Bayrak ulusumuzun simgesidir, özgürlüğümüzü, vatanımız olduğunu ve aidiyeti temsil eder. Açık denizlerde gezerken bayrağınızın dalgalandığı tekneniz Türkiye’dir. Dalgalandırdığınız bayrakla sizde Türkiye’yi temsil ediyor olursunuz.
Bu anlamda Osman Atasoy ve Sibel Karasu nun gerçekleştirdikleri Antarktika gezisi çok önemlidir, ilk defa bayrağımız Antarktika kıtasında dalgalanmıştır. Osman ve Sibel’in Antarktika’da çekilmiş bayraklı resimleri hiç bir zaman hafızalardan silinmeyecek.
Ayni şekilde Okyanuslarda kürek çekerek dolaşıp bir rekor kiran Erden Eruc’un da Türk bayraklı tekneciği ile yaptığı gezi ve tanıtım müthiş bir olaydır. Erden’den tüm dünya hayranlıkla bahsetmektedir.
Bu arkadaşlarım ve diğer yelkenli ile dünya turu yapan arkadaşlarım bayrağımızı dolaştırmış, “Türkiye denizlerde var” dedirtmişlerdir.
Bayrak gezdirmek tabii ki Deniz kuvvetlerimizin asli görevidir. Ama burada sivil denizcilere bir görev düşmektedir. Teknem ANOUK’u Buenos Aires şehrinin merkezindeki Puerto Madeiro marinasına bağladığımda, gurur duydum. Bu gururumu Arjantin deki Türkiye Büyükelçiliği ile paylaşmak için kendilerini davet ettim, cevap bile vermediler.
Dünya denizlerinde sadece ve sadece hür yaşamış sömürge olmamış ülkelerin denizcileri vardır. Denizlerde yoksanız, zaten dünya devletleri içinde ikinci ligde oynamaya mahkumsunuzdur. Geçmiş tarihlerinde sömürgeliği yasamış ülkeler denizlerde yoklar, onların hürriyet, keşif ve özgürlük hisleri dumura uğramıştır. Sömürgecinin takdiği de zaten budur. Deniz kuvvetlerimizin yok edilme çabası ise Türkiye’yi, emperyalist güçlerin emir eri haline getirmektir.
Bakınız denizlerde geçirdiğim 18 yılda yelkenli ile dünya gezisinde ne bir Afrikalı, ne bir Arap ne de diğer sömürgeliği yaşamış bir Müslüman ülke denizcisi gördüm. Arap bayraklı dev motor yatlar, genelde İngiliz kaptan tarafından bir limana götürülür, oradan yatın sahibi gelir iskeleye bağlıyken bir kaç gün geçirir. Onların denizcilikleri bu kadardır.
Bizler denizlerde olmamızı bizi sömürge olmaktan kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Eğer Vahdettin’in istediği gibi Türkiye kendisinin tahtta kalması şartıyla İngilizlere teslim edilseydi, bizde bugün diğer Ortadoğu ülkeleri gibi, diktatörlerin elinde kukla olacaktık. Paramızın üzerinde İngiltere Kraliçesinin resmi olacaktı.
Atatürk’ün ne yaptığını anlamayanları ve bugün pek moda olan; yaptığı isleri küçük görüp dil uzatanları bir de bu konuyu düşünmeye davet ediyorum.
Sadun Boro’nun önderliği ve teşvikiyle başlayan Türk yelkenlilerinin bayrak göstererek dünyayı dolaşması, “bizde varız” demesi Türkiye’nin prestiji için çok önemlidir.
Bayrağımızın şekilsel anlamından daha önemlisi, temsil ettiğimiz vatanımız olduğunu gösterir. Bugünkü empoze edilen değişik söylemler beni bağlamıyor, ben Türküm ve Türk bayrağını denizlerde gezdireceğim.
Türk bayraklı teknenizle yabancı bir limana girdiğinizde , Türkiye’yi temsil ediyorsunuz, ona göre davranmanız gerekecek. Yani yabancı limanda ben sarhoş Ekrem olmam, sarhoş Türk oluveririm; adamın birini dövsem hemen Barbar Türk derler. Polise gidip beni Ekrem dövdü demez, beni Türkler dövdü der.
Buna karşılık centilmence davrandığınızda , Türkler ne kadar centilmence davranıyor, tekneyi iyi manevra ettiğinizde Türkler bu işi biliyor diyeceklerdir.
Ekrem İnözü