1 Organize Soygun

Organize Soygun

0

Devletle ilişkili bir işte yolsuzluk yapılabilmesi için, mutlaka ama mutlaka üç faktörün beraber hareket etmesi gerektiğini söylemiştik.

“Siyasetçi-Bürokrat- İşadamı” biraraya gelecekler, anlaşacaklar ve soygunu beraberce yapacaklar! Buna organize soygun veya organize işler diyoruz.

Örnek verelim;
Mesela siz Başbakansınız, kafayı kırdınız ve soygun, yolsuzluk yapmaya, karar verdiniz.

Siz üçgenin birinci ayağı olan SİYASETÇİSİNİZ!

İstanbul’da kupon arazileri ayırttınız ve “Benim haberim olmadan bu kupon arazileri satmayacaksın” diye emir verdiniz. Kime?
Arazilerin tasarrufunu elinde bulunduran bürokrata! İşte size ikinci ayak olan BÜROKRAT!

Bu kupon arazi imar durumu daha sonra değiştirilmek üzere birine satılacak. Kime satılacak? Kim size yakınsa, ağzı sıkıysa ve elde edilecek haram parayı sizin belirlediğiniz oranda pay edecek kadar güvenilir birine!

Üçgenin üçüncü ayağı olan İŞADAMI’ da tamam mı? Tamam, tastamam…

Gelsin Dolarlar-Avrolar! O kadar çok gelsinler ki, 24 saat sıfırlamak için tüm sülale çalışacaksınız, yine de geriye 30 Milyon Avro kalacak…

Devlete ve Millete yapılan kötülük bu kadarla kalsa iyi!

Sizin soygun yaptığınızı gören o bürokrat’ da çalmaya başlayacak. O da kendine bir üçgen kuracak.

Örneğin yanına “Hırsız” bir milletvekili ve aynı karakterde bir işadamı alıp soyguna o da katılacak. Bu zincir taa ilçedeki Kaymakam’a, İktidar Partisinin İlçe Başkanına ve yandaş inşaat kalfalarına kadar uzayıp gidecek…

Kupon arazilerden, haram havuza, oradan da ilçedeki bir hastane büfesine, otopark işletilmesine kadar hırsızlık ve yolsuzluk tüm ülkeyi saracak!

Balık baştan kokar, lafını boşa söylememiş büyüklerimiz!

Siz veya sizin Bakanlarınız çalıyorsa, devlette hırsızlığı önleyemezsiniz. Kendiniz çaldığınız, haram yediğiniz için, “Ne yapıyorsunuz, dürüst olun, çalmayın” diyemezsiniz. Hırsızlıkları Yargıya intikal ettiremezsiniz.

Çünkü siz onların kıçını açarsanız, onlar da sizinkini açarlar…

“Vali” sıfatını kazanmış bir alçak, Anayasa teminatındaki “silahsız-yıkmadan-dökmeden-kırmadan gösteri” yapan insanların üzerine Polisi acımasızca gönderip, kafa-göz kırdırıyor, gaza boğuyor ve gencecik insanları gözaltına aldırıp, dayaktan geçirtiyorsa, iyi bilin ki o Vali’ de aynen sizin gibi devleti soyuyordur.

O Vali, Savcıların yasalara uygun olarak yürüttükleri bir soygun operasyonu esnasında, görevini yasalara uygun bir şekilde yapan Polis Müdürüne telefon edip, “Bana bak, Savcıyı oyalayın, Savcının emrini yerine getirmeyin, Ankara böyle istiyor” diyorsa, adım gibi eminim ki o alçak Vali de baş hırsızdır…

Bir Bakan, kendisine bağlı bir Polis Müdürüne telefon edip, “Savcının emrine uymayacaksın. Kim o yahu! Şimdi üç-dört adam gönderip onu tutuklattırırım, kim o or..pu çocuğu be” diye bağırabiliyor ve Polis Müdürlerini hallaç pamuğu gibi dağıtıyorsa, inanın o alçak Bakan da mutlaka hırsızdır!

Eğer o Bakan namuslu ve yasalara saygılı biri olsa, niçin başkasının hırsızlığını örtmeye çalışsın? Namuslu ve onurlu bir insan nasıl olur da başkasının yaptığı hırsızlığın günahını yüklenir? Bilakis, hırsızlık varsa Savcı ve Yargıçların görevlerini rahatça yapmalarını sağlamak onun görevidir.

Ama yapamaz, çünkü patronu yakalanırsa o da yakalanacaktır.

İşte Organize Soygun budur…

Haziran 2015 seçimlerinde, “Hırsızlar İmparatoru” Türk Milleti tarafından alaşağı edilince, ilk iş 2002’ den bu yana görev yapan Müsteşar- Genel Müdür- Vali-Emniyet Müdürü-Kaymakamların mal varlıklarını ıcığına-cıcığına kadar araştıracak bir yasa çıkarmak olmalıdır.

Namuslu, dürüst, haram yemeyen kişi, devletine hesap vermekten korkmaz. Herkes hesabını verecek, hesabını veren baştacı yapılacak, veremeyen hak ettiği cezayı alacak.
Türk Milletinin ahı ve bir tek kör kuruşunu hırsızda bırakan kim olursa olsun, Türk Milletinin dostu değildir…

 

Rifat Serdaroğlu, 16 Şubat 2015

 

yorum

Yorumlar kapalı.