Bir insanın en samimi olduğu andır dualar. Bilir misiniz bir Kızılderili duası nasıl biter?
Oh, Büyük Ruh! Her yaprak ve kayada saklı olanı öğrenmem için gerekli dersleri öğret.
Sana temiz ellerle ve dürüst gözlerle gelmem için beni daima hazır kıl.
Yaşam bir gün batımı gibi solarken, ruhum sana utançsız gelsin.
Ne çok sorun var hayatımızda! Sabahtan başlıyoruz sorunlarla boğuşmaya, bir koca gün yetmiyor.
Ertesi güne devrediyoruz bazen sorunları.
Her sorun kavgayla mı çözülecek? Hoyratça kesilen ağaçlarımız. Ağaçları sökmek değil çatır çatır kesmek. Çevreye duyarlı gençler nöbet tutuyor ağaçların yanı başında. Yeşili sevmeyen canlı türleri var. Bu canlı türleri para basılacak yerleri seviyor.
- Trafik sorunu mu çözülecek, kes ağacı
- AVM mi yapılacak, kes ağacı
- Benzin istasyonu mu yapılacak, kes ağacı
- Bir ağaç bir candır. Üzerinde, kökünde milyonlarca canlı yaşamaktadır.
Kuşları buluşturan ağaçlara,
Güneş ile gölgeyi aynı anda kucaklayan ağaçlara
Kıymayın efendiler… Her canlı kendi yaşam alanında özgürdür. Onların AVM si, onların yuvaları, onların istasyonu, onların konaklarıdır. Bizim yüzyılımız, dünyamız için belki bir saat. Bir ağaç yirmi beş yılda yetişiyor. Bir nesil otuz yılda yetişiyor. Bir ağaçla yaşamak çok mu zor. İnsanlar birbirini ve doğayı tüketiyorlar…
Amasya’da yeşil alana benzinlik yapılacakmış. Nasıl bir zihniyettir bu? Beyninize hiç mi oksijen gitmiyor. Kendinizi bu kadar sorumsuz hissediyorsunuz. Düştüğü dipsiz kuyuda nefes alamayanların, duyularından yoksun olduğu bir durum.
Bu ülkeyi yaşanası kılan ağaçların başında nöbet tutan gençler doğa ve hayvan katliamlarına –HES’lere, nükleere karşı ayakta nöbet tutan insanlar umudumuzu yeşertiyor. İnsanlığa olan inancı yeniden yeşertenler bilirler ki bir ağaç bütün evrene açılan, bir insanlık penceresidir. Yeni doğmuş bir bebeğin aldığı ilk nefese oksijen sağlayacağını düşünürsek, bir ağaç yıkılırsa, denge bozulur. “Ağaç yıkılırsa gölge kalmaz!”
Hiç birimiz, başka canlıların yaşamına son verme hakkına sahip değiliz.
Bu taraf insanlar yaşamı savunuyor.
Biri ağaçlar için, biri para için.
Kim daha haklı.
Kim daha onurlu sizce?
Ağaçlara kıyanlar;
İlkokul öğretmeninin “Doğayı Koruyalım” temasını işlerken, çevre bilincini anlatırken okula gelmediği günler olsa gerek. O ağaçlar tarafından üretilen oksijeni alamadıklarında nasıl nefes alıp verecekler düşünmezler mi, düşünemezler mi?
Bilinçsizce ağaçların kesilmesi, çarpık kentleşmeyle birlikte, çevre kirliğini birlikte olumsuz etkiler yaratmaktadır. Tabiattaki bu ahengin bozukluğu ağaçların kesilmesi doğanın tahrip edilmesi, gelecek kuşakların haklarına vurulan bir darbe değil aynı zamanda çevreyle ilgili bir felaketin en önemli nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkar görmezler mi?
İnsan olan nasıl kıyar bir ağaca?
Kenti güzelleştirmek, var olan güzelliğini korumak için
Ağaç kesim furyasına DUR! deniliyorsa bilinçsiz insanlarla birlikte yaşanıyor, demektir.
Herhangi bir ağaç toprak ile buluştuktan sonra yani dikiminden sonra hemen sonra kamu malı olarak tanımlanır. Bir yerde bir ağacın vahşice katledildiğini duyduğumda “Yaş kesen baş keser.” atasözü kulaklarımda uğuldar. O bilinçle büyüdük. Şimdi kimi kime şikâyet edeceğiz?
Rüya tabirlerinde bile olumlu yorumlar yapılan ağaçları kesmeyin!
Ağaç ve doğaya kutsal varlık olarak saygı gösteren birisi olarak, ağaca dokunan, canlıların yuvasını yok eden insanların “ İki yakası bir araya gelmesin.” diyeceğim ama gerçek anlamda gömlekleri çok kaliteli olduğu için kolay ilikleyebiliyorlar iki yakalarını…
Ormanlarımız, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve biz insanlar için hayattır.
Doğa için ağaçlar için mücadele verenler, hakkımı helal ettiklerimdendir.
Büyük bir ağaç yılda yirmi kişinin oksijen ihtiyacını karşılıyormuş. Başka söze gerek yok.
Doğa ilimle, diplomayla korunmaz. Ciğerlerimizi yok etmeyelim. Doğayı sevgiyle kucaklayalım. Unutmayalım yüreğin sevabı sevmektir. Onlar da bizim kardeşlerimiz. Ağaçlar olmazsa biz de olmazdık…
Yine bir Kızılderili sözü
Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak…
Sevgiyle kalın.
Nezahat Göçmen, 8 Kasım 2014