Biz Osmanlı’nın torunlarıyız, dediler! Muaviye’nin torunlarının yaptıklarından fazlasını yaptılar! Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, milli sınırlar dışındaki tek toprak parçasını da terk ettiler!
Badem iktidarından önce, Cumhuriyet döneminde sınırlarımız iki kez değişti;
-Büyük Atatürk zamanında, tek kurşun atmadan HATAY sınırlarımız içine alındı.
-Ecevit zamanında 1974 yılında Kuzey Kıbrıs, Türk Toprağı oldu…
Ne zaman ki;
Osmanlı İmparatorluğunda Türk Milleti yok sayılmaya, Millet mezheplere göre ayrıştırılmaya, Ebusuut Efendi- İskilipli Atıf Hoca düşüncesi devlete hâkim olmaya ve bu anlayış sebebiyle katliamlar yapılmaya, pozitif bilim yok edilerek tamamen dine dayalı eğitime geçilmeye başlandı, Osmanlı İmparatorluğu “Gerileme Devrine” girdi!
Bunu yapanlar, o günkü Muaviye’nin torunları idi…
Bu kafa, Osmanlı’nın çöküşünü devam ettirdi ve sonunda koskoca Osmanlı İmparatorluğu, Sultan Vahdettin’in sırtında İngiliz Zırhlısının küçücük bir kamarasına sığdırıldı!
Bunlar da o günkü Muaviye’nin torunları idi…
Gelelim günümüzdeki Muaviye’nin Torunlarına;
Badem iktidarı döneminde, ABD tarafından Türk Askerinin kafasına çuval geçirildi! Dönemin Başbakanı bu utancı, büyük bir pişkinlikle karşıladı…
Yurtdışındaki diplomatik temsilciliklerimiz, Türk Toprağıdır.
Musul Başkonsolosluğumuz, IŞİD katilleri tarafından basıldı, içindeki görevliler esir alındı, Türk Bayrağı indirildi, Türk Devletinin malı-mülkü yerle bir edildi!
Hükümet, katil IŞİD’e fidye ödeyerek, görevlilerimizi Türkiye’ye getirdi ve IŞİD’e tek laf söyleyemedi…
Kerkük, Iraklı Türklerin-Türkmenlerin yaşadığı bir Türk Kenti idi!
Barzani, Kerkük’ü işgal etti, binlerce insanı çoluk-çocuk demeden katletti.
Tapu ve Nüfus kayıtlarını yaktı. Onbinlerce Peşmerge ’yi oraya yerleştirdi ve Türk Kerkük’ü, Kürt Kerkük yaptı!
Dönemin Başbakanı seyretti, tek söz söylemedi ve Barzani denen eşkıyabaşını AKP Kongresinde “Onur Konuğu” ilan edip, “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” diye slogan attırarak alkışlattı…
Süleyman Şah Türbesi, uluslararası ve ikili antlaşmalara göre Türk Toprağıdır.
Koskoca Türk Devleti, AKP Hükümeti tarafından IŞİD katillerine karşı kendi toprağını, tarihi emanetini koruyamadı ve utanmadan Süleyman Şah’ın Naaşını nakletmek zorunda kaldı!
Üstelik bu utancı, askeri bir başarı olarak göstermeye kalktı…
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde “Türk Devletinin Hâkimiyeti vardır” diyebilecek biri var mı?
Devlet yollarının kontrolü PKK’ da, asayiş sağlama görevi PKK Gençlik kolu yapılanması YPG’ de. PKK Mahkemeleri açıkça ve herkesin gözü önünde görev yapıyor. PKK unsurları “Vergi” adı altında haraç topluyorlar.
Bölgede Askeri tesislerde bile Türk Bayrakları zorla indiriliyor. Atatürk büstleri parçalanıyor, okullar yakılıyor, gençler dağa kaçırılıyor.
Huber Apo’su Cumhurbaşkanı, Beştepe’li Recep dönemin Başbakanı, Boduroğullarından Ahmet Dışişleri Bakanı, Pers Prensi Fidan MİT Müsteşarı iken İmralı Apo’su ile başlatılan görüşmeler sonucu nasıl bir anlaşmaya varıldığı, hangi konularda mutabakat sağlandığı Türk Milleti tarafından bilinmiyor!
Ama Yeni Osmanlı’nın Torunları, İmralı Apo’su ve Kandil’deki çıyanlar biliyor…
Cumhur’un Başı Recep’in bir zamanlar “Neredeeen nereye” dediği gibi, Yeni Osmanlı’nın Torunları nereden nereye savruldular;
“Ecdadımızın mezar taşlarını okuyamıyoruz, Osmanlıca okutulmalı” diye feryat edenler, Türk Toprağından “Ecdadımızın Kemiklerini kaçırmakla” övünür hale geldiler…
Bunlar, Yeni Osmanlı’nın Torunları mı, yoksa Muaviye’nin günümüzdeki Torunları mı?
Takdir Türk Milletinin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Şubat 2015
Rifat Serdaroğlu