15 Temmuz’da gerçekleştirilen kanlı oyunun iki tane İmamı vardır.
Biri İstanbul İmamı, diğeri Pensilvanya İmamı!
Bizim gibi hala ortaçağ kafasıyla yönetilen ülkelerde darbe yapmanın bile bir raconu vardır. Bu kurallara uymayan zart diye darbe yapamaz!
Darbe hafta sonu, sabaha karşı herkes uyurken yapılır. Önce siyasi liderler ve partilerin üst yöneticileri toplanır, tutuklanır. Tüm televizyon, radyo kanalları kapatılır. Darbeyi yapanlar kendilerini sağlama aldıklarında, darbeyi yapan Paşa, yanında aveneleriyle TV’ye çıkar, uçurumun kenarına gelen ülkeyi, uçurumdan kurtarmak için yönetime el koyduklarını söyler! Nasıl bir uçurumsa!
Ya 15 Temmuz’da nasıl oldu?
Darbe akşam 22.00 de başladı. Düğün salonundan damat kaçırır gibi Kuvvet Komutanları herkesin ve korumalarının gözleri önünde kaçırıldı. Genelkurmay Başkanı derdest edildi. Muhalif kanallar kapatıldı, havuz medyası canlı yayına başladı. Darbeciler AK Sarayı değil TBMM’yi bombaladılar!
Şimdiye kadar olmayan oldu ve halkın üzerine ateş açıldı, Derviş Memedin torunları zavallı bir Mehmetçiğin kafasını kestiler!
Erdoğan, panik halinde cep telefonundan Abdülkadir Mezarlıkağacı ile konuştu ve Türk Milletine “meydanlara çıkın, demokrasimize sahip çıkın” dedi. Demesine dedi ama kendisi meydanlara çıkmadı!
Camilerden tüm gece boyunca, halka sokağa çıkmaları için anonslar yapıldı.
Camilerin kışla, minarelerin süngü, müminlerin asker olduğu şiiri gerçek olmuştu…
Bir dostumun, “Tayyip’in Pon pon kızları” dediği muhalefet liderleri anında, asla demokrat olmayan AKP’nin demokrasisine sahip çıkıp, Erdoğan’a destek olma yarışına girdiler. Onların farkında olmadıkları şey şu idi;
İkinci 31 Mart Vakası gerçekleşmişti. Fakat bu kez isyanı çıkaranlar da sözümona bastıranlar da “Federe İslam Devleti” savunucuları yani Atatürk Cumhuriyeti düşmanları idiler…
Eğer buraya kadar yazılanlar gerçek olarak kabul edilmez ise, şu sorunun yanıtı istemek her akıl sahibinin hakkı olmalıdır. Lütfen düşünün ve sorgulayın;
Darbe girişiminden 5-6 gün önce ortadan kaybolan Erdoğan’ın haberi yoksa ve bu darbe gerçekse, nasıl oluyor da aynı gün, o korku ve telaş içinde 2 Anayasa Mahkeme Üyesi, 5 tane HSYK Üyesi, 2475 Yargıç “Silahlı Terör Örgütü Kurmak” suçlamasıyla gözaltına veya açığa alınabildi?
Bir günde bu kadar kişiye değil tebligat göndermek, isimlerini alt alta yazmak bile mümkün değildir. İsterseniz deneyin!
Kimse kendini ve başkasını kandırmaya çalışmasın. Ortada çok büyük ve tehlikeli bir suç örgütü var.
Bu doğrudur. Evet, Cemaat denen FETÖ/PDY bir terör örgütüdür.
Ama bu örgütün işbirlikçisi ve devletin en hassas birimlerine yerleştirilmesi işini yapan AKP ve Erdoğan’dır. Örnek mi; Yüzlercesinden bir tanesini, en güncel olanını verelim!
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkan Vekili Alparslan Altan ve AYM Üyesi Erdal Tercan “FETÖ Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmak iddiasıyla gözaltına alındılar.
Anayasa Mahkemesi gibi ülkenin en yüksek yargı organına seçilecek kişinin yedi göbek soyu-sopu araştırılır.
Atamayı yapacak olan Cumhurbaşkanı’na ve önerecek Başbakan’a devletin istihbarat örgütlerinden raporlar verilir. Yani bu kişiler bilerek ve isteyerek atanır. Aldatılma ve yanlış olmaz, olamaz.
Bu kişiler Cemaat elemanı oldukları bilinerek AYM üyeliğine atanmışlardır.
Kim atamış bunları;
– AYM Başkanvekili Altan, Denizcilik Müsteşar Yardımcılığından, AYM’ye 29. 03. 2010’da atandı.
– O tarihte Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı Binali, Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Huber Apo idi.
– Erdal Tercan AYM üyeliğine 07 Ocak 2011 tarihinde atandı.
– O tarihte Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı ise yine Huber Apo idi.
Bu kişiler ne kadar suçlu ise, onları atayanların tamamı da en az o kadar suçludurlar. Tıpkı 15 Temmuz çakma darbesinde ölen tüm vatandaşlarımızın kayıplarından sorumlu oldukları gibi…
Zaten darbe gerçek olsa ve Erdoğan’ın işine gelmese, müminlerden oluşan ordusunun başına, Serdar-ı Ekrem Berat Paşayı da alır, kendi geçerdi.
Devlet parasıyla vatandaşa mesaj atmakla, demokrasi kahramanı olunmaz. Önce atına binip ordularının başına geçeceksin, saklanmayacaksın be usta…
Rifat Serdaroğlu, 17 Temmuz 2016