İhanet hançerleri art-arda geliyor. Cumhuriyetten nemalanıp onu yıkmaya çalışanlar, her türlü kahpeliği yapmaya devam ediyorlar.
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, Devlet Nişanlarından TC ibaresi ve Atatürk siluetinin
kaldırılması için; “Daha önce yapılan bir şey, ömür boyu kalmak zorunda mı” diye konuştu!
TC ibaresini ve Atatürk’ün siluetinin kaldıranlara sormak gerek;
“Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk isminden niçin rahatsız oldunuz? Türk Milletinin gönlüne yazılmış bu değerleri silmeye ne sizin ne de patronlarınızın gücü yeter mi?” Çok yakında göreceğiz.
*Diyarbakır Valisi Cahit Kıraç, sizi Merkez Valisi iken ve tekrar Vali olmak için kulis yaptığınız parti Genel Merkezlerinde dolaşmanızdan tanırım. Hiçbir zaman “Devletin Valisi” olamadınız. Her gelen iktidara uyum sağlayıp, hep “Parti Valisi” oldunuz. Şimdi de, AKP Hükümeti tarafından gönderildiğiniz Diyarbakır’da, PKK sözcüsü BDP’nin talebi üzerine 40 senedir yerinde duran “Ne Mutlu Türküm Diyene” tabelasını kaldırttınız.
Hatırlar mısınız, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, AKP Hükümetine; “O ağacın dalları nerenize battı, Sayın Hükümet” diye sormuştu.
Ben de size sorayım Sayın Vali; “O tabelada yazanlar sizin nerenize battı?”
Siz Türk değil misiniz? Siz kendinizi Türk Milletinin bir ferdi olarak kabul etmiyor musunuz? Bildiğim kadarıyla emekliliğinizi hak ettiniz. İzmir’de iyilik yaptığınız (!) çok varlıklı dostlarınız sizi zaten açıkta bırakmazlar. “Ben Valilik koltuğunu bırakırım, yine de TC Devletinin kurucusu Büyük Atatürk’ün sözünü yerinden indirtmem” diyemediniz mi?
Şimdi yapmanız gereken iki şey var;
-Birincisi, mademki Atatürk’ün sözleri size batıyor, Valilik Makamındaki ve resmi dairelerindeki sizi rahatsız eden tüm Atatürk resimlerini indirtin.
Atatürk’ün sizin gibilere hiç ihtiyacı yok.
-ikincisi, beni bu yazıdan dolayı mahkemeye verin. Yalnız açacağınız davanın Diyarbakır’da görülmesini sağlayın. Akkoyunluların, Artukluların kentinde sizin yüzünüze karşı söyleyeceklerim var.
Vali Bey, bu günler gelir geçer. İnsanların yaşamında 12 yıl oldukça uzun bir zamandır ama milletlerin-devletlerin yaşamında bu süre, okyanustaki damla gibidir. Önemli olan tarihin sizin hakkınızda ne yazacağıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletine, onun kurucularına ve temellerine yapılan saldırılar çok yakında bitecektir. Hesap günü gelecektir.
Türk Milleti, çok yakında size ve sizin gibilerin boyunlarına o tabelayı asacaktır
*AKP üst yönetiminin, insanların gözlerine baka-baka yalan söyleme yetenekleri, insanı şaşırtıyor! İnsanın böyle yapabilmesi için, yüreğinde ne insan sevgisi ne de Allah korkusu olmaması gerekir.
Türk Gençliğini potansiyel tehlike olarak gören Erdoğan ve ekibi, üniversite öğrenci yurtları üzerinden “Karma Eğitime” son vermek, insanların yaşam tarzlarına müdahale edebilmek ve İslam Devletine bir adım daha yaklaşmak için yalan üstüne yalan söylüyorlar!
Hafızalarınızı yoklarsanız, bu badem takımının 28 Şubat kararlarının içinden en çok rahatsız oldukları madde, “Kaçak Kur-an Kurslarının” tekrar Diyanet İşleri Başkanlığının denetimine alınması idi.
O zaman, ortalığı ayağa kaldırdılar; “Devlet niçin karışır, biz çocuğumuzu istediğimiz kursa göndeririz, bu yapılan insanların hayat tarzına müdahaledir, anti demokratiktir” diye.
Hâlbuki yapılmak istenen şu idi;
Kur-an Kursu adıyla açılan on binlerce kaçak kurs, yetkisiz kişilerce her türlü denetimden, güvenli ve sağlıklı ortamdan uzak olarak, küçücük kız-erkek çocuklarını zehirliyorlardı. Bu kurslarda her türlü pislik ve ahlâk dışı olaylar oluyordu.
Bu çirkinliği ortadan kaldırmak, çocuklarımızın din eğitimlerini uzman kişilerden ve devlet gözetiminde almalarını sağlamak için, Kur-an Kurslarının açılması Diyanet İşleri Başkanlığının denetimine verilmişti.
O zaman, devletin yaptığı bir görev karşısında isyan edenlerin, şimdi gerçek niyetlerini gizlemek için yalan söylemelerini, hayret ve ibretle izliyoruz.
Türk Milletine bilerek ve isteyerek yalan söyleyenlerin, dilleri kurusun.
Not; Bildiğiniz gibi AKP içinde “Yamuk düzelticiler” var. Erdoğan’ın ağzı fren tutmayıp aklına geleni söyleyip pot kırınca, bunlar hemen ortaya çıkıp;
“Sayın Başbakanımız öyle demek istemedi” veya “Sayın Başbakanımız esasında şunu söylemek istedi” diye akılları sıra bizi kandırmaya çalışırlar.
Bunları sonuncusu, eski spiker yeni top bakanı Suat Kılıç. İstanbul’da süper lüks bir otelin balkonuna oturmuş, güzelim boğazı arkasına almış, anlatıp duruyor. Bu çocuğu görünce nedense aklıma hep kayınpederi gelir. Bakanın cici babası Almanya’da kendisini “Şeyhülislam” ilan ettirmişti. Erdoğan ile cami-cami dolaşıp çok sadaka parası toplamıştır. Dört Hanımla aynı evde, aynı anda yaşar.
Damadını Bakan yapan Erdoğan Şeyhülislam eskisini de Başbakanlık danışmanı yaptı, iyi mi?
İşte bu çocuk, “Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz” diyor ya, insanın Erdoğan gibi tekme-tokat girişesi geliyor. Tövbe tövbe…
Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Kasım 2013
Rifat Serdaroğlu