AKP, 16 Nisan’da yapılacak referandum için öyle çirkinlikler, öyle adilikler yapıyor ki bu tutuma ancak “Alçaklık” kelimesi yakışır!
Bu alçaklıkları yapanların demokrasi ile insanlık ile dürüstlük ile uzaktan yakından ilgileri yoktur.
Bir parçacık ahlâkı olan, Allah’tan korkan kuldan utanan birileri bunları yapar mı?
-Türk Milletinin vergileri ile oluşan Milli Bütçemizi, referandum için kullanıyorlar! Örtülü ödeneği, devletin uçaklarını, arabalarını, memurlarını evet kampanyası için kullanıyorlar! (Bu tutum devleti soymakla, Türk Milletinin parasını çalmakla eşdeğerdir!)
-Türk Yargısını, kullanıyorlar!
Evet için çalışana her şey serbest! Devletin salonları, devletin polisleri onların emirlerinde!
Kendi imkanlarıyla, kendi paralarıyla HAYIR için çalışanlara ise hem devletin hem de özel sektörün salonları kapalı!
HAYIR için yazan gazeteciler zindanda! Ortada ne iddianame var ne de bir suç. Hukuk Devleti ilkesi yerlerde sürünüyor!
İnsanlara saldırıda mafya elemanlarını kullanıyorlar!
Cumhurbaşkanı Danışmanı ve SADAT adlı örgütün başkanı eski general Ali Tanrıverdi’ye Düzce yakınlarında düşük bedelle kiralanan hazine arazilerinde kurulan kamplarda yetiştirilen militanlar da HAYIR toplantısı yapanlara saldırıp, tehdit ediyorlar!
-T.C Cumhurbaşkanına ve Başbakan’ına göre HAYIR oyu verecekler “Terörist-Darbeci-Çukur-Hain!”
Bir Cumhurbaşkanın, bir Başbakanın kendi halkının yarıdan fazlasına böyle ağır hakaretler etmeleri için ya çıldırmaları ya da çok ama çok zorda olmaları gerekir.
AKP’liler her fırsatta Cumhuriyete, Atatürk’e, Türklüğe hakaret ediyorlar. (Esenyurt Belediye Başkanı)
Despotizm ve toplum üzerindeki hukuksuzluk öylesine korkunç boyutlara ulaştı ki, kötü ünümüz tüm dünyayı sardı.
T.C Bakanları Avrupa’da istenmiyor, uçuşları iptal ediliyor. Bakanlar polis zoruyla sınırlardan geri gönderiliyor!
PKK’lı katillerini bile Habur Sınır Kapısından davul-zurna ile Türkiye’ye kabul edip şeref salonlarında ağırlayan AKP, kendi Bakanlarının Avrupa kapılarından kovulmalarını engelleyemiyor.
Ülkenin itibarı yerlerde sürünüyor!
Hollanda’da Türklere yapılan insanlık dışı muameleyi eleştiren AKP, kendi vatandaşına daha ağır uygulamalardan çekinmiyor!
Toma, cop, biber gazı, plastik mermi gibi aletler her toplantıda Türk vatandaşlarına karşı acımasızca kullanılıyor!
AKP’liler hiç utanmadan evet kampanyası için ölüleri bile kullanıyorlar! Metrelerce bez afiş hazırlamışlar. Afişin sol tarafında rahmetli Başbakan Menderes’in idam sehpasında asılmış haldeki resmini, sağ tarafına da rahmetli oğlu Aydın Menderes’in resmini koymuşlar!
Orta tarafta da bir yazı; “Her evet oyu merhum babam Adnan Menderes’in ruhuna bir Fatiha’dır.
Bu afişi hazırlayıp, asan alçaklara soralım;
Baba-Oğul Mendereslerle ne zaman ve ne zaman konuştunuz? Onların rızası olmadan, adlarını kendi çirkin işleriniz için ne hakla kullanırsınız?
Siz kim, Menderes ailesi kim?
Rahmetli Adnan Bey, İstiklal Madalyası sahibi idi. Atatürk tarafından Millet Meclisine davet edilip Mebus (Milletvekili) olan biridir.
Adnan Menderes asla HIRSIZ değildi.
Başbakan olduğunda dedesinden-babasından kalan 33 bin dekar arazisi vardı.
İdam edildiğinde 3 bin dekar arazisi kalmıştı. 30 bin dekar arazini sattı ve topraksız köylülere dağıttı.
Menderes ailesinin, nişan yüzüğünden milyar dolarları sıfırlama seviyesine zıplamak, belediyede memurluktan gemi filolarına sahip olmak gibi ayıpları hiç olmadı. Menderes’in üç oğlu da hiçbir zaman devletle iş yapmadılar. Normal yaşamlarını sürdürdüler ve ikisi şüpheli şekilde öldüler! Türkiye gibi demokrasinin yeni yerleştirilmeye çalışıldığı, yokluk içindeki bir ülkede 1950-1960 yıllarında Başbakanlık yapmak, üstelik rahmetli İnönü gibi tarihi bir şahsiyete karşı siyaset yapmak elbette ki çok zor olmuştu. Siyaset yapan herkes gibi Menderes’in de hataları-yanlışları olabilir. Ama her değerlendirmeyi zamanın şartlarını bilerek-tartarak yapmak gerekir. Fakat Türk Milletinden bir kişi dahi, Menderes’in asılmasını haklı bulmaz.
Adnan Menderes’i, servetleri şaibeli-Cumhuriyet düşmanı, tarikat-cemaat artıkları, Orta Çağ kaçkınları kullanamaz, istismar edemez!
Şimdi HAYIR oyu vermenin zorunluluğuna bir daha inandınız mı?
Bu Orta Çağ kafasına “Başkanlık” vermek demokrasimize ve özgürlüklerimize elveda demek olacaktır.
Rifat Serdaroğlu, 14 Mart 2017