1 Hangi Kur’an?

Hangi Kur’an?

0

Kur’an’da yazıyorsa doğrudur“.

İster Kur’an’ı okumuş olsun, ister okumamış, hemen her Müslüman değişik bir soru karşısında Kur’an’dan âyetleri referans gösterir.

Kur’an’da yazılı olduğu söylenen âyetler gerçekten Allah’ın emri mi?

Bu yazılı metinlerin doğruluğu araştırılamaz mı? Tartışılamaz mı?

Kağıda basılı bu kitabı kim kaleme almış?

KUR’AN DEĞİŞTİRİLDİ Mİ?

Hemen baştan söyleyeyim, burada Kur’an derken Hz Peygamber’e Cebrail aracılığıyla gelen Allah’ın emirlerini (vahiy) ve onların doğruluğunu tartışmıyorum (Hâşâ).

Bugün elimizde bulunan, çeşitli dillerde mealleri bulunan, hattâ internetten de erişilebilen, içinde Hz Peygamberin sözleri, dolayısıyla Allah’ın sözleri olduğu söylenen ve kutsal kabul edilen, tartışılması bile kabul edilmeyen BASILI KİTAPTAN bahsediyorum.

Benim için asıl kutsal olan Allah’ın Hz. Peygamber yoluyla bize ilettiği emirlerdir.

O emirler (vahiyler), 22 Aralık 609 tarihinden itibaren 23 yıl boyunca (632 yılına kadar) vahiy şeklinde, Cebrail tarafından Hz Peygambere iletilmiştir. Bazılarının sandığı gibi Allah o emirleri basılı veya yazılı bir kitap halinde değil, vahiy yoluyla, yani kutsal bir düşünce şeklinde Hz. Muhammed’e iletmiştir.

KUR’AN’IN EZBERLENMESİ

Hz Muhammed okuma-yazma bilmezdi. Cebrail yoluyla gelen emirleri (vahiyleri) hiç bir yere yazmadı. Vahiy’den sonra o sözleri yüksek sesle dile getirdi, etrafında bulunan hâfızlar (kurralar) bunları ezberlediler.

O zamanlar resmi yazılı kayıtlar olmadığı için bundan sonraki bilgiler hadislerden öğreniliyor ki, bazı hadislerin de doğruluğu, veya yazılan hadislerin sonradan ayıklanması, doğru veya şüpheli hadislerin neye göre tasnif edildikleri de tartışmalıdır. Buradaki bilgilerde, dünyada en çok kabul olan ve doğru oldukları geniş kitleler tarafından kabul edilen bazı hadislerden yola çıkacağız.

1- Buhari, Fadailu’l-Kur’an 8 hadisinde Amr İbnu’l-Ass şöyle der: Peygamberin “Kur’an’ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes’ud, Sâlim, Muaz ve Ubeyy Ibn Ka’n’den”.

2- Gene Buhari’de Enes söyle der: “Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kur’an’ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu’d-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd”.

3- Buhari Muslim 2405 Hadisinde ise Katade şöyle der: “Malik oğlu Enes’e sordum: Peygamber döneminde Kur’an’ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?”. Cevap: “Dört kişi: Hepsi Medine’li olan Ubeyy Ibn Ka’b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd”.

Bu üç hadisteki isimleri topladığımızda ortaya 7 (yedi) kişi çıkıyor: Abdullah, Ebu’d Derda, Muaz, Zeyd ibn Sabit, Übeyy, Salim ve Ebu Zeyd.

Bu ezberlemeler yapılırken bir yandan da bazı ayetler deri (rıka), tahta (usub), yaprak, kumaş, kemik (ektaf), küçük taşlar (lihaf) üzerine notlar halinde alınıyordu.

KUR’AN’IN YAZILMASI

Hz Muhammed öldükten sonra karışıklık çıkar. Dinden dönme hareketleri (ridde) ve isyanlar başlar. Kur’an’ı ezberleyen kişiler gerek savaş nedeniyle gerekse de tabii ölüm nedeniyle yok olmaya başlayınca Hz. Ömer halife Ebubekir’e: “Kurra’nın da katıldığı savaşlar şiddetlendi. Kurra’lar yok oldukça Kur’an’ın zayi olacağından endişe ediyorum. Bu nedenle Kur’an’ın cem edilmesini emretmeni uygun görüyorum” der.

Ebubekir “Resullullah’ın yapmadığı bir şeyi ben nasıl yaparım?” dese de, Hz. Ömer onu ikna eder ve Ebubekir Zeyd Ibn Sabit’e Kur’an’ı toplatma görevini verir.

Ebubekir bu yazılan ilk Kur’an’ı ölünceye kadar saklar. Bu derlemenin, Hz Muhammed’in okuduklarından eksik olduğu rivayet edilir. Örneğin Recm ayetinin olmadığını bizzat Hz Ayşe söylemiştir (Dar-e Kutni, c:4, s: 105, Ibn’i Mâce, c:1, s:625, Muslim c:4, s:167, Tırmızî, c:2, s:309, Kenz-ül Ummâl, c.2, s.567, Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyûtî), c.5, s180).

