Esma SUNA, genç kadın, gebe, doğumu yakın. Sünni-selefi faşistler, evi otomatik silahlarla tarar, içeriye patlayıcı madde ve benzinli paçavralar atarlar. Kapılarını kazma ve baltayla kırarak içeriye girer, Fidan, Ali, Fikri ve Mehmet Suna ile Musa Funda’yı kurşuna dizerler. Fazlı ve Elif Suna satırla parçalanır. Esma Suna; kocası, çocukları, kardeşleri ölü, ellerini karnındaki bebeğin üstünde siper etmeye çalışmakta. Bir Alevi kadın geçmiştir ellerine bir kere. “Ya Allah” narasıyla satır Esma’nın kafasına, sırtına, karnına iniyor. Kanlar içinde doğranıyor Esma. Bedeninden kalanlarla sokağa fırlıyor. Ateş ediliyor ardından. Düşüyor Esma. Öldü diye bırakılıyor. Esma’nın elleri karnının, bebeğinin üstünde. Bir komşusu Esma’yı sırtlayarak Devlet Hastanesine yetiştiriyor. Ölüyor oysa Esma, kurtuluşu yok. Bebek bir umut. Ameliyat, sezaryen, zamana karşı yarışı umudun. Açılıyor rahim. Bebek sıkılan kurşunlarla parça parça. Ağlıyor doktor, çaresizliğin göz yaşlarında can veriyor insanlık.
80 yaşında Cennet Çimen. Gözlerini tornavidayla oyuyorlar, sonra kurşuna diziyorlar. Baş üstü hela çukuruna dikiyorlar cansız bedenini….
İlköğretim Müfettişi Süleyman Metin’i katledip, 14-15-16 yaşlarındaki üç kızını sokaklarda çıplak dolaştırıyorlar. Sarkıntılık, tecavüz….
Mustafa Yıldız, Bağlarbaşı imamı, 22 Aralık 1978 Cuma hutbesinde, “Oruç ve namazla hacı olunmaz. Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diye vaaz veriyor. Katliamın öncüsü faşist katiller yüzlerini maske ile kapatırken, yaşı 60’ın üstünde olan sakallı fanatik dinciler yüzlerini maskelemeyi gereksiz görmüşlerdir. Sakallarını oynatarak, dişlerini gıcırdatarak, “Allah için Alevileri, gavurları vurun, evlerini yakın. Solcuları öldürün. Polis ve asker durdurursa dönün onları da vurun” diye bağırıyorlar….
Maraş’daydım 24 Mayıs’ta. Üstüste yatan cansız bedenleri gördüm. Kanlı kapıları, bedenlerden kopup döşemelere, duvarlara, camlara yapışmış et parçalarını gördüm. Silah, direniş, kavga. O günlerin sonunda kurtarabildik sanmıştık geri kalanlarımızı. Bugün tüm güçleriyle, dinci faşistler, yalnız Alevileri değil hepinizi yok etmek için yeni düzenlerini kuruyorlar.
İnsanlığınız iğdiş edilirken, hayırlı başarılar diliyorum alış verişlerinde herkese. Ölünce vaat edilmiş cenneti kotarma, yaşarken düzenle uzlaşarak paçayı kurtarma umuduyla sürdürdüğünüz alış verişlerinizde….
Cem Cinol
Not: Yukarıdaki yazı, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Maraş’ta Alevi’lere yönelik katliamı birebir gören ve yaşayan Cem Cinol tarafından yazılmıştır.
Yedi gün süren olaylar sırasında 150 Alevi öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi. Yirmi üç yıl yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı. 12 Eylül Darbesi’ne sebep olan olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.
Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılmıştır. Sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. Sıkı yönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmamıştır.
Katliamın müdahil avukatları Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980’de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de öldürüldü.
Ceza alanların cezaları da 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle ertelendi ve daha sonra da serbest birakıldılar. Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer aldılar.
Basına ve kamuoyuna yansıyan iddialara göre, olayların ardından istifa eden dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı katliamın açığa çıkartılması için özel bir ekip görevlendirdi, hazırlanan ayrıntılı rapor İçişleri Bakanlığı’na sunuldu, ancak raporun içeriği gizli tutuldu.
1980 Mayıs-Temmuz aylarında Çorum’da da meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan kanlı olaylarda Ülkücüler, Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesine saldırması üzerine, çoğu Alevi olmak üzere resmi kaynaklarca 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
(Vikipedi’den kısa bir bölüm alınmıştır, tamamını okumanızı öneririz)