1 Neler Oluyor?

Neler Oluyor?

0

Müzik: Daniel Barenboim – Mi Buenos Aires Querido…

Bir telaştır bir paniktir gidiyor anlamıyorum. Önce ismime taktılar. Şööle mi desek, böölemi yapsak diye bir gürültü koptu. “Nil olurmu yahu, sözlükte Nile yazıyor. . . ?” Yok yok olur, hem de çok güzel uydu. . Jewels of Nil. . “Olmaz çocuklar, nil demek sıfır demek falan. . . Yıllar sonra bir de sıfır aldık yani. Şimdi de bir panik “Nil acele et çabuk çabuk, sıran geldi. . ” diye hiç ön provasız falan attılar beni sahneye. . . Tabii aldı mı beni bir heyecan? Kolay mı köşe mahallenin kahvesinden kalkıp bu büyük kahvelere gelmek?

Bakın durun yahu, şu sahneye çıkmadan size anlatıvereyim hemen . . ne zaman, nasıl, nerde, kiminle, ne yapıyordu, hani öyle bir oyun vardı eskiden. . bir kagit alırsın, önce başlarsın iki isim yazmaya, mesela ilk isim Ömer diyelim, o yazdığını bir kat kapatırsın, sonra ikinci ismi yazarsın, Nilgün diyelim.  Kapattık. Nerde?.”. CompuServe” diyelim, kapattık. Ne zaman? “Kasım 1995″ Nasıl?” sentemesic” yaparken. Ne yapmışlar? “buluşmuşlar”. Bunu kim görmüs?” yoldan geçen bir kurbağa. . Hahahahaa, neyse açalım bakalim ne çıkacak. . Ömer ile Nilgün Kasım 1995 da sentemesic yaparken CompuServe de buluşmuşlar. O sırada oradan bir kurbağa geçiyormuş, görmüs bunlari. . yahu demiş, siz taaa eskiden Etiler den, mahalle arkadaşı değil misiniz? 25 sene geçti de buluşacak başka yer bulamadınız mı? Birii taa Tokya’dan, biri taa Berlin’den. . İşte herşey öyle başladı. . İlk bağlandığım gün, bir heyecanla başladım tuşların her birine basmaya. Click bir oraya gidiyorum, click bir buraya. . burası neresi? Euroforum. . ne forumu ya? GO nun adını arkadaşlara tam tarif bile edemiyorum; hani bir trafik lambası var ya. . . . veya hani bir çekmece var, ona mı basacağım. . ayyy olmuyor bütün hepsi silindi. . aaa bana mektup gelmiş, ama bir türlü açamıyorum. . heyecanı yaşarken, başladım yavaş yavaş alışmaya. . Ne alışmakmıs meğersem, of of, bir türlü vazgeçemeyeceğim bir alışkanlık oldu, sigarayı, alkolü geçti valla. . Yok yahu Ömer’e değil. CompuServe’e. Onsuz bir adım atmak zor oluyor. . herşeyi ona göre planlıyorum. . artık utanmasam akşam misafirliklerine falan giderken, ” sizde var mı Comp?” diye soracağım. .

Neyse, nerde kaldık?. . ha, ben böyle tuşlarla oynarken takur tukur, içimden de bir yandan hep Türkleri bulmak istiyorum tabii. Soruyorum kendi kendime, ya herhalde bu koskoca dünyada bir tek Türk sen değilsin, ara ve bul onları diye emirler veriyorum. Ve bir gün ceviz kabuğu teknemin yelkeni beni Flefo adasına atıyor. Aaaa buldum diye, atıyorum kendimi denize. . . ve denize düsen yılana sarılırmış dercesine, hahahahaha, yok canım; şaka; iniyorum teknemden ve seviniyorum buldum diye tabii. . koskoca Semitic/Turkic yazıyor. . hoppala diyorum, Semitic de ne? Türkisch olması gerekmez mi? Herşey Almanca olacak degil ya, Berlin den katılıyorum diye. . Evet, hemen bir click, hemen bir not bırakayım derken. peoples , ben nereye mesaj bırakmışım cahillikten biliyormuşunuz? Hahhahahhaa, hani room lar varya, room 15 room 16, bende gittim room 18 e. . ohhdedim, burası Türklerin odası, şuraya bir şeyler yazayım da, gelen beni arasin. . Ilk CompuServe e bıraktığım mesaj: ” Merhaba, ben Nilgün. Berlin’den. Sizleri nihayet buldum. Çok sevinçliyim. Lütfen beni arayın. Sevgiler. ”

Sonra bekle babam bekle, kimseden bir cevap falan yok. . . tabii canım, o mesaj kapanır kapanmaz silindi gitti. . . Daha sonraları Ömer’e anlattım; bir fırça yedim tabii; “olurmu canım, hiç oraya mesaj bırakılırmı? Her şeyin bir yeri var. . . “Yaa işte böyle. . Bekle bekle, dedim bir daha gideyim şuraya. Hah, evet evet, bir Türk ismi gördüm, evet, durun, amanın, kaçırmayayım, bir panik bende. . . evet ne diyor, einleaden’e basacağım, yok yok, sprechen e, talk. . .

