Bu yazı, Ermeni Sorunsalı adındaki bir yazı dizisinin parçasıdır. Daha önce yayımlanan yazıları okumak için yukarıdaki ana menüden DOSYALAR ve ERMENİ SORUNSALI başlığını seçiniz veya https://turkiye.net/dosyalar/ermeni-sorunsali/ linkine tıklayınız. |
TÜRK-YUNAN SAVAŞI
Doğu cephesinde bunlar olup biterken Batı cephesinde Batı cephesinde sürmekte olan Birinci İnönü Savaşını Türk ordusu kazanınca (6-11 Ocak1921) Müttefikler Sèvres Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmak üzere Yunanistan ve Osmanlı devletinin katılacağı bir konferansın Londra’da yapılmasına karar verirler. (21 Şubat 1921) Ancak TBMM’yi tanımadıkları için, konferansa yalnızca Osmanlı Hükümetini davet ederler. Ayrıca, Mustafa Kemal’in de konferansa delege olarak katılabileceği, ya da, bir temsilci yollayabileceği Osmanlı Hükümeti’ne iletilir.
TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa çağrılmadığı bir konferansa, katılamayacağını bildirince Müttefikler TBMM’yi resmen Londra Konferansı’na davet etmek zorunda kalırlar.
Konferans 23 Şubat 1921’de başlar. Müttefikler Sèvres Antlaşması’nda küçük değişiklikler yaparak deneyimsiz TBMM’yi saf dışı etmeyi planlıyorlardı.
Sadrazam Tevfik Paşa, söz sırası kendisine geldiğinde yetkisini TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey’e bıraktığını açıklayınca, o andan itibaren Müttefikler her tür görüşmeyi TBMM heyetiyle yapmak zorunda kalırlar. TBMM delegeleri, Sèvres Antlaşması’nı hiçbir şekilde kabul etmediklerini dile getirirler ve uzun tartışmalardan sonra konferans sonuç alınamadan dağılır.
TÜRKİYE-SSCB MOSKOVA ANTLAŞMASI
Bu arada Mustafa Kemal Türkiye-Ermenistan sınırının Sovyetler Birliği tarafından da onaylanması amacıyla Ali Fuat Paşa’yı Moskova’ya gönderir. 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ile SSCB ve Türkiye arasında imzalanmış olan tüm antlaşmalar geçersiz sayılıyor, Sarp köyünün yarısı ve Batum kentinin tamamı Gürcistan’a bırakılıyor, Kars Türkiye’ye geri veriliyor, ayrıca Azerbaycan’a bağlı özerk Nahçıvan Cumhuriyeti kuruluyordu.
HEDEF: ANKARA!
Londra konferansından bir netice çıkmayınca Müttefikler TBMM’yi uzlaşmaya zorlamak için Yunanistan’ı doğrudan doğruya Ankara’yı ele geçirmek üzere yüreklendirirler. 23-30 Mart 1921 İnönü savaşında Yunan ordusu ilk başlarda biraz ilerleme gösterse de sonunda yine bir başarı kazanamaz.
Derken lise tarih kitaplarında hiç söz edilmeyen, hatta belki de lisedeki tarih hocalarımız “Kaz Hilmi” ile “Mirza” nın bile hiç bilmediği bir yenilgi çıkar karşımıza: Yunan ordusu 27 haziran 1921’de Eskişehir-Kütahya-Afyon üzerinden büyük bir saldırı başlatır. Türk birliklerini dağıtarak Afyon, Kütahya ve Eskişehir’den doğuya doğru ilerler. Yok olmak tehlikesi atlatan Türk ordusu İsmet Paşa komutasında zar zor 200km geriye, Sakarya nehrinin doğusuna son savunma hattına çekilmek zorunda kalır (22 Temmuz 1921). TBMM üyeleri, hükümet ve Mustafa Kemal büyük bir şok yaşar! Yolun sonuna mı gelinmiştir yoksa?
ZAFERDEN SONRA KRAL KONSTANTİN YUNAN ASKERLERE MADALYA TAKARKEN
Bu Yunan zaferinden hemen sonra Yunan Kralı Konstantin, Başbakan Dimitrios Gunaris, ve General Anastasyos Papulas Kütahya’da buluşurlar. Türklere son darbeyi indirmenin planlarını yaparlar. Yunanlılar İngiliz diplomatları Ankara’da akşam yemeğine davet eder! Yunan tarafında büyük bir sevinç ve şenlik havası egemen iken Türk tarafı karanlıklar içindedir. Bu arada TBMM İsmet Paşayı ordunun başından alıp onun yerine son bir umutla Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak Paşaları görevlendirir. Yunan birlikleri Ankara’ya 70 km uzaklıkta olan Polatlı önlerine kadar gelir.
