2013 yılı Ak Parti’nin sadece siyasi koalisyonu yıktığı değil, Milli Görüş gömleğini tekrar giydiği yıl olarak da hatırlanacak.
İlk izlediğimde tüylerim diken diken oldu. Bir grup Fenerbahçe taraftarı ile Çevik Kuvvet karşı karşıya gelmişlerdi. Muhtemelen stadın çıkışındaydılar. Yüzlerce genç alkışlarla bağıra bağıra aynı nakaratı söylüyordu. Durmadan. Bitmeden. Sürekli tekrar ederek… Her tekrarda biraz daha coşarak:
“Daha 19 yaşında, düşlerinde özgür dünya Öptüğü çubuklu forma, yaşayacak anısında Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz.”
2013’ün bu son gününü 19 yaşında Gezi olayları sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ı anarak bitirelim istiyorum. Çok rahat bir Teoman şarkısı olabilecek bir nakarat kulaktan kulağa, ağızdan ağıza, stattan stada dolanıyor. Kameraların kayıtları silinse de soruşturmaların üzeri kapatılmaya çalışılsa da hükümet duymaza yatsa da Ali İsmail’in hayaleti her geçen gün büyüyor, simgeleşiyor, sembolleşiyor.
2013 yılında aslında üç önemli siyasi olay oldu.
1) Büyük Kürt barışı ilan edildi
2) Gezi olayları yaşandı
3) Yolsuzluk soruşturması başladı
Bu üç olayın da başrol oyuncusu hükümetti. Büyük Kürt barışını yapan ile Gezi olaylarındaki hoşgörüsüzlük şiddetini dayatanın aynı hükümet olması ironik bir çelişkiydi. Yılın son günlerinde patlayan yolsuzluk dosyaları ise herkesin bildiği bir sırrın delillerle soruşturmayla dışa vurumuydu, o kadar.
Senenin başında pek çok kesimin sempatisini kazanan farklı siyasi ittifaklarla gücüne güç katan, sadece Türkiye’de değil dünyada da parlayan bir yıldız olan Ak Parti, bu koalisyonu yalnış siyasi stratejilerin, dünyevi hırsların ve en önemlisi kibrin sonucunda darmadağın etti. Başbakan Erdoğan 2013 yılında kendisine destek veren herkes ile tek tek kavga edip düşmanlaştırdı. Liberal gazetecileri işlerinden attıran, sol kökenli milletvekillerini partiden kovduran, en sonunda cemaat ile kaçınılmaz olarak kapışan Ak Parti yine bu yıl Fenerbahçesi, Galatasaraylısı ve Beşiktaşlısıyla üç kulübün taraftarlarını da ayrı ayrı küstürmeyi başardı. Türkiye’de tarihte ilk kez üç büyüklerin her maçının 34. dakikasında ‘HER YER RÜŞVET, HER YER YOLSUZLUK’ sloganları atılıyor. ‘Neyleyim kutudaki milyonları’ tezahüratları duyuluyor. Statlar ‘hükümet istifa’ diye bağırıyor.
2013 yılında Ak Parti bir başka bedeli de dış dünyanın huzurunda ödüyor. Suriye siyasetini yanlış okumasının, El Kaide gruplarına destek vermesinin, Mısır’da İhvan’dan bir Ak Parti yaratma çabalarının, Ortadoğu’nun neredeyse (şakşakçıların gazıyla) halifeliğine soyunulmasının bedeli olarak elde var koskoca bir yalnızlık.
Tüm bunların sonucu olarak yılın şu son günlerinde ekonominin tepetaklak gitmesi elbette bir rastlantı değil. İşin en kötü yanı iktidarın kendisini görebileceği objektif bir aynayı kaybetmiş olması. Bu yüzden yana yakıla bütün bunlara sebap olan suçlu bulma telaşında. Faiz lobisi, Otpor, Siyonistler, The Cemaat, HSYK, İsrail ve son olarak ABD!
2013 yılı Ak Parti’nin sadece siyasi koalisyonu yıktığı değil aynı zamanda Milli Görüş gömleğini tekrar giydiği yıl olarak hatırlanacak. Bu gömleği tüm Türkiye’ye giydirmeye kalktığı için yapayalnız kaldığı bir yıl olarak anılacak.
Yılın bu son gününde Ak Parti’nin karşısında Türkiye duruyor. Türkiye’nin karşısında ise dünya…
Başbakan kendini bir fanusa hapsetmiş, her geçen gün gerçeklikten biraz daha kopuyor.
Sizlerle tanık olduğum çok ilginç bir örneği paylaşmak istiyorum. Geçen ay bir teknoloji toplantısındaydım. Başbakan Erdoğan’ın da bir konuşması vardı. 3000 kişilik bir salonda birkaç gün süren toplantıyı İstanbul ve Türkiye’nin farklı kesimlerinden öğrenciler takip ediyordu. Başbakan konuşacağı zaman ne oldu biliyor musunuz? Öğrencilerin yerine dışarıdan 3000 kişi getirildi. Başbakan konuştu, bu 3000 kişi coşkuyla alkışladı sonra da hep beraber gittiler. Salon yeniden teknoloji meraklısı öğrencilere kaldı. Anlayacağınız Başbakan Erdoğan artık sadece bir koruma ordusu ve danışmanları ile değil bir de parti teşkilatı ile geziyor. Hafta sonu Başbakan’ın danışmanı Mustafa Varank “İzmirliler Başbakanımıza sürpriz yapıp uğurlamaya gelmişler” diyerek paylaştığı fotoğrafta Ak Parti bayrakları taşıyan, tişörtleri giyen partili gençlerin olması bir rastlantı değil anlayacağınız. Nitekim günde birkaç defa yapılan birer saatlik konuşmaları NTV bile kesmeye başladı. Düşünün artık! Tamamını vermiyorlar zira ne konuşmalar tarihi, ne kalabalıklar gerçek ne de yaratılmaya çalışılan bu illüzyona artık kimse inanıyor.
Statlar, sosyal medya, medya, sokaklar bambaşka bir Ak Parti görüyor. Bu görülen tabloyu ne Rıdvan Dilmen’in yorumları kurtarabilir, ne Digitürk’ün sloganlar sırasında sesi kısması ne de aynı manşetlerle çıkan hükümet basını. Üstelik korku duvarı da aşılmış durumda.
Bu tabloya bakınca şunu net söyleyebiliriz: Türk siyasetini 2014 yılında büyük bir siyasi tsunami bekliyor.
Her şeyi silip süpürecek kadar büyük… Türkiye’nin tüm siyasi dengeleri altüst olacak. Gelecek yıl bu günlerde bambaşka bir Türkiye’yi konuşuyor olacağız.
Hepinize demokrasinin, hukukun, insan haklarının, barışın, huzurun, sağlığın hâkim olduğu bir yıl dilerim.
Cüneyt Özdemir
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cuneyt_ozdemir/ali_ismail_korkmaz_turkiye_yikilmaz-1168715