” Merhaba!”
” Merhaba!”
” Aydın, nihayet buldum sizi. . ”
” Aramıza hoş geldin Nilgün, tanıştığımıza çok sevindım. Aramiza katilan 4. bayansın. . ”

O geceyi hiç unutmam. . ardı arkası kesilmedi. . birden tüm ekip geldi. Aydin dedi ki, hadi gel grup konuşmasına geçelim. Neee? Nereye geçelim? Sen birşey yapma, sadece yes de, hahahaha, o gün bugün hep yes diyorum zaten Aydin’cim. . . taa ki bana “kulaklarını tıka” işaretini gösterinceye kadar. . Sonra gelen gelene. . Giriş müzigi veeeee karşınızda Mister Edd, arkasından taaaa Chigago’dan Zazo, sonra ceketini sırtına aşmış, işten yorgun-argın evine dönerken bi uğrayayım diyen Texasli Arif, ” mesajlari almaya geldim, hemen kaçıyorum” diyen sevgili Baha. . . Londra çıkartması. . Gökhanlar, Chinarlar. . Murat CH yi hiç unutmam. Evet, isimlerimizin önüne, nereli olduğumuzu ve nerden geldiğimizi belli eden harfleri koyma sistemini ilk bulandır. . . Laf lafı açtı, bir konuşma, bir heyecan, bir sohbet. . aman ne güzel şeymiş bu dedim. Ama bu arada oda nasıl oldu, biri giriyor, biri çıkıyor, o onu soruyor, öteki ona cevap yetiştiriyor. . . .

Geç vakitlerde, hani Avrupa da gecenin en kara renkli olduğu sıralarda, Amerika’da, aksamüstünün insana verdiği tatlı bir mayhosluk sirasinda, odada bir gürültü patırdı, toz duman, şangır şungur zil sesleri, hoppur hoppur zelzele sandığım adımlar. . amanın dedim n’oluyor. . Aaa, kim geldi? Ben attım kendimi kenara çignenmiyeyim diye. . The Hun İmparatoru geliyor dediler, o gelirken hep böyle olurmuş, filleri ortalığı ayaga kaldirirmis. . evet, o saatlerde Amerikan ekibi çıkıyor sahneye. . sonra yavaş yavas Meltem’ler, Zeynep’ler, Maggie’ler. . doldu taştı flefo (Foreign Language Exchange Forum). .

Evet Memo’cum, Berlin’de de hava kapalı. Dışarıda yağmur yağıyor. Rüzgar var. Izin versem ruhuma melankoli içinde boğulup gidecek. Bir de Daniel Barenboim’ün en son çıkan CD sini dinliyorum. . Mi buenos Aires querido. . hüzünlü tangolar. . Yazacak o kadar çok şey varkı offf, azar azar, kısa kısa yazayım bari. . .

“Hadi yaaa Nil, bırak sen şimdi provayı falan . , just the way you are beee, hadi kızım hadi, hazır herşey, seni bekliyor. . .” Tamam Ömer, tamam. “Geldi işte sayın misafirler, sevgili rejisörüm geldi.” Dur Ömer, dur allasen. . herşey tamam mı? Işıklar? Mavi rengim? Müzik hazir mı? Hangi müzik mi? Aşkolsun, tabii ki piensa en mi. . Memooo, hazırmısın, biliyorsun açılışı sen yapacaksın. . .

Burası ne kadar büyükmüs yaaa, koskocaman . . Ne güzelde yankı yapıyor.  Ceee desem 60 milyon duyuyor valla seni burda. Ferah geniş, yüksek tavanlı, benim eve benziyor. Alışmak zor gibi geldi bana, kordonda dolasalim der gibi. . Aaa, bakın bakın çocuklar Aydın gelmiş, taa ilk sirada oturuyor. Monica ve Camilla da orda. Kimle konuşuyor orda ööle bakiim?Amanaman, tamam tahmin edebiliyorum, su milli maçlar. . evet, barbecue yapıyorlar ya, su menşur Londra ekibi. . 20 kişi olmuşlar. haldır haldır, tozu dumana kata kata Hun da geliyormuş, e bilmem gari, Aydın onun fillerini nereye koyar. . yoksa sana Aydın onları bir güzel kırmızı beyaza boyuyor mu?. . stadyuma salıveriyor mu? hahahahaha. ilahi Aydin, ömürsün valla. . Arif te gelecekti. öyle dedi bana. Nerde kaldikine. . bide su bizim kızlar. . yok oldular. Peoples, size su Frenkifut olayini anlatamadan edemiciiim. Ama sonra, yoruldum artık, saat gecenin dibi. . dedim ya ne uyku kaldı, ne gecem ne gündüzüm. . gündüzleri trans vaziyetlerdeyim, geceleri bir vampirella. . hadi bakalım corclar, sizler de gidip yatın artık ki, gelip kanlarınızı emiiiim, slap slup. . hmmmmmm hihhih hih hiiiiii…

Hading peoples adios amigos
Los Maçikambos

Nilgün

1996

yorum

Yorumlar kapalı.