Öte yandan 24 tümenden oluşan 240.000 kişilik büyük bir Sovyet ordusu da Doğu sınırında gelişmelerin sonucunu beklemektedir. Savaşı Türklerin kaybetmesi halinde Kızıl Ordu’nun Doğu Anadolu’yu işgal mı edeceği, yoksa yardıma mı geleceği irdelenmesi gereken bir konudur. Burada hemen bir ayraç açıp 23 yıl ileri gidersek, 1946 yılında, II. Dünya savaşı biter bitmez, Stalin’in, Türk-Rus sınırında değişiklik yapılarak Kars, Ardahan ve Artvin’in SSCB’ye terk edilmesi gerektiğini talep edeceği hala bir takım hezeyanların gelecekte de sürmekte olduğunun somut bir göstergesi gibidir.
Nitekim, Türkiye’nin tepkisine ek olarak, Başkan Truman, ABD sınırlarının doğuda Kars ve Ardahan’dan başladığını belirtecek ve Türkiye “Truman Doktrini” kapsamında askeri yardım almaya başlayacaktır. Stalin’in ölümünün ardından Türkiye 1952 yılında NATO’ya üye olduktan sonra SSCB 30 Mayıs 1953’de bir nota vererek Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetleri’nin 1946’da istedikleri topraklardan vazgeçtiklerini ve artık Sovyetler Birliği’nin Türkiye’den hiçbir toprak isteği kalmadığını bildirilecektir.
İmdi, durumu bu şekilde aydınlatıp yeniden Türk-Yunan savaşına dönecek olursak, tüm dünya Ankara’nın düşeceği ve Yunanlıları ikinci bir büyük yengi kazanacağının beklentisi içindedir. 23 Ağustos 1921’de Yunan saldırısının başlamasıyla Sakarya nehri kıyısında konuşlanan Türk ordusu son direnişe geçer. 13 Eylül 1921’e kadar 22 gün aralıksız devam eden şiddetli bir savaş sonucunda Yunan ordusunun ilerleyişi durdurulur. Bu korkunç savaş sırasında Mustafa Kemal’in neden “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” gibi olağanüstü emirler verdiğini herhalde şimdi daha iyi anlamış oluyoruz. Çünkü artık yolun sonuna gelinmiştir ve gidecek bir yer kalmamıştır!
MUSTAFA KEMAL VE İNÖNÜ SOVYET KIZIL ORDU KURMAYLARIYLA
Yunan ordusunu durduran Türk ordusu bununla da kalmaz: 13 Eylül 1921’den sonra karşı saldırıya geçer! Yunanlılar bunun üzerine eski mevzileri olan Eskişehir – Afyon hattına geri çekilmek zorunda kalır. Bu beklenmedik bozgun üzerine Yunan Genel Kurmayı istifa eder ve ordunun üst yönetimi tamamen yenilenir.
Sakarya savaşının sonunda Yunan ordusu gerçekten ölümcül bir darbe almış oluyor, diğer taraftan uluslararası toplumun, özellikle İngiltere’nin TBMM’ye bakışı değişiyor ve Yunanistan, İngiltere’nin desteğini kaybediyordu.
KARS VE ANKARA ANTLAŞMASI
Sakarya zaferinin ardından 13 Ekim 1921’de Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında Kars Antlaşması imzalanır. Taraflar daha önceki Moskova Antlaşmasını ve Nahçıvan bölgesinin Azerbaycan denetiminde kalmasını tekrar teyit ederler. Ermenistan bu tarihten sonra Kilisenin siyasal eylemlerini kısıtlayacak, aşırı milliyetçilik ve Taşnaklar ile mücadele edecek, ABD ve Fransa’dan 100.000 kişi ülkeye geri dönecektir. Bu arada Güneydoğu cephesi, Urfa, Maraş, Antep ile Adana’da Fransız ve Ermeni birliklerine karşı yürütülen savaş da başarıyla sonlanmak üzereydi. Sonunda yerel Ermeni birliklerini kullanarak bir yere varılamayacağını anlayan Fransızlar ateşkes istemek zorunda kalır. 21 Ekim 1921’de Ankara ile Paris arasında imzalanan “Ankara Antlaşması” -Hatay hariç- Türkiye’nin güneydoğu sınırlarını taslak olarak belirlemiş olur.
