. Nerede bunlar yahu?” diye çıkıştı.
Karşısında, altın yaldızlı koltuklarda oturan gazeteciler, Ak Saray’ın zevksiz ama abartılı zenginliğine bakıp hiç bir yoksulluk göremeyince, başlarını sallayarak, Cumhurbaşkanımızı tasdik ettiler.
Sonra da Cumhurbaşkanımız, 950-Lira asgari ücretin 1500-liradan daha iyi olduğuna dair bir konuşma yaptı. Gazeteciler yine memnun bir ifade ile başlarını sallayıp onayladılar.
Kılıçdaroğlu’nun bir iddiası da; açlık sınırındaki insanların varlığına ilişkindi.
İlk fıkradaki genç 6 yıldır asgari ücretle çalışınca, zam istemek için tekrar patronun karşısına çıkmış.
Patron; “nerden çıktı bu zam şimdi?” diye azarlayınca, genç:
“Şeyy, efendim” demiş kekeleyerek “Bizim çocuk bu sene okula başladı ve ne yazık ki diğer çocukların günde üç öğün yemek yediklerini öğrendi.”
Cumhurbaşkanımız, şatafatlı Saray’ının toplantı salonunda, yoksulluk olmadığını bize açıklayabildi.
Ama yetmez…
Bir gün de, yemek salonunda, padişahlara layık bir sofra kurup, 1000 liralık bardağından bir yudum su içip, ülkemizde açlık diye bir problem olmadığını da açıklarsa çok memnun oluruz.
Hele bir de karşısındaki gazeteciler, geğirerek Cumhurbaşkanımızı onaylarsa, açlık sorununu da hallettik demektir.
Sahi, gazeteciler deyince aklıma birden Orhan Veli Geldi;
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.
Aklıma bu şiirin gelmesi size garip gelmiş olabilir.
Rahmetli Orhan Veli de Garip akımının öncüsüydü zaten.
Ulvi Puğ