Hafta sonunda, Beyaz Saray önünde Obama, yakalarına dolarlar yapıştırılmış, para sıfırlamaya çalışan Türkler gördü. Adam da bıktı her halde Türklerden. Her hafta sonu Erdoğan’ın yeni bir marifeti ile uyanıp duruyor. Aslında o, AKP’nin rüşvet dosyalarını, paranın Türkiye dışında adı M ile başlayan bir ülkede depolandığını bizlerden daha iyi biliyor. Anlaşılan adamları rahatsız eden, kullandıkları kişilerin marifetlerinin artık gizlenemez, kanunsuzlukların ayyuka çıkıp deşifre olmasından rahatsız olmalılar. Baksanıza “ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Raporu” na. Hani, Tayyip Bey’in iki de bir, referans verdiği askeri darbeler zamanında bile rapor, bunun yarısı kadar kalın olmamıştı.
Neyse ABD Başkanı Obama’nın resmi konutu Beyaz Saray’ın kapısının önünde, hem de tatil günü, bahçe demir parmaklıklarında, Erdoğan hükümeti ve bakanlarının yolsuzlukla ilgili olduğu iddia edilen afişleri asılı. Yetmezmiş gibi avaz avaz İngilizceye tercüme edilmiş gizli konuşma kasetleri, hoparlörlerle yayınlanıyor. Belki de Obama kasetlerin gerçek olup olmadığı konusunu açıklar kendi kayıtları ile karşılaştırarak. Dünyayı dinleyen ABD’den, eğer kasetler sahte diye bir açıklama gelmezse bilin ki kayıtlar orijinal. Belki bu yayın sırasında Obama, çocukları, yapılan ahlaksızlıkları duymasın diye televizyonun sesini falan açmıştır.
Ankara’daki Büyükelçiliğinin diplomatik dille kibarca kaleme aldığı bilgi notunda herkesçe bilindiğini fark etmiş oldular. Yani Tanrının bildiği neden kuldan saklansın hesabı. Gösteri sırasında polisler, Türkiye’dekinin aksine, kaldırımların turistlere bırakılmasını, caddeye inilerek gösteri yapılmasını istedi. Gösteriye kucağında bebeği ile gelen anneler, öğrenciler bu kentte yaşayan genç-yaşlı Türkler katılmıştı. Paraların nasıl sıfırlanacağı anlatılıyordu.
Türkiye’dekinin aksine10’uncu yıl Marşı, İzmir Marşı toplu halde söylendi. Bizimkilerin, ima yoluyla iki ayyaş diye aşağılamaya çalıştıkları, Mustafa Kemal Paşa’ya, hoş gelişler ola da bu marşlar arasındaydı. Beyaz Saray’ı görmeye gelen turistler bu arada Türkiye’de yönetim yolsuzluklarını da öğreniyordu. Gösterileri izleyen turistler arasında bulunan ve özellikle Erdoğan’ı tanıyan, Orta Doğulular, dağıtılan hırsızlık ve yolsuzluk broşürlerini kapış kapış aldı. Götürülen miktarlar, çoğuna göre, kendi ülkelerindeki yolsuzlukların toplamından bile fazlaydı. Ama biz de böyle olur, götürdün mü adam gibi götüreceksin. Değsin yani.
Bundan önce de Massachusetts Avenue’deki Türkiye Büyükelçiliği önünde, bir grup Türk, gösteri yaptı. Ellerinde yapılan hırsızlık ve yolsuzlukla ilgili pankartlar, slogan attılar. Bu gösteri tam da elçilik görevlilerinin işten çıkışlarına denk geldi. Elçilik içindeki bazı görevlilerin, (Türkiye’den alışkanlık olacak) koşturarak göstericilerin resimlerini çekmeye çalışması alay konusu oldu. Zira gösteri yapanlar izin almak için Washington yöneticilerine kimliklerini vermişlerdi. Bunlar gizli saklı değildi.
Gelelim ulusla arası konulara, Ukrayna’ya. Aslında Türkiye’nin durumu yakından izlemesi gerek. Ukrayna’da halk özgürlüğünü ve demokrasiyi desteklememek söz konusu değil. Ancak bu ülke Türkiye gibi borç ile yaşayan, üretimi olmayan ve borçlarını da ödemek gibi bir niyeti bulunmayan bir ülke. Tek ihraç kaynakları herkesçe malum. Bu yüzden Ruslarla nerede nasıl anlaşacaklar göreceğiz. Davutoğlu’nun, Ukrayna’yı ziyaret edip, Ruslarla görüşeceğim demesi üzerine, panikledim. Zira bizimkiler, nereye ellerini, kafalarını soksalar, oraları bir daha düzelmiyor.
Şimdi diyeceksiniz ne alaka Ukrayna ile Türkiye bağlantısı? Sebebi malum, kredi kartları borçları. Hafta sonunda New York Times gazetesi bu konuda uzun bir makale yayınladı ve Türklerin kazanmadan kazanacaklarını harcaması, çocuklarının borçlu doğduğu anlatıldı. İşte bu nokta bana, Ukrayna örneğini hatırlattı. Aslında biz Türkler, bu deneyi Osmanlı padişahlarının son dönemlerinde, kapitülasyonlarla yaşamıştık, ama ne hikmetse şimdilik, o pisliği temizleyenlere çamur atarak durum idare edilmeye çalışılıyor.
O kadar padişahların taktığı borcu Cumhuriyet hükümeti ödemedi mi? Şimdi hırsızlıkla suçlanan arkadaşların, çamur attığı Cumhuriyeti kuranlar. Onlar ne yaptı? Cumhuriyet döneminde insanların karne ile ekmek alarak yarattığı sanayisini, hazinesini, limanlarını, nehirlerini sattı. Sanki kendileri kaynak yaratmış gibi de çıkıp utanmadan duble yol yaptık diye öğündüler.
Son olarak derenin altından akan sular arasında ülke bütünlüğü de gidiyor. PKK partisi olaylara karşı çıkıyor ama çıkışları karşı çıkmadı demesinler der gibi. Zaten gelecek seçimde Erdoğan’ın koalisyon ortağı olacakları da artık kesin. Birbirlerine yakışırlar.
Savaş SÜZAL
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/beyaz-saray-onunde-para-sifirlama-29989yy.htm