DUMLUPINAR 30 AĞUSTOS 1922 – İZMİR YANGINI
Sakarya yenilgisinden sonra Müttefikler tarafından cascavlak terk edildiğini anlayan Yunanistan onlardan çaresiz yeniden yardım ister. Ama umduğunu bulamaz. Zira artık İngiliz, Fransız ve İtalyanlar Sèvres’i yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünmeye başlamışlardır. Türkiye’nin çok sıkışırsa SSCB ile anlaşacağından ve komünist bloka kayacağından endişe duyan Müttefikler Ankara’ya ateşkes önerisinde bulunurlar. Ancak, büyük moral kazanmış olan Ankara, Yunan orduları Anadolu ve Trakya’dan çıkmadığı sürece ateşkes olamayacağını bildirir. Yunanistan artık feda edilmiştir!
Karşılıklı uzun bir bekleyiş ve hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in başkomutanlığında “Büyük Taarruz” başlar. Batı Cephesi dağılan, Eskişehir – Afyon hattı çöken Yunanlılar İzmir’e doğru çekilmeye başlar. Türk birlikleri 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da büyük bir yengiye ulaşır.. İzmir’e gelen birlikler ve İzmirli Rumların büyük bir bölümü gemilerle Yunanistan’a dönerler. Türk birlikleri, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girer.
Ordu İzmir’i denetim altına aldıktan 4 gün sonra başlayan ve günlerce süren büyük yangın bu bağlamda çok anlamlı gözükmektedir. Yangın 13 Eylül’de başlamış 17 Eylüle kadar sürmüştür. Kentin tamamen güvenli bir hale gelmesi 30 Eylül’ü bulmuştur. Atatürk Müttefiklere yangının Ermeni çeteler tarafından çıkarıldığını iletmiştir. Yangının özellikle Ermeni mahallesinden başlaması ve yangında Ermeni ve Rum mahallerinin tamamen yanması, fakat Türk ve Yahudi mahallerinin fazla etkilememiş olması üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Erdağ Duru
(Yazının devamı: Birinci Bölümün Sonu ve ÇANAKKALE KRİZİ – LOZAN 24 TEMMUZ 1923
Bu dizide yer alan bütün yazıları görmek için şu linke tıklayınız:
https://turkiye.net/dosyalar/ermeni-sorunsali/
veya sitenin menü sisteminden DOSYALAR – ERMENİ SORUNSALI yı seçiniz.)
________________________________________________________________
Referans:
1. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, 1992
2. Davranışlarımızı Kökeni, Dr. Erol Teber, Sorun Yayınları, 1975
3. Din Devletleri, Prof. Dr. Aysel Ekşi, Ümit Yayıncılık, 1995
4. Emperyalizm Kıskacında Türkler Ermeniler Kürtler, Yazıcı Yayınevi, 2003, Ersal Yavi
5. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Stanford J. Shaw, Cambridge University Press, 1987
6. History of the Western Civizilation, Bertrand Russell, Unwin University Books, 1971
7. İnternet kaynakları: Timeturk Haber, Vikipedia, Agos Gazetesi, Al Jazeera ve Ermenistan ile ilgili çeşitli web siteleri
8. Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, Dimitri Kantemir, Cumhuriyet Yayınları, 1998
9. The Encyclopedia Americana International Edition, Americana Corp., I-XXX Volumes, New York, 1977
10. The Reader’s Digest Great Encyclopeadic Dictionary, Oxford University Press, 1964
11. The Turkish Labyrinth, James Pettifer, Viking Penguin Group, 1997
12. Théma Larousse, Tematik Ansiklopedi, Cilt 1-2, Larousse 1993 Milliyet 1993-1994
13. Türk Devrimini Temelleri ve Gelişimi, Doç. Dr. Ahmet Mumcu, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, 1976
14. Türkiye Cumhuriyeti Çökerken, Vural Savaş, Bilgi Yayınevi, 2004
15. Türkiye’de Etnik Gruplar, P. Alford Andrews, Ant Yayınları, 1997
16. Türkiye Neden Feda Edildi? Merdan Yanardağ, Destek Yayınevi, 2013
17. Türklerin Tarihi, Doğan Avcıoğlu, Tekin Yayınevi, 1985
18. Ulusal Kültür Savaşı, Atilla İlhan, Bilgi Yayınevi, 1998