Hırsızı savunmak mümkün müdür?
Ahlâksızı, namussuzu, çocuk istismarcısını savunmak mümkün müdür?
Ya, vatana ihanet eden haini savunmak mümkün müdür?
Bunları savunmak hiç ama hiç mümkün değildir!
Eylül ayının sonuna yaklaştığımız bu günlerde, kendi içinde en fazla sıkıntı çeken, olanları kendisine ve ailesine dahi anlatamayan grup AKP TBMM grubudur. Hele bu grubun içinde, yolsuzluğa-hırsızlığa-rüşvete bulaşmamış olan, sayıları 100 civarında olan Milletvekilleri var ki, onlar gerçekten çok zor durumdadırlar. Onlara yastıklar diken, yorganlar beton gibidir. Uyku haramdır bu Milletvekillerine!
Benzeri bir durumu yaşamış biri olarak, namuslu AKP Milletvekillerini en iyi anlayanlardan biri benim.
1993 yılında Demirel Cumhurbaşkanlığına seçilince, 178 DYP Milletvekilinden 115’i Cindoruk’u Genel Başkan seçme kararı aldık. Tüm çabalarımıza rağmen Cindoruk kabul etmeyince aynı grup, kamuoyu baskısıyla da Çiller’e yöneldik. Çiller’in geçmişini net olarak bilmiyorduk! İsimleri bizde olan parti büyüklerimize sorduk, aykırı bir görüş söyleyen olmadı.
Sonuçta Çiller’i Genel Başkan seçtik!
DYP iktidar ortağı bir parti olduğu için Çiller, ertesi gün Başbakan olarak atandı.
Demirel, Çiller’e hükümeti kurmakla görevlendirme yazısını verdiği an kendisine “Watch your step” , (Adımlarına dikkat et) dedi!
Ben derhal Sayın Cumhurbaşkanına gittim ve “Efendim ne demek istediniz? Lütfen bildiklerinizi bizle paylaşır mısınız?” dedim. Bana aynen şunu dedi;
“Rifat, sana daha öncede söyledim. Anayasaya göre benim partimle ilişkim kesildi. Ben tarafsızım, gidin kendi işinizi kendiniz halledin!”
Daha sonra basında Çiller’in malvarlığı ile ilgili yazılar görünmeye başladı. Çiller’in yurtiçi ve yurt dışında büyük mal varlığı çıktı? Bizler Milletvekilleri olarak defalarca toplantı yaptık ve Çiller’e “Malvarlığınızı nasıl elde ettiğinizi açık ve net bir şekilde, belgeler ile lütfen açıklayın” diye bir talepte bulunduk.
O zaman Çiller’in çok yakını olan Meral Akşener kamuoyuna bir açıklama yaptı; “Sayın Çiller, en kısa zamanda Amerika’daki mal varlığını satıp, Şehit Aileleri Derneğine bağışlayacak!”
Böyle bir bağış olmadığı gibi, Kuşadasındaki Çiller çiftliğinin tapusunun, hizmetçisi Suna Pelister adına yapıldığı ortaya çıktı. Meclise, soruşturma komisyonu kurulması istendi. Erbakan ve arkadaşları Çiller’e ve DYP’ye çok ağır hakaret ve ithamlarda bulundular.
Sonunda Çiller kendisini kurtarmak için anlaştığı Erbakan ile hükümet kurdu.
Biz de RefahYol hükümeti denen ucubeyi, kurduğumuz partiden istifa ederek yıktık.
Bugün Erdoğan-Çiller birlikteliğini görünce ne kadar doğru bir iş yaptığımız ortaya çıkıyor.
Bu yüzden, namuslu AKP Milletvekillerini çok iyi anlarım.
Bir AKP Milletvekili, Ankara’da müşterek bir dostumuzu ziyaretinde aynen şunları söylüyor;
“Sinir sistemim alt üst oldu, çıldırmak üzereyim. Aynı bölgeden beraberce seçildiğimiz adam diyaliz merkezi sahibi oldu. Dört katlı binayı da satın almış! Hanım soruyor, ben susuyorum.
Reis ile ailece görüşürdük, yıllardır bizi aradığı sorduğu yok. Onların eski hallerini biz biliriz. Oğlum bana “Baba ben de Bilal abi gibi çok zengin olmak istiyorum, sen destek olmayacaksan beni Bilal abime götür, o bana yol göstersin, diyor! İstifa etsem beni perişan ederler. Ne yapacağım, nasıl çıkacağım bu günah çemberinden?
Tüm bunlar için sessiz kalabiliyorum, unutmak için gayret sarf edebiliyorum ama şu dindar görünüp de küçücük çocuklara tecavüz eden aşağılık adamları çalıştıran dernekleri, parti olarak sahiplenmemiz var ya işte beni bu çıldırtıyor! Bir de daha düne kadar Fethullah Gülen Cemaati ile beraber iş tutan Bakan-Milletvekili arkadaşlarımın şimdi FETÖ’nü hiç tanımamış gibi davranmalarından ben utanıyorum yahu! Ne yapacağım, bana bir akıl ver arkadaşım…”
Ankaralı arkadaşımın dostu AKP Milletvekiline ne söyledi, bilmiyorum.
Ama benim dürüst-namuslu AKP Milletvekillerine diyeceklerim var;
Siyasette müteselsil sorumluk vardır. Eğer yapılanlara ses çıkarmayıp susmaya ve destek vermeye devam ederseniz, işlenen suçlara sizler de ortak olursunuz! Oradan ayrılacaksınız.
Neden mi?
Çünkü bu kadar pisliği örtecek örtü henüz yapılmadı! Kumaşı ister FETÖ’den, ister IŞİD’den, ister Kanun Hükmünde Kararnameden, ister 17/25 ten, ister Rıza Sarraf’dan yapın, bu kadar büyük yolsuzluğu, bu kadar büyük rüşvet olaylarını kapatamazsınız.
İktidarınızı sürdürmek uğruna Öcalan’dan Barzani’ye, Esad’dan Hamas’a, Gülbettin Hikmetyar’dan Rıza Sarraf’a kadar savrulmanız yüzünden hayatlarını kaybeden gençlerimizin vebalini hiçbir şekilde kapatamazsınız.
Tüm medyayı ister Haram Havuzu Medyası, ister Aydın Doğan medyası, ister TRT, ister Akit gibi yapın tüm bu ihanetlerin üzerini kapatamazsınız.
Tüm köşe yazarlarını Abdülkadir Mezarlık Ağacı, tüm program sunucularını Ahmet Hakan gibi yapsanız bile sadece “Sıfırlama” rezaletini kapatamazsınız.
K a p a t a m a z s ı n ı z…
Rifat Serdaroğlu, 29 Eylül 2016