1 Fareli Köyün Kavalcısı

Fareli Köyün Kavalcısı

0

AKP’li dostum, adam Fareli köyün kavalcısı gibi takmış peşine, sizi ve bizi boğulmaya götürüyor ama Erdoğan beni değil, kendi seçmenini salak yerine koyuyor aslında.

Kemal Derviş’in ekonomik reçetelerini uyguladı, ekonomik çarklar eskisinden daha iyi dönmeye başlayınca bunu kendi eseri zannetti. Dolayısı ile Gezi olaylarına kadar ortalığı güllük gülistanlık olarak göstermesi kolaydı. Sonra kendini usta ilan etti ve herşeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Ama Allah var ya, iyi becerdiği tek şey ne yapıp çuvallarsa hemen suçu başkasına yüklemek.

17-25 Aralik dolarları atrafa saçıldı, normal bir insan hiç değilse bir çüşşş çeker, “bu bir darbe girişimidir“ dedi, yediniz. Şimdi Amerika yargısı, Rıza Sarraf dosyasında bu rüşvetlerin gerçek olduğunu belgelemiş. Ayıkla pirincin taşını!

Bilal’in gemileri soruldu, “gemi var, gemicik var“ dedi, yine yediniz. Meğer o gemicikler koskoca tanker filosuymuş, sizden tepki yok. Ne tepkisi, “çalıyor ama çalışıyor“ saçmalığını ürettiniz!

Balyoz ve Ergenekon’la orduyu, bugün ihtiyacın olan orduyu yerle bir etti, ilk baştan “ben bunun savcısıyım“ derken “aldatıldık“ palavrasını salladı, yine yediniz. Varsa yoksa Reis!

Esad’la can ciğer dosttu; Arınç’ı, Gül’ü, Davutoğlu’nu sattığı gibi bir günde onu da sattı, “Şam’da namaz“la başladı, şimdi tosun gibi 3 milyondan fazla mültecimiz oldu, kendi insanına bakamazken “biz mazluma yardımdan imtina etmeyiz“ hikayelerine geçti, bunu da yediniz. Size harcanmayan milyarlarca dolar bu enayilik yüzünden Suriyelilere harcanıyor, kınasını yakmak kime düşer bilmiyorum.

Rus uçağını düşürttü, “emir benden“ diye efelendi, zoru görünce pilot hatasına geçti, tabii ki yediniz. Turizm sektörü çökmüş, Rusya’ya ihracat yapamayan tarım üreticisi kan ağlıyor, ama Reis orada ya!

Liste uzun, yer yok. Kısa keselim o zaman. Erdoğan için artık denizin sonu geldi, battı balık, Türkiye’yi ateşe atma pahasına son şansını deniyor.

Kasım sonu ekonomi çatlamış, bütçe açığı 50 milyara varmış olacak. Halbuki Türkiye sıcak para ile dönüyordu; böyle bir konumda parasını hâlâ Türkiye’ye getirecek pek ahmak kalmadı. Sizinki “bazı kesimler ekonomiyi çökertmek için ellerinden geleni yapıyor“ deyip şimdiden ortalığı alıştırmaya soyundu bile. Eyy Erdoğan, ekonomiyi başkaları mı batırmış olacak, yoksa senin Merkez Bankası dahil, anlamadığı her işe burnunu sokan “sonradan ekonomist“ takımın mı?

Gelecek yıl Rıza Sarraf dosyasının dalgaları Türk bankalarını vurmuş olacak. Gör o zaman gümbürtüyü. Alıştırılacaksınız ya, yine suçlamalar ufak ufak ortaya atılıyor : “dış mihraklı darbe girişimi“. Bre Erdoğan, İran ambargosunu dış mihraklar mı deldi, yoksa bu paralar senin direkt talimatlarınla mı aklandı?

