Son İmralı ziyaretinin ardından AKP iktidarı iyice köşeye sıkıştırıldı. Hükümetin basına bilgi verilmemesi için yalvar yakar olduğu İmralı heyeti ketumiyetinde ısrar ediyor ama gel gör ki mızrak çuvala sığmıyor. Başkentte devlet koridorlarından sızan bilgilere göre Öcalan ve Kandil, müzakere taslağındaki madde sayısını iki kat artırdı ve son dayatmayı da yaptı;
“bunlar derhal uygulanmaya başlanılacak” …
İktidar ise çaresizliğin dayanılmaz hafifliğini yaşıyor. Bebek katilinden tüm şartlarının kabulüne karşı tek ricası (!) var iktidarın;
“mutlak eylemsizliği bir an önce açıklayın. Gerisini yola koyarız” …
Peki son İmralı postasının ardından ne oluyor?
TSK, Şırnak’ta çok sayıda aktif PKK üssü tespit ediyor. Bunlardan biri eğitim kampı diğerleri ise 25-30’arlı gruplardan oluşan silahlı kamplar. Bölgedeki askeri güçler sıcak imha operasyonu için Şırnak Valisi’nden resmen izin istiyor. Alınan cevap ise bildik;
“RET” …
Bu kısa “son dakika” bilgilerinden sonra geçelim PKK paralel devletinin “müzakere taslağı” çerçevesinde yürüttüğü icraatlardan somut örneklere..
Paralel PKK devleti terör bölgesinde kurduğu adli sistemi ikiye ayırdı. Küçük davalara yerelde KCK bakıyor, büyük davalar ise Kandil’de görülüyor.
Terör örgütü, Hakkâri’de var olan “Oremar” ve “Avaşin” mahkemelerinin sayısını artırdı. “Çözüm süreci”nde yaşanan son gelişmelerin ardından kurulan “Kanireş”, “Zagros” ve “Şakitan” mahkemelerinde de davalara bakılmaya başlandı.
Bölgedeki güvenilir sağlam kaynaklardan ulaştığım bilgilere göre, PKK kendi mahkemelerini kurup ceza infaz ve makbuz kesme işlerini de çok ilerletti. Hakkâri ve ilçelerinde kurduğu 5 ayrı mahkeme ile vatandaşların birçok davasına bakmaya başladı. Resmiyette aylarca süren davaları bir celsede karara bağlayan örgüt mahkemeleri vatandaşların işini de kolaylaştırıyor. Son bir yıl içerisinde onlarca davanın örgüte gittiği ifade ediliyor. Örgüt Hakkâri ve ilçelerinde kurduğu yerel mahkemelerde her türlü işe bakıyor, karara bağlıyor.
Bu cümlelerimde sakın ironi aramayın. Maalesef ve de maalesef “çözüm süreci” gerçeklerini yazıyorum.
Mahkeme kararlarını, YDG-H üyeleri takip edip yerine getiriyor, bu iş için de taraflardan ücret alıyor. Terör örgütü Hakkâri’de kurduğu mahkemelerde adi suçlar, asayiş ve ufak davalara bakıyor, büyük davalar ise ön görüşmeden sonra Kandil’e havale ediliyor. Alın size, çok kısa süre önce yaşanandan somut bir örnek;
Yüksekova’nın iki büyük ailesi arasında çıkan arazi meselesi… Taraflar, adliye çözemeyince işi örgütün “Avaşin” mahkemesine götürüyor. “Avaşin” mahkemesinde çıkan karar taraflardan birinin itirazı ile bir üst mahkeme olan Kandil’deki mahkemeye naklediliyor ve orada çözülüyor. Ancak örgüt, olayın üst mahkemeye intikal etmesinden dolayı ailelerden 150’şer bin TL. alıyor, mahkeme kararını ise bizzat Murat Karayılan onaylıyor. Bir başka dava ise bir gencin partiye yakın bir ailenin kızını kaçırması davası. Kız tarafı parti aracılığı ile aileyi şikâyet ediyor her iki aile önce “Şakitan” mahkemesine çağrılıyor ve mahkeme kuruluyor. Her iki aile ifadeleri alındıktan sonra karar alınıyor; oğlan tarafı kızı kaçırılan aileye 45 bin TL. partiye 45 bin TL. ödeme kaydı ile toplamda 90 bin TL. ödemeye mahkum ediliyor.
PKK paralel devletinin adli sistemi özetle şöyle işliyor;
Adli bir işi olan vatandaş, önce parti binasına gidip derdini YDG-H üyelerine anlatıyor. YDG-H üyeleri ise konuya göre şahsı yönlendiriyor ve ücretini söyleyip randevu veriyor, bir hafta içerisinde makbuzla beraber mahkemeye çağırıyor. Eğer dava büyük veya taraflar yerel mahkeme kararını kabul etmezlerse bir üst mahkeme Kandil’e çıkarılıyor ancak bu sefer ücretler 5, hatta 10 katına çıkıyor. Kandil’e giden davalarda verilen karara itiraz hakkı kalmıyor, kararı yerine getirmeyen taraf ise ölümle cezalandırılıyor veya başka bir ceza müeyyidesi uygulanıyor.
PKK baskısı göç ettiriyor
AKP tarafından güvenlik güçlerinin elinin kolunun bağlanıp kışlasına çekilmesiyle, yıllardır ummadığı ölçüde rahatlığa kavuşan ve silahlı militanları şehir meydanlarında pervasızca gezen terör örgütü, aykırı her ses ve soluğu kesiyor.
Terör örgütünün sözde asayiş birimi YGD-H, direnenlerin evlerini önce işaretleyip sonra tarıyor, yakıyor. Bölgede terör örgütüne destek vermek istemeyen ve bu yüzden tehdit edilen vatandaşların valilik, kaymakamlık ve polise şikayetleri de duyulmuyor. Polis ’biz kendimizi koruyamıyoruz başınızın çaresine bakın’ deyince acı gerçeği fark eden yüzlerce aile, PKK’nın baskı, şiddet ve tehdidi karşısında yıllardır yaşadığı evlerini terk ederek göç ediyor. Göçün en yoğun yaşandığı yerler terör örgütünün özerklik ilan ettiği ya da başkaldırıda pilot bölge olarak belirlediği Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova gibi ilçeler. İl bazında ise Şırnak, Hakkari, Van ilk sıralarda.
Bölgede vatandaşın yaşadığı içler acısı durumdan -güvenlik güçlerinin anlatımından- son örnek;
“Yüksekova’da bir ailenin kızını zorla dağa kaldıran terör örgütü, kızlarını geri göndermek karşılığında aileden 50 bin Euro istedi. Aile, kızlarının dağa kendi rızası ile gitmediğini, YDG-H üyelerinin kendisini Çukurca Belediyesi’nin hazırladığı festivale gideceğiz yalanı ile kandırıp oradan da dağa götürdüğünü, istenen parayı ödeyecek durumlarının olmadığını söylese de örgüt tarafından kabul görmedi. Bunun üzerine varını yoğunu yok pahasına satan aile terör örgütünün istediği 50 bin Euro’yu denkleştirme telaşına girdi. Aile bir an önce parayı bulup kızlarını da alarak Yüksekova’dan Malatya’ya taşınmayı planlıyor.”
Eyy Fransızlar!..
Bunlar Paris’te değil, hemen yanı başımızda oluyor!..
Ahmet Takan
Yeniçağ Gazetesi, 15 Ocak 2015 te yayımlanan yazısı (izinle burada yayımlanmıştır)