Delikanlı adam olarak bilinirdi! Kendisini “İslam Davasının Neferi” olarak tanıttı!
Humeyni’nin 1980 yılında Türkiye İmamı tayin ettiği İran ajanı Mehdipur ve El Kaide Terör örgütünün ikinci adamı Gülbettin Hikmetyar’ın çok yakını idi. Dizinin dibine çökecek kadar…
Doğru düzgün bir işi yoktu, orman arazisinde yapılmış kaçak bir kondu’da zar-zor ay sonunu getirmeye çalışıyordu! Tek sermayesi iyi laf yapan ağzı idi! Konuşurken mütedeyyin insanları bir o ağlatırdı bir de İzmir-Kestane Pazarındaki Fethullah Gülen!
Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren en büyük etken olan, İstiklal Marşımız çalınırken oturulan, hilafet sancağının açıldığı meşhur Konya Mitinginin düzenleyicilerden idi!
1986 Genel Seçimlerinde milletvekili adayı, 1989 Yerel Seçimlerinde Beyoğlu Belediye Başkanı adayı, 1991 de tekrar milletvekili adayı oldu ama üçünde de seçilemedi!
Baktı ki bir türlü seçilemiyor, kendisini HARUN olarak tanıtıp oy almayı denedi!
Çıktı bir iskemlenim üstüne eline nişan yüzüğünü alıp şöyle dedi;
“Bakın eyy Müslümanlar, elimdeki yüzüğü görüyor musunuz? İşte bu benim tüm servetimdir! Eğer bir gün duyarsanız ki, Tayyip zengin olmuş, bilin ki haram yemişim!”
İşte haram para ile KARUN olma dönemi böyle başladı!
İstanbul Belediye Başkanlığından alındığında Rahmi Koç’un Hürriyet Gazetesine verdiği beyana göre 1,5 MİLYAR DOLAR parası vardı.
Sonra iktidar günleri başladı.
Haram Havuzu kuruldu, haram medyası 630 MİLYON DOLARA satın alındı. 17/25 Aralık 2013’te Türk Tarihinin en büyük ve en iğrenç soygununu öğrendik. Doğrulukları Adli Tıp Kurumu tarafından teyit edilen ses ve görüntü bantlarında, hiçbir namuslu Müslüman Türk’ün yapamayacağı rezaletleri öğrendik.
Sabaha kadar evden kaçırılan haram paralara rağmen hala evde 30 Milyon Avro paranın kaldığını baba-oğulun konuşmasından duyduk. Başındaki üç-beş tel saçtan, ayak parmağına kadar harama bulaşan HARUN, artık dünyanın en zengin 8 siyasetçisinden biri olup KARUN sıfatını kazanmıştı.
Tabii ki tek başına KARUN olunmazdı, anında isyan çıkardı! Ekibine de makama-kıdeme göre “Yol Bulma” izni verdi.
Bakanlardan çoğunluğu ve çocukları, avanta para karşılığı sahtekârların önüne yattılar! Milletvekilleri-Belediye Başkanları-Belediye Meclis Üyeleri ve parti yöneticileri de ufak-ufak KARUN oldular.
Fakat KARUN olmak da ona yetmedi! Hala karanlık noktaları bulunan, eniştenin haber verdiği, dünürün silahlı korumalarının önlediği (!) çakma bir darbe girişimi bile yapıldı! Yetmedi yurt içi ve yurt dışında herkesle kavgalı hale getirildik. Suriyeli eli silah tutan gençler, ülkemizde keyif çatarken, bizin Mehmetçiklerimiz Suriye’de can veriyor!
Delikanlı, uykusunda hemen her gece sülalece yargılandığını görmeye başlamıştı! Buna bir çare bulmalıydı! Buldu da! Adı sözüm ona “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olan bir dikta rejimine geçmeye karar verdi. Çalışmalara başladı.
Her sıkıştığında ona destek olmuş Bahçeli yine emrinde idi!
Sağlığı bozuk olan Bahçeli tarihi bir dönüş (!) yaparak Başkanlık sistemini savunmaya başladı. Bahçeli neden böyle yaptı, onu dönme dolap gibi döndüren ne idi, şimdilik bilinmiyor! Biliniyor da söylenmiyor!
Bahçeli yetmedi, BBP’ci Destici Saray’a çağırıldı. Kendisine ne gösterildi ne söylendi ne verildi ise görüşmeden çıktığında, cin çarpmış gibi olmuştu zavallı! Sonra o da evet’çi olduğunu açıkladı.
Eğer 16 Nisan’da evetler fazla çıkarsa, Türkiye’de FİRAVUN devri başlayacak!
Yeni bir Hz. Musa çıkar mı, orasını da lütfen siz bulun…
Rifat Serdaroğlu, 20 Mart 2017