Bizim sınırda, Suriye kısmında kürt oluşumuna izin verilmeyecekti. Hatırlayın kırmızı çizgilerimizi. Bugün bakın, Hatay güneyi hariç tüm sınır YPG kontrolünde. Yerleştiler oraya, hem de arap köylerini boşaltarak. Kırmızı turuncuya, turuncu yeşile geçti, Reis’ten tıs yok. Nasıl olsun, oralarda artık kendisini takan yok. Yarın bunun suçu Davutoğlu ve ekibine yüklenecek, siz yine yiyeceksiniz.

Sizin Reis’in adı artık terörü finanse eden kişi ve kurumlar listesinde boy göstermeye başladı. Yani durum ciddi. Yarın Türkiye cumhurbaşkanı yurtdışına çıkamayacak hale gelebilir. Uluslararasi Ceza Mahkemesi var, AIHM var, Türkiye de bu anlaşmaları imzalamış. O zaman ne yapmak lazım? Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden koparmak bunun ilk etabı. Onu bile düşünüyor, şimdiden laf sokuşturmaya başladı, yarın sırf kendisini koruma altına almak için  “İngiltere çıkıyor, Avrupa Birliği artik birlik filan değil, onlar yoluna biz yolumuza“ derse hiç şaşırmayacağım. Türkiye’yi Kuzey Kore’leştir; halk sefil olmuş, Reis sarayındaysa önemi yok!

Bak AKP’li dostum, Erdoğan kendini kurtarmak için yalnız beni değil, seni de, AKP’yi de, Türkiye’yi de ateşe götürüyor. Derdi Türkiye değil artık, kendisi.

Şimdiden öyle bir hale geldik ki eski dostlarımız bile bizden uzak duruyor. Avrupa’yı unut, Erdoğan gidene kadar kapılar kapalı. Amerika seni hiç istemiyor; Erdoğan iktidarda kalabilmek için Suriye’nin kuzeyinde YPG’yi bile kabullendi, Irak’ta bağımsız Kürdistan kurulsa onu da kabullenecek. Rusya aynı şey. Tükürdüğünü yalayıp özür diledi, ama Putin onu hassas yerinden yakalamış, biraz bağırtmadan bırakacağa benzemiyor. İran Erdoğan’ı güvenilmez adam ilan etmiş, oradan da hayır yok. Arap dünyası çoktan Erdoğan’a sırtını döndü, vefat etse namazını kılmayacaklar!

Bakma sen şimdilik ses çıkmadığına. AKP’yi kurup bugünlere getirenler içinde de Erdoğan’a olan kırgınlık artık korkuya karışık kızgınlığa dönüşmüş durumda. Erdoğan da bunun farkında, iş işten geçmeden yargıya el koyup yollarını tıkamaya çalışıyor.

Bunun için de Türkiye’nin biraz çalkalanması lazım. Sonbahar olaylara sahne olursa Erdoğan tabii ki devreye girecek, ortaya yem atacak : “Türkiye’nin önünü kesmeye çalışanlar; geçici olağanüstü hal; elzem tedbirler; allahüekber“. Yersen. Ben senin yerinde olsam yemem artık.

İnsanda biraz insaf olur. Hendekçilere hazırlık döneminde müdahele edilmemesi emirlerini verdiğini kendisi televizyonlarda söylememiş miydi? Bugün bombaları patlatan ISID’i ilk baştan kollayan, Suriye’ye giriş çıkışlarını kolaylaştıran, yaralılarını Türkiye’de tedavi eden benim babam mıydı?

Ama ille de “bakmayacağım, görmeyeceğim, duymayacağım, söylemeyeceğim“de israrcıysan ben sana hikayenin sonunu anlatayım. Fareli köyde kavalcı ilk önce köyü farelerden kurtarır, ama köy reisi saçmalayınca da köyün tüm çocuklarını alır, meçhul bir yere götürür. İstediğin buysa…

 

İbrahim Çakıroğlu

yorum

Yorumlar kapalı.