İLK KUR’AN’IN YAKILMASI VE YENİDEN YAZILMASI

Kur’an, Halife Ebubekir öldükten sonra Hz Ömer tarafından muhafazaya alınır. Ömer öldükten sonra Ömer’in kızı Hafsa muhafaza etmeye başlar. Ancak Halife Mervan İbn Hakem bu Kur’an’ı Hafsa’dan alıp yakar ve gerekçesini şöyle açıklar: “Onda yazılı olanlar, Osman tarafından yazdırılan Mushaflara geçmiştir. Artık ona gerek kalmamıştır. Yakılıp yok edilmeseydi, zamanla kuşkulara yol açılabilir, ondan alınarak yazılan Mushaflar çevresindeki kuşkuları önlenemeyebilirdi. Bundan korktum, o nedenle yaktırdım.” (Kaynak: İb Ebi Davud, Leiden 1937, yay.,s.243-Suphi e’s-Salih Mebahis Fi ulûm-il Kuran).

Halife Osman döneminde eldeki Kur’anların farklı olmasından ve yanlış okunmasından şikayetler başlar. Huzeyfe’nin şikayeti üzerine Osman Hafsa’daki suhufları (Kur’an’ın oluşturulduğu notlar) ister, yeni bir Kur’an’ın yazılmasına Zeyd bin Sabit başkanlığında Kureyş lisanı kullanılarak başlanır (Kütübü Sitte, Hadis 945).
Burada da bir Ahzab suresinin bir ayetinin eksik olduğu söylenir (Ahzab 23). Ayrıca Zeyd, ilk derlemede de Tevbe suresinin son kısmının sadece Huzeyme’de bulunduğunu söylemiştir.

Osman’ın yazdırdığı Kur’an’ların sayısı 4 olarak kabul edilir. Birinin kendinde kaldığı, diğerlerinin Şam’a, Basra’ya ve Küfe’ye gönderildiği söylenir. Kimileri bu sayıyı 5-7 adet olarak öne sürer ve Mekke, Yemen ve Bahreyn”e de gönderildiğini söyler. Ayrıca Osman’ın bu Kur’an’ların aynısının kopyalanabileceğine izin verdiği de söylenir.

Ayrıca Osman bu Mushaflar haricinde elde bulunan tüm suhuf ve kitapların yakılmasını emreder ve kendisi de çevresindekileri yakar. (Suyutî, İtkan, I/134; Subhi Salih, el-Mebahis, s. 78-85.)

Osman, farklılıkları ortadan kaldırıp tüm Müslümanları tek bir kitapta birleştirmek amacıyla başka bütün mushafların ve Kur’an parçalarının yakılmasını emretmiştir. (Beyhekî, es-Sunen, Kitabu’s-Salât, 2/42)

Osman’ın Mushafları yaktırması büyük tepki çekmiş, öldürülmesindeki nedenlerden birinin bu olduğu bilinmektedir.

Bu arada bazı mushafların da yakılmadan kurtarılıp saklandığı söylenir. Bu mushafların da hepsi birbirlerinden farklı ve değişik oldukları söylenir, ama biz bu konunun üzerinde fazla durmayacağız. Bu tartışmalar diyanet işleri başkanlığı mensupları tarafından yapılmaktadır, isteyen oradaki kaynaklardan Kur’an’in yazıldığı dil, sonradan eklenen noktalar ve Elif harfleri konusunu da inceleyebilir.

Bilinen bir gerçek, bugün Osman’ın yazdırdığı Mushaflardan hiçbirinin ortada olmadığıdır. Topkapı, Taşkent ve Kahire’deki Kur’an’ların Osman’ın yazdırdıkları olmadığı ortaya çıkmıştır, çünkü kullanılan noktalama işaretleri (hareke ve nokta) o tarihte yoktu (Prof. Dr. Suphi es-Salih kitabı).

Üstelik, Halife Osman devrindeki derlemeden sonra Ibn’i Ömer söyle der: “Hiçbiriniz Kur’an’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kur’an’ın çoğu yok olup gitmiştir. ‘Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum’ desin yalnızca.” (Suyuti, El İtkan, 2/32.)

SONUÇ

Görüldüğü gibi Hz Muhammed’e vahiy yoluyla gelen Allah’ın emirleri, o ölene kadar yazılmamış, ezberden ezbere geçmiş, daha sonra bir kitap haline getirildiyse de ilk yazılan Kur’an yakılmış, ikinci de yakılmış, üçüncü yazılanlar da ortada yoktur.

Günümüzde Kur’an’ın orijinal nüshalarına yönelik kapsamlı bir çalışma Dr. Tayyar Altıkulaç tarafından yapılmış ve Türk ve İslâm Eserleri Müzesi ve İSAM tarafından yayımlanmıştır. Dr. Altıkulaç daha önceki bir çalışmasında Suudi Arabistan’da yayımlanan Fehd Mushafı ile Türk ve İslam Eserleri Müzesi nüshası dil ve imla özellik ve ayrılıkları karşılaştırılmış ve farklılıklar sayfaların altında gösterilmiştir.

Onun içindir ki günümüzde dahi değişik alimler değişik yorumlar yapıyorlar, kaynakların bile tek olmadığı bir ortamda bize yorumlar sunulmaktadır. Kaldı ki, değişik mezheplerin, örneğin Şii’lerin, Hanefi’lerin, Sünni’lerin yorumları da değişiktir.

Ben kendim, her ne kadar Allah’ın Hz Muhammed’e vahiy yoluyla yolladıklarına inansam da onların 1500 yıl boyunca hiç değişmeden günümüze kadar doğru aktarıldığına güvenemiyorum.

Ben burada Allah’ın bana verdiği kendi vicdanıma, aklıma güvenerek dinimi sürdürüyorum.

Saygılarımı sunarım.

 

Ömer Demir

 

yorum

Yorumlar